TBMM Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Araştırma Komsiyonu’nda bilgi veren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Çocuk Şube Bürosu Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk, 15 Temmuz sürecinden sonra Emniyet teşkilatı açısından da ters yüz olma durumu yaşandığını, Emniyet’in içerisinde kalan birimlerin de enerjisinin büyük bir kısmını FETÖ’yle olan soruşturmalara verdiğini söyledi. Yücetürk, “Ankara’daki Emniyetin içindeki uyuşturucu madde bürosu doğrudan FETÖ soruşturmalarında hâkim ve savcıların soruşturmalarıyla ilgilendiler yani kendi uzmanlık alanlarının dışına çıktılar ve bu tabii, ciddi anlamda bir zafiyet oluşturdu. Şimdi, yavaş yavaş bu tabii, giderilmeye başlandı” dedi. Suriyeli ve Afganlı çocukların uyuşturucu işinde ciddi biçimde kullanılmaya başlandıklarına ‘çok daha büyük bir tehlike bizi bekliyor’ sözleriyle dikkat çeken Yücetürk, “Afgan ve Suriyeli çocuklar ne yaptıklarını da bilmiyorlar, ne sattığını bilmiyor, köşede duruyor, bunu satacaksın, günlük 50 lira vereceğim diyorlar. Bizim Türklerin, torbacıların bu işten günlük kazancı 500 liraysa, Suriyeliler 100 liraya yapıyorsa Afganlar da 50 liraya yapıyor” diye konuştu. Uyuşturucu madde kullanan çocukların bir süre sonra satıcı haline geldiğini ifade eden Yücetürk, "Cezalara baktığımızda caydırıcı olmadığını görüyoruz. Halk arasında 'uyuşturucu madde kullanımına ceza verilmiyor' gibi bir algı var. Cezai yaptırımı ile tedavi tekniğini birlikte uygulamak gerekiyor” diyen Yücetürk, Ankara’nın gelir düzeyi daha yüksek Çankaya ve Çayyolu tarafında madde kullanımının, varoşlarında, gecekondularında yaşayan çocuklara kıyasla çok az olduğunu söyledi. Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Çocuk Suçları Soruşturma Bürosu savcısı Bülent Yücetürk’ün komisyonda konuşmasının bazı bölümleri şöyle:
“Çocuk Suçları Soruşturma Bürosu, 18 yaş altındaki çocukların işlemiş oldukları tüm suçlar ve cinsel suç mağduru olan çocuklarla ilgili soruşturmaları yürütmekle görevli. Bize gelen suç türleri itibarıyla ağırlıklı olarak uyuşturucu madde bağımlılığı bizim iş yükümüzün yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor. Bu anlamda, madde bağımlılığı çocuklar açısından, tabii, çok önemli bir suç hâline geldi ve giderek artan bir yoğunlukta da bu devam ediyor. Özellikle 2014 yılında yapılan değişiklikle, bu kamu davasının açılmasının ertelenmesi düzenlemesiyle beraber yerleşik bir algı olarak yerleşmeye başladı. İşte, uyuşturucu madde kullanmak artık suç değil, buna ceza verilmiyor algısıyla beraber 2014’ten sonra uyuşturucu madde kullanımında özellikle çocuklarda artan bir yoğunluk var, öncesinde bu kadar büyük bir kullanım yoğunluğu yoktu. Sosyolojik bir köken olarak baktığımız zaman , uyuşturucu madde kullanan çocukların büyük bir kısmının gelir olarak düşük seviyede olan ailelerden gelen çocuklar olduğu veya sokakta kalan, daha çok, eğitimden uzak olan ve göreceli olarak da Ankara’nın varoşlarında, gecekondularında yaşayan çocuklar arasında uyuşturucu madde kullanımının çok yaygın olduğunu görüyoruz. Ankara’yı bir demir yolu hattı geçen bir sınır olarak çizerseniz demir yolu hattının kuzeyindeki kalan kesimde uyuşturucu madde bağımlılığının çok yüksek olduğunu, oysa güneyde kalan Çankaya, Çayyolu tarafında uyuşturucu madde kullanımının çok az olduğunu görüyoruz. Bu da bize uyuşturucu madde bağımlılığında çocukların gelir seviyesinin, eğitim durumunun, sokakta kalıp kalmadıklarıyla çok ciddi bir orantısal bağlılığı var.”
“Uyuşturucu madde kullanan, kullanmaya başlayan çocuklar bir süre sonra uyuşturucu maddenin satıcısı hâline geliyorlar çünkü sonuçta uyuşturucu madde kullanmak için belli bir maddi güç gerekiyor. Bu maddi gücün sağlanması için de bir süre sonra, işte, çocuk 10 paket uyuşturucu maddeyi alıyor, 1 tanesini kendisi kullanıyor, 9’unu satıyor. O 10 tanenin 9’undan elde ettiği kârla 1 tanesini de finanse etmiş oluyor. Cezai tedbir açısından baktığınızda uyuşturucu madde satışına, ihracına verilen cezalar çok ağır cezalar, öyle az cezalar falan değil ama buna rağmen bu cezaların caydırıcı olmadığını görüyoruz. Burada önleyici kolluğun belki üzerine çok fazla görev düşüyor çünkü uyuşturucu madde satışı sonuçta salt bireysel bir suç olarak işlenen bir suç değil, daha çok örgütlü işlenen bir suç. Bu örgütlü suçlarla ilgili mücadelenin de daha organize ve daha komplike bir şekilde yapılması gerekiyor. Yoksa Ankara’da her gün uyuşturucu maddeyle ilgili uygulama yapılıyor, her gün adliyeye , belki 10 kişi, uyuşturucu madde kullanmaktan ve satışından insanlar getiriliyor ama bu yeterli değil.” “Yani erteleme, cezayı ertelemek ve üç yıllık denetim süresine tabi tutmak bunun çözümü değil, cezai yaptırımla beraber tedavi tedbirin i de birlikte uygulamak lazım. Eğer mükerrer şekilde uyuşturucu madde kullanıyorsa bence kişinin cezaevine de girmesi lazım yani bu algının yerleşmesi lazım toplumda. Uyuşturucu madde kullanmak aynı zamanda bir suçtur, bunu kullandığım zaman karşılığında bir cezai müeyyideyle karşı karşıya geleceğim diye bilmesi lazım.” “Şimdi, tabii, dışarıda şöyle bir algı var: İşte, bu sanat camiasında, zevkte artık bir tatmin noktasını aşmış ama hayatta yeni heyecanlar arayan insanların daha fazla uyuşturucu madde kullandığı veya işte, bu akşamları daha çok dışarı çıkan, bu gece hayatında, barlarda, şurada burada maddi olarak daha fazla para harcayan insanların uyuşturucu madde kullanımına daha yatkın olabileceği gibi bir izlenim var ama bize yansıyan sonuçlara baktığınız zaman böyle bir veri yok.” “Şimdi, polis orada uygulama yapmıyor değil, polis Ankara’nın her tarafında uygulama yapıyor. Belki o mekânlardaki uygulama miktarı daha da fazla yani o tür lüks yerlerdeki uygulama miktarı daha fazla. Ama sonuçta, ekonomik durumu iyi olan, eğitim durumu iyi olan kişiler uyuşturucuyla ilgili daha fazla bilgiye sahipler. Yani sigara kullanımını da araştırsanız belki o eğitim seviyesindeki, gelir seviyesindeki kişiler ile diğerleri arasındaki sigara kullanımında da çok ciddi farklılıklar olacaktır, burada da aynı farklılıklar var. O da şu: Bu 15 Temmuz sonrasında tabii, Türkiye’nin o süreçten sonra yaşadığı çok önemli olaylar oldu. Bu tabii, özellikle Emniyet teşkilatı açısından baktığımız zaman da orada bir ters yüz olma durumu da oldu yani her şey herkesin malumu. Ama Emniyetin içerisinde kalan birimler de enerjisinin büyük bir kısmını FETÖ’yle olan soruşturmalara verdi. Şöyle söyleyeyim: Ankara’daki Emniyetin içindeki uyuşturucu madde bürosu doğrudan FETÖ soruşturmalarında hâkim ve savcıların soruşturmalarıyla ilgilendiler yani kendi uzmanlık alanlarının dışına çıktılar ve bu tabii, ciddi anlamda bir zafiyet oluşturdu. Şimdi, yavaş yavaş bu tabii, giderilmeye başlandı. Bu kadar uyuşturucu maddenin bu dönem içerisinde bu kadar öne çıkmasının işte sokakta, her yerde satılır hâle gelmesinde çok ciddi anlamda bir payı var. Yani mesela geçenlerde karşılaştım, markette uyuşturucu satıyorlar. Çocuklar geldi, “Nereden aldınız?” dedim, marketin ismini verdiler. Yani marketten uyuşturucu satılıyor. Bu, işin geldiği noktayı gösteriyor ama burada, tabii, kolluğun bir zafiyeti var. Kolluğun zafiyeti kolluk bu işle ilgilenmiyor diye değil, bu dönemde öncelikler değişti, öncelikler değişince, burada bir alanda polis çekilince burayı, tabii, o gayrimeşru, daha organize olan, rantı büyük olan uyuşturucu kaçakçıları doldurdu, o anlamda da bir sıkıntısı var yani.”