Özel jetleriyle uzayı keşfetmeye başlayan milyarderler, SpaceX gibi şirketler kurup, uzay turizmini başlatmayı hedefliyor. Ancak, roketlerin iklim krizine katkıda bulunduğu görmezden geliniyor.
Yakıtların ve endüstrilerin atmosfer üzerindeki etkisini inceleyen, University College London'dan Eloise Marais, turizmi ve popüler kullanımı geliştiren özel uzay endüstrisinin tanıtımının, büyük çevresel maliyetlere neden olabileceğini belirtti.
Roketler uzaya fırlatıldığında, Dünya atmosferinden çıkabilmek için çok miktarda itici gaza ihtiyaç duyuyor. Yakıtlar atmosfere karbondioksit, su, klor ve diğer kimyasallar dahil olmak üzere çeşitli maddeler yaymakta.
Roketlerden kaynaklanan karbon emisyonlarının, uçak endüstrisine kıyasla küçük olduğu savunuluyor. Ancak yılda yaklaşık yüzde 5,6 oranında artan uzay yolculukları için Marais, kaynaklarla hangi noktada rekabet edeceklerini anlamak için on yıldır bir simülasyon yürütüyor.
Marais, "Uzun mesafeli bir uçak yolculuğu için bir ila üç ton karbondioksit ortaya çıkıyor. Bir roket fırlatma için ise 200 ila 300 ton karbondioksit. Dolayısıyla uzay yolculuğunun, uçak yolculuğuyla rekabet edebilmesi için daha fazla büyümesine gerek yok” dedi.
Marais, “Uzay turizmi endüstrisinin ne kadar büyüyebileceğini bilmiyoruz” dese de yeni raporlar, küresel yörünge altı ulaşım ve uzay turizmi pazarının 2031'de 2.58 milyar dolara ulaşacağını ve önümüzdeki on yılda her yıl yüzde 17.15 büyüyeceğini tahmin ediyor.
SpaceX, Blue Origin ve Virgin Galactic dahil olmak üzere birçok şirket, endüstrinin yörünge altı ulaşım ve uzay turizmi gerçekleştirmesini sağlayacak roketler gibi platformlar geliştirmeye odaklanıyor.
Uzmanlar, milyarderlerin uzay teknolojisine akıttığı paranın, iklim kriziyle mücadele için kullanılabileceğine dikkat çekti.
Marais, uzaydaki yeni gelişmelerin her zaman bir heyecan unsuru olduğunu söylüyor, ancak heyecan verici bir şey yaparken bilinçli olmanın mümkün olduğunu savunuyor.