TBMM Genel Kurulu'nda, Meclis'te grubu bulunan dört siyasi partinin ortak önerisiyle, uyuşturucu madde kullanımı ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu.
Hükümetin de destek verdiği önergelerin oylanarak kabul edilmesi sonucu ‘Uyuşturucu kullanımı başta olmak üzere madde bağımlılığı ve yeni bağımlılık türlerinin araştırılarak bağımlılığa götüren nedenlerin ve alınacak tedbirlerin tespit edilmesi’ amaçlı komisyon kuruldu. Komisyon 12 üyeden oluşacak ve 3 ay görev yapacak. Ankara dışında da görev yapacak. Genel Kurul’da MHP adına söz alan Ahmet Selim Yurdakul “Buradan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk gençliğine çağrımızı yineliyoruz: Damarlarınızdaki asil kanı kirletmeyin” ifadelerini kullandı.
BAŞBAKANYARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, önemli bir konu da şu: Sosyal uyum hizmetlerinin geliştirilmesi için çalışmalara başlanarak sosyal uyum merkezleri hayata geçirildi. Ayrıca, Kredi ve Yurtlar Kurumunun gençlik merkezleri ve gençlik kamplarında da yine bilgilendirici, farkındalığı artırıcı birtakım faaliyetlerde bulunuldu. Şimdi, geldiğimiz noktada güçlendirmemiz gereken alanlar olduğunu biliyoruz. Bu sebeple, Sayın Başbakanımızın talimatıyla bundan sonraki süreçte hem kurul yapılarını güçlendirecek hem de aslında bir taraftan uyuşturucuya zemin hazırlayan sigara içimiyle ilgili mücadeleyi de güçlendirmek için "Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu"nu "Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu" hâlinde yeniden yapılandırıyoruz. Beş ayrı alanda çalışma grupları oluşturuyoruz; en başta uyuşturucu olmak üzere, tütün, alkol, teknoloji bağımlılığı konusunda da yeni bir yapı oluşturuyoruz. Öyle inanıyorum ki inşallah bu araştırma komisyonu kurulursa teknoloji bağımlılığı konusunda da bu yeni çalışmalarımıza katkı vermiş olacaktır.
Ama şunu açıkça ifade etmeliyim konuşmamı bitirirken, bu meselede eğer biz kazanacaksak, toplum kazanacaksa, Türkiye toplumu kazanacaksa, gençlerimizin geleceği kurtaracaksak bu birinci derecede arzla mücadele alanında olacaktır yani bu ürünlerin Türkiye'ye dışarıdan getirilmesi ya da imali, satılması, piyasaya arz edilmesi konusundaki çalışmalarımız birinci öncelik olacaktır, olmalıdır.
Ben bu vesileyle bütün parti gruplarımıza böylesi önemli bir konuda hassasiyet gösterdikleri ve bu öneriyi verdikleri için teşekkür ediyorum, Hükûmet olarak da desteklediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya): Biliyorsunuz, bizler milliyetçi, ülkücü camia olarak damarlarımızdaki asil kanın uyuşturucuyla kirletilmesine en büyük tepkiyi koyan insanlarız, bu hassasiyetimize tüm ülke şahittir. Dünyanın en büyük gençlik kuruluşu olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, il, ilçe ve hatta beldelere kadar uyuşturucunun zararları ve bağımlılıkla mücadele hususlarında büyük bir gayret göstermiştir. Bu gayretine de her gün bir yenisini eklemektedir. Karşımızda kara bir tablo var. Ülkemizde uyuşturucuya başlama yaşı 10'a gelmiş durumda. Düşünebiliyor musunuz, 10 yaşında uyuşturucu kullanan çocuklarımız var. 2013 yılında ülkemizde doğrudan ve dolaylı yollarla uyuşturucudan ölen vatandaşlarımızın sayısı 325 iken 2014 yılında ise 2 kat artarak 648'e yükselmiş durumda ve giderek artmaktadır. Sadece 2016 yılında uyuşturucu kullanımı, imalatı ve satışıyla ilgili açılan davalarda 108.848 sanık bulunmaktadır. Yani kabaca ifade etmek gerekirse şu anda çevremizde gördüğümüz her 80 kişiden 1'i uyuşturucuyla ilgili davanın bir parçasıdır. Bununla birlikte, daha kayıtlara girmeyen belki bir bu kadar, hatta daha fazlası olay var. Sokak aralarında aleni şekilde satılır hâle gelen uyuşturucular yüzünden masum gençlerimiz ve ailelerinin hayatı maddi ve manevi olarak kararırken diğer yandan, eli kanlı terör örgütlerinin mali gücü katlanarak büyümeye devam etmektedir. Buradan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk gençliğine çağrımızı yineliyoruz: Damarlarınızdaki asil kanı kirletmeyin.
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mecliste grubu bulunan 4 partinin uyuşturucuyla mücadele konusunda birlikte hareket etmeleri sevindiricidir. Bu konuyla ilgili bir araştırma komisyonunun kurulması üzerinde mutabakata varılması gerçekten arzulanan, olumlu bir gelişmedir.Uyuşturucuyla mücadele konusunda kurulacak komisyona zaten grubumuz destek veriyor, ayrıca komisyon çalışmalarına katkıda bulunmak üzere de grubumuzdan üye verilecektir.
Bu bağlamda, bizim uyuşturucuyla mücadeleyi devletin ilişkileri, devletin karanlık ve gölgede bırakılan ilişkileri, tercih ettiği yöntemler -mesela, Kürt sorununda güvenlikçi politikalar- ışığında ele almadığımız takdirde bu eksik kalacaktır, hatta daha fazlasını söyleyeyim: Eğer bu politikalar devam ederse, ki pek çok işareti vardır, mafyavari örgütlerin, karanlık çevrelerin bu politikalardan cesaret alarak palazlanmaya çalıştıkları ve hatta, bunu önemli ölçüde başardıkları yönünde önemli işaretler vardır. Eğer, o politika sürdürülürse sadece küçük satıcılarla, torbacı tabir edilen kişilerle mücadele ya da onlara yönelik polisiye tedbirler alarak uyuşturucu sorununa çözüm bulanamaz. Yani, suçla, suçun kaynağıyla, kötülüğün kaynağıyla, kötülüğü doğuran kaynaklarla mücadele etmeniz gerekiyor. Hani "Yoksullukta aslolan yoksulluğun sebepleriyle yüzleşmektir." denir, yoksa bunu yapmazsanız yoksullarla mücadele etmek zorunda kalırsınız. Oysa yoksullar, yoksulluğun sebebi değildir, ürünüdür.
Evet, böyle bir yola girebilmek için ise yapılması gereken bellidir: Kürt sorununda demokratik siyaseti merkeze alan diyalog ve müzakereye dayanan bir süreç başlatmaktır. Bunu elbette sadece, Hükûmetten beklemiyoruz, bu Mecliste temsil edilen ve edilmeyen bütün siyasi aktörlerin bu konuda bir mutabakata varmalarına ihtiyaç vardır. Eğer böyle geniş bir mutabakat oluşursa, evet, o zaman da uyuşturucu dâhil pek çok meseleyle daha kolay mücadele edilecektir ama bunun yerine yapılan şey maalesef, demokratik siyasetin tasfiyesidir; bugün de onun yıl dönümünü yaşıyoruz, 4 Kasımda başlayan siyasi darbenin yıl dönümündeyiz. Bu politikaların bu ülkeye her alanda çok büyük zararlar verdiğini görmek için daha fazla beklemek gerekmiyor.
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) -Bir süredir Beykozm Uyuşturucuyla Mücadele Platformu uyuşturucuyla mücadele konusunda imza topluyordu. Bunu geçen hafta 100 bin imza olarak grubumuza getirip teslim ettiler. Onların da yapmış oldukları bu çabaların bugün bir Meclis araştırma önergesini dört partinin de vermesi şeklinde somutlaştığı için onlara da emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Madde bağımlılığı konusunda ölümlerdeki artışa baktığımız zaman da benzer bir tablo var önümüzde. Örneğin 2000 yılında madde bağımlılığından kaynaklı ölüm 12 iken 2006'da 51'e, 2013'te 232'ye çıkıyor, 2017'ye gelindiğinde 300'ün üzerinde rakamlar telaffuz ediliyor hatta Birleşmiş Milletler Dünya Uyuşturucu Raporu'na göre 2017 itibarıyla Türkiye, sentetik uyuşturucuya bağlı ölümlerde Avrupa'da maalesef birinci sırada.
Şimdi, Sağlık Bakanlığı eminim birçok şey yapıyordur; Sağlık Bakanımız da çıktı burada anlattı ama rakamlar yapılanların yeterli olmadığını, yapılanlara rağmen uyuşturucu kullanımının tabana daha fazla yayıldığını, bizim gençlerimizin, toplumumuzun daha ağır bir tehditle karşı karşıya kaldığını bizlere gösteriyor.
Değerli arkadaşlar, şu anda inanmazsanız belki ama 5 liraya bonzai satılıyor, 15-20 liraya esrar bulabiliyorsunuz belirli miktarda ve bunları çok uzağa gitmenize gerek yok, okulların köşelerinde bulabiliyorsunuz. Okulların köşelerinde bulduğunuz o bonzaileri okulların içinde, tuvaletlerde uyuşturucu olarak gençlerimizin çektiğini görüyoruz hep beraber. Bir başkası: Bizim -az önce Sayın Bakan da bahsetti- uyuşturucudan mağdur olan yurttaşlarımız, gençlerimiz AMATEM'de tedavi görüyorlar. 2004 yılında 12.700 kişi tedavi görüyor AMATEM'de, 2013 yılında 258 bin kişi görüyor arkadaşlar, 20 katından fazla artmış. AMATEM'deki tedavilere başvurduğunuz zaman da öyle kolay kolay sıra alamıyorsunuz. Bir yıl içinde size sıra geliyor ve bu AMATEM'de tedavi görenlerin büyük bir kısmı maalesef gençlerimiz. Şöyle söyleyeyim: Madde bağımlılığından ayakta tedavi için başvuranların sayısı son on yılda yüzde 674 artmış, yatan hasta sayısı yüzde 381 artmış. Yatan hastaların yüzde 51'i 19 yaş altında, yüzde 51'i 19 yaş altında.
2008 yılında Türkiye'deki ortalama madde kullanım yaşı 14'ken daha doğrusu ilk başlayan yaş 14'ken -bu rakam 2002'de 16-17'ydi, onu hatırlatayım- bugün, 2017'de uyuşturucu kullanma yaşı 10'a düşmüş durumda arkadaşlar. 10 yaşında çocuklarımız daha ilkokulu bitirip ortaokula başlamadan ya da daha hayatlarında belki de büluğ çağına ermeden uyuşturucu kullanımıyla başlıyorlar ve bunlar maalesef, bu rakamların tamamı 2002 sonrası rakamları.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Değerli arkadaşlar, dünyada her 20 kişiden 1'isi uyuşturucu kullanıyor. Yani yaklaşık 250 milyon civarında uyuşturucu kullanıcısı var. Rakamlara baktığınız zaman Avrupa'da, Batı Avrupa'da özellikle bu oranın yani 15 ila 24 yaş aralığını baz alırsak bir kez deneme oranı anlamında yüzde 29 civarında bir ortalamaya sahip olduğunu görüyoruz. Türkiye iki açıdan risk altında: Bir tanesi, Türkiye'nin bir geçiş güzergâhı olması yani Birleşmiş Milletler Suç Ofisinin resmî rakamlarına göre -biraz önce Sayın Salıcı "İran" dedi ama aslında Afganistan kaynaklı yüzde 92,6'sı- doğal uyuşturucuların yüzde 92,6'sı Afganistan kaynaklı ve oradan batıya geçerken kullandığı en önemli yollardan bir tanesi Türkiye'nin güney kesiminden geçen klasik ipek yolu. Diğeri, Karadeniz ve Sibirya'dan geçen üç tane rota. Doğal olarak Türkiye o geçiş güzergâhında olduğu için bir risk altında ve aslında burada emniyet güçlerimize, kolluk kuvvetlerimize çok büyük bir teşekkür borçluyuz. 2006'dan beri Türkiye, Avrupa Birliğinin toplam ülkelerinin yakaladığı uyuşturucu miktarının 2 katından daha fazlasını sınırlarında yakalıyor. Aslında bu, Türkiye'nin küresel ölçekteki uyuşturucuyla mücadelede bütün insanlığın gençlerini bu zararlı illetten ne kadar koruduğunun da bir göstergesidir. Burada emniyet güçlerimize ve kolluk kuvvetlerimize bir teşekkür borçlu olduğumuzu da ifade etmem lazım.
İkincisi, Türkiye genç bir nüfusa sahip yani nüfusunun yarısı otuz yaşının altında. En riskli yaş grubunun da otuz yaş altında olduğu düşünülürse, bu, Türkiye'nin uyuşturucuyla ilgili mücadelede riskini ortaya koyuyor. Dolayısıyla, 2008'den beri hasbelkader bu konuyla uğraşmış bir arkadaşınız olarak, bu Komisyonun da hem geçmişte yapılan çalışmaları ortaya koymak hem de bundan sonraki süreçte atılacak adımlarla ilgili hususları ortaya koyması adına çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama, uyuşturucuyla mücadelenin çok boyutlu olduğunu da ifade etmemiz lazım. Yani, devlete düşen görevler var, ailelere düşen görevler var, topluma düşen görevler var, medyaya düşen görevler var; her bir görevi de bizim detaylı bir şekilde konuşmak ve ortaya koymak gibi bir zorunluluğumuz da var.
Devletimizin bence 3 tane önemli görevi var, bir tanesi; riskli bireylerden başlayarak, uyuşturucuyla bireylerin buluşmasının engellenmesi. İkincisi, uyuşturucu bağımlısı olmuş vatandaşlarımızın kurutulması veya ıslah edilmesi. Üçüncüsü de o kurtulmuş veya ıslah olmuş vatandaşlarımızın iş, aş, sıcak yuva sahibi olması yani toplumda ayağının üzerinde durabilen bir birey hâline gelmesi.
Genel Kurula şunu ifade etmek isterim: Bağımlılığı sadece uyuşturucudan ibaret de görmemek lazım. Bağımlılık, aslında bir sarmal, birbirlerini etkiliyor. Mesela, sigara içen herkes esrar kullanmıyor ama esrar kullananların yüzde 90'ından fazlası sigara içiyor. Alkol ile uyuşturucu ve diğer bağımlılıklar arasında ciddi bir bağlantı var. İnternet bağımlılığı, teknoloji bağımlılığı günümüzün önemli problemlerinden birisi. Belki imkânlarını hepimiz kullanıyoruz ama sıkıntılarını esasında çocuklarımız daha fazla hissedebiliyor. Mesela, internet bağımlılığı olanların yüzde 50'sinden fazlasında bir başka psikiyatrik bozukluğun olduğu yine bilim adamları tarafından ortaya konulmuş; yüzde 38'nin diğer bağımlılıklarla beraber olduğu, obeziteyle beraber seyrettiği ve bir yandan fiziksel sağlığını, öbür yandan ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkilediğini biliyoruz. Dolayısıyla, bu yeni kurulacak komisyonun sadece uyuşturucu değil, diğer bağımlılık türlerine de birazcık eğilmesini ve o konularla ilgili de fikirlerini, önerilerini ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum