Şiddet sadece fiziki değildir. Çoğu zaman insanın ruhunu psikolojik (duygusal) yönden etkileyen güçlü bir silah haline dönüşüp kişiyi derinden yaralayabilir. Uzun yıllardır baktığı davalarda tanık olduğu şiddet türlerinden biri olan olumsuz manipülasyon konusuna dikkat çekerek ‘Sessiz Şiddet’ kitabını kaleme alan Avukat ve İlişki Danışmanı olan Serra Taşköprü, sessiz manipülasyon ile ilgili birçok detaya dikkat çekti.
Bir olay karşısındaki sessizliğin ve tepkisizliğin de bir tür olumsuz manipüle etme biçimi olduğunu belirten Av. Serra Taşköprü, "Bu tür bir manipülasyon fiziksel, psikolojik ve zihinsel rahatsızlıklara yol açtığından uygulayıcının, maruz kalanı çevresine hastalıklı bir kişi gibi göstermesi kolay oluyor. Uygulayıcı, maruz kalanı hasta etme amacı gütmese bile maruz kalan bu durumdan ötürü hastalanacaktır" dedi.
Kitabında, olumsuz manipülasyona maruz kalan kişinin masum olsa bile rahatlıkla suçlara sürüklenebileceğini ve bu sayede ortaya çıkan suç delillerini uygulayıcının kendisini mağdur göstererek kullanabileceğini anlatan Av. Taşköprü, "Uygulayıcı bazen de maddi manevi çıkar amacı güder ve bu yönde tek çare olan manipülasyonu uygulayarak kendisine bağımlı bir kişi yaratma yoluna gider" diye konuştu.
Olaylar karşısında sessiz manipülasyonu kullananların karşı tarafta yaratabileceği travmalara dikkat çeken Av. Taşköprü, şunları ekledi:
"Sessizlik silahı, karşı tarafı öfkelendirir. Bu öfkenin gitgide artma durumu olacağından da bu yönde maruz kalan; hakaret, tehdit, kasten yaralama, konut dokunulmazlığını ihlal, mala zarar verme, cebir, huzur ve sükûnu bozma gibi suçlardan yalnız birini ya da birkaçını birden icrai, suç olarak işleyebilmektedir. Özellikle sessizlik silahının hesaplanarak suç işlemek maksadıyla kullanılabileceği gerçeği ve bu gerçekle intihara teşvik, azmettirme, ihmal suretiyle kasten yaralama ve öldürme suçları ile basit cinsel istismar yani cinsel olarak kullanma, araç etme suçları da işlenebilir."
Etik dışı olan ve malpraktis olarak kabul edilebilecek, istismar ve şiddet olarak nitelendirilecek türdeki aşk terapilerinin uygulanmaması gerektiği konusuna dikkat çeken Av. Taşköprü, bu konunun hukuki, psikolojik, sosyolojik ve felsefi olarak irdelenmesi gerektiğini aynı zamanda ekip ruhuyla bu alanlarda çalışanların konu üzerinde çalışması için hukukçuları, psikologları, psikiyatristleri, sosyal hizmet uzmanlarını, psikolojik danışmanları ve sosyologlar ile felsefecileri birlikte çalışmaya davet etti. (DHA)