BBC Future'un 21 Ekim'de düzenleyecek olan Dünyayı Değiştiren Fikirler Zirvesi'nde bilim, teknoloji ve sağlık alanındaki ilginç gelişmeler ele alınacak. Tartışılacak konular arasında insanların günün birinde Dünya dışında kurabileceği uzay kolonileri de bulunuyor.
BBC Future'da David Robson'ın haberine göre, gezegenimizin nüfusu hızla artarken yaşayacak alan ve kaynaklar için rekabet sorunu bazı insanları Dünya’nın ötesine bakmaya yöneltti. SpaceX adlı uzay turizmi şirketinin girişimcisi Elon Musk, “Herhangi bir felaket halinde insanlığın varlığını korumak için birçok gezegende yaşam olanağının araştırılması gerektiğine” inanıyor.
Bu vizyon size inandırıcı gelmese de insanın keşfedilmemiş olanı keşfetme içgüdüsünü görmezlikten gelmek zor. İşte bu güdü, insanları gezegenimizin güvenli sınırlarının ötesine bakmaya yöneltiyor. Aslında bunu başarmak düşündüğümüzden daha kolay olabilir. Eski astronot Jeffrey Hoffman’a göre Güneş Sistemi’nde yakın birkaç yere gidebilme hayali kurmamızı sağlayacak teknolojiye sahibiz. “Ay az ötemizde, Mars ise hiç de uzak değil. Bu yolculukların yapılmasını sağlayacak bazı adımların birkaç yıla kadar atıldığını görmek mümkün,” diyor Hoffman.
Bu konuda ilk fikri 1920’lerde Avustruya-Macaristanlı ilk roket tasarımcısı Herman Potoçnik ortaya attı. Potoçnik’in hayal ettiği şey, UFO benzeri dairemsi bir uzay aracıydı. Bu araç yapay yerçekimi yaratmak için dönüyor, enerji ihtiyacı içinse güneş ışınlarını odaklayacak içbükey bir ayna kullanıyordu. Bu fikir ne kadar inanılmaz gelse de yıllarca etkisini yitirmedi. 1970’lerde Princeton Üniversitesi fizikçisi Gerard O’Neill ile daha sonra dünyanın en eski uzay topluluğu olan İngiltere Gezegenlerarası Dernek (British Interplanetary Society) bu fikre sahip çıktı. Uçan uzay kolonileri fikrini bir kenara itmeden önce şunu belirtmekte yarar var: BIS, insanoğlu Ay’a ayak basmadan 30 yıl öncesinde bu yolculuğu öngörmüştü.
Diğer uzmanlar ise uzay araçlarıyla uzay boşluğunda koloniler kurmak yerine, bir gezegende ya da Ay’da insanın yaşamını sürdürmesi için gerekli unsurları içeren yapay bir “biyosfer” yaratarak yaşam alanı oluşturma fikrini daha akla yatkın buluyor. Bu konuda ilgi odağı Mars oldu ve 2025’e kadar orada yeni bir medeniyet yaratılmasını hedefleyenler var. Hollandalıların 2012’de başlattığı Mars One projesine 200 bin başvuru yapıldı. Bunlar arasından seçilen 40 kişiye eğitim verilerek realite şov programlarına hazırlanıyor ve bu şekilde projeye gelir sağlanmaya çalışılıyor. Elbette bu projeye karşı çıkanlar da var; fakat uzayda koloni kurulması fikrine yönelik ilgiyi göstermesi bakımından önemli.
Dev bir Mars Koloni Taşıtı ile Kızıl Gezegen’e insan taşımanın SpaceX yöneticisi Musk’ın da hedefleri arasında olduğu söyleniyor. Musk bunun sadece bir başlangıç olacağına, “Mars’ta koloni kurulduktan sonra bunun tüm Güneş Sistemi’ne de yayılabileceğine” inanıyor. Musk, hızlı uzay araçlarının yapılması halinde Jüpiter’in aylarında, hatta göktaşlarında bile koloni kurulabileceğini ifade ediyor.
Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yaşam, uzay kolonilerinde karşılaşılacak sorunlara dair fikir veriyor. İstasyondaki altı kişiye su taşıma gideri yılda 2 milyar doları buluyor. Gıda ve oksijen tedariki masrafları da cabası. Bu nedenle, uzay kolonisinin kendi kendine yeterli hale getirilmesi adıl ideal olanı.
Bir de insan vücudunun maruz kalacağı sorunlar var: Yerçekimi azlığı kemik ve kaslarda zayıflığa ve kafada basınç birikimine neden oluyor; bu ise geçici ve kalıcı göz sorunlarına yol açıyor. Uzaydaki radyasyon katarakta yol açabileceği gibi kanser riskini de arttırıyor. Öte yandan uyku sorunları ve yalnızlık ruh sağlığını olumsuz etkiliyor. Uzay kolonilerinde bu tür sorunların çözülmüş olması gerekiyor.
Kapalı bir mekânda sosyal ilişkilerin nasıl etkileneceği sorunu da var elbette. Moskova’da Mars500 projesi kapsamında yapılan deneylerde altı kişi 520 gün süreyle 80 metrekarelik bir alanda yaşamak zorunda bırakıldığında birçoğunda uyku, algı ve depresyon sorunlarının ortaya çıktığı gözlendi.
İzole olmuş insanların nasıl yönetileceğine, bu yeni toplumlarda çatışmaların nasıl önleneceğine dair siyasi sorunlar da cevap bekliyor. Bazı bilim insanları ve felsefeciler gelecekte ortaya çıkması muhtemel bu medeniyetler için bir “haklar bildirgesi” hazırlamaya girişti bile.
İnsanların uzayda üreme yeteneğine sahip olacağını varsayarsak, ki astronotların karşılaştığı sorunları düşündüğümüzde bunun kesinliği söz konusu değil, bu izole kolonilerin kendine özgü kültürleri olacaktır. Bunlar belki kendi dillerini geliştirecek, hatta yeni fiziksel özelliklere bile sahip olabilecekler.
Portland Üniversitesi’nden Cameron Smith’e göre, 2000 kişilik bir uzay kolonisi 300 yıl içinde bizden farklı bir görünüme sahip olacak, farklı davranış biçimleri geliştirecektir; farklı saç yapısı, farklı bir deri, düşük yerçekimine uygun ve manevra yeteneği daha yüksek bir vücut şekli vb. gibi.
Hatta Smith, bu yeni kolonilerin genetik mühendislik yoluyla yeni organlar bile tasarlayabileceklerine inanıyor; örneğin kozmik ışınlardan korunmak amaçlı organlar, ya da karbondioksitten oksijen sağlamayı kolaylaştırıcı solungaçlar gibi. Böylece Marslılar yapay biyosferden çıkıp yeni evlerine tam olarak yerleşmiş olacaklar.