LGS, sınavına sayılı günler kaldı. Psikoloji Danışma ve Rehberlik Koordinatörü Sibel Durak, sınav öncesi anne ve babalara uyarılarda bulundu. Sınavlara çocukların birbirlerinden farklı şekilde tepki verdiğini belirten Durak, “Anne baba olarak olumsuz düşüncelerinizi olumluya çevirmelisiniz” dedi.
Durak, bazı öğrenciler için sınava hazırlık ve sınav sürecinin eğitimin ‘olağan’ parçası, bazı öğrenciler için ise oldukça kaygı verici olduğunu vurguladı. Durak, "Bu çocuklarda başarısız olma korkusu o kadar yoğun yaşanır ki, sınav anında sahip oldukları bilgileri kullanmakta zorlanırlar. Performansı olumsuz etkileyen kaygıdan kurtulmak için sadece çocuklara değil ailelere de görev düşmektedir” diye konuştu.
Ailenin çocuğa ve sınava ilişkin olumsuz düşüncelerinin çocuğun kaygı düzeyinde etkili olacağına dikkati çeken Sibel Durak, “Ailenin çocuğa güvenmemesi, sınavın çok zor olduğu ve çocuğun bu sınavı kazanamayacağı gibi olumsuz düşünceleri kaygıyı artıracaktır. Anne baba olarak olumsuz düşüncelerinizi olumluya çevirmelisiniz. Çünkü kaygı bulaşıcı bir duygudur. Anne babalar çocuklarının en yakınında olan temel modelleridir. Eğer siz kaygılı olursanız çocuğunuzun da kaygılı olması ihtimali yüksektir. Sınavın bilgi yerine kendi kişiliğini değerlendirdiğine inanan çocuklar daha fazla kaygılanır. Ortaya çıkan kaygı, akıl yürütme ve soyut düşünme yönündeki zihinsel faaliyetleri bozar. Bu etkileri nedeniyle sınava yüklenen anlam, performansın düşmesine neden olan en önemli faktörlerden biridir. Kendini sınav sonucuna göre 'yetersiz' ve 'değersiz' gören bir çocuğun mutsuz olacağı ve öz güveninin düşeceği, buna bağlı olarak da gireceği sınavlara yönelik kaygısının artacağı açıktır” ifadelerini kullandı.
Sınava hazırlanmak için elinden geleni yapan, buna rağmen sınavdan beklentisinin altında sonuç alan bir çocuk, ailesinden ya da öğretmeninden sıklıkla eleştiri alırsa kendini çaresiz hissedeceğini dile getiren Durak sözlerine şöyle devam etti:
“Sonucu değil, çabasını takdir edin. Bu nedenle öncelikle gösterdiği çaba için takdir edilmeli ve sonrasında yaşanan soruna odaklanılmalıdır. Çocuğunuzun olumlu davranışlarını takdir etmeli, uygun olan her ortamda başarılarını övmelisiniz. Anne babasının kendine güvendiğini ve onu takdir ettiğini gören çocuğun kendine olan saygısı ve güveni de artacaktır. Sahip olduğu olumlu özelliklerin çevresi tarafından da fark edildiğini gören çocuk kendini daha güçlü hissedecek ve sorunuyla daha rahat başa çıkacaktır.”
Anne ve babaların 'sana güveniyorum' ifadesini öğrenciler genelde 'senden bekliyorum' şeklinde algıladıklarını ifade eden Sibel Durak, "'Kesin kazanırsın' cümlesi, bazen 'sen hiçbir şey yapamazsın' demek kadar tehlikeli olabilir. Eğer çocuğunuzun gerçekten çalıştığını gözleyebiliyorsanız 'ne kadar emek harcadığını görüyorum, hiçbir emek karşılıksız kalmaz' demek daha etkili olabilir. Her insanın yeteneklerinin sınırı ve ölçüsü vardır. Öğrenciyi sınırlarının üstünde zorlamak, ulaşamayacağı hedefler konusunda ısrarcı olmak gerginlik, kaygı, başarısızlık, güvensizlik ve mutsuzluk sonuçlarını doğurur. Gerçekçi beklenti için çocuğunuzu iyi tanımalı neyi başarıp neyi başaramayacağını bilmeli, onu özgün kişiliği içinde değerlendirmelisiniz” şeklinde konuştu.
Durak, “Komşunun kızı gece ikiye kadar çalışıyormuş, Onların ekonomik durumları iyi değil, ama çocuk zehir gibi, nasıl da çalışıyor, sen neden çalışmıyorsun anlamıyorum' türünde bir konuşma genellikle tartışmayla sonuçlanır. Çocuğunuzu sadece kendisiyle karşılaştırmalısınız. Yani önceki başarısı, önceki davranış biçimleriyle şimdiki durumu karşılaştırmak daha olumlu sonuç verecektir. Üstelik çocuğunuzu başkalarıyla karşılaştırdığınız zaman onların da sizi başka anne babalarla karşılaştırma hakkı doğmuş olur. Son yıllarda sınava hazırlık sürecinde cep telefonu ve özellikle bilgisayarın bilinçli kullanılmamasının sorun haline geldiği görülmektedir. Bu konuda aile bireylerinin yazılı bir anlaşma yapıp uyulacak kuralları esprili bir dille maddeler halinde sıralaması ve imzalaması iyi bir yöntem olabilir” şeklinde konuştu.
'Eğer kazanamazsan, falan okula gidersin' gibi sözler onun gideceği okulu, yapacağı işi sevmesine olanak bırakmayacağını belirten Durak, “Çocuğun eğitim alabilmesi ve yararlanabilmesi ancak okulunu ve eğitimi sevmesiyle mümkündür. Sürekli ‘Çalış!’ demek yerine, ’Ne yaptın, nasıl gidiyor, bizlerden bir isteğin var mı?’ tarzında bir yaklaşım tercih edilmelidir. Birçok öğrenci sınavı kazanamama durumunda anne ve babalarının kendilerine yönelik sevgi ve güvenlerini kaybedeceklerini düşünmektedirler. Başarılı ya da başarısız her koşulda onların yanında olabileceğimizi onlara hissettirmeliyiz. Sınavlar sadece birer fırsattır. Bu fırsatların bir şekilde telafisi vardır. Aile, öğrenciye sınavın bir ölüm-kalım meselesi olmadığını, yararlanılması gereken bir fırsat olduğunu, bu fırsat kaçırılsa bile hayatta başka fırsatların onu beklediğini, bir kapı kapanırsa başka bir kapının açılacağını anlatmalıdır” ifadelerini kullandı.
Sibel Durak, sınav günü için şu önerilerde bulundu: “Sınava birkaç gün kala eleştiri içerikli cümlelerden kaçınmalısınız. Sınava hazırlık sürecinde çocuğunuzun gerekli olan çabayı göstermediğini düşünüyorsanız, bu durumla ilgili eleştirilerinizi artık sınav sonrasına ertelemeniz gerekmektedir. Bu durum sınavdan sonra mutlaka konuşulmalıdır ama sınava birkaç gün kala değil. Sizin doğal ve rahat tavrınız çocuğunuza yansıyacaktır. 'Heyecanlanma', 'Heyecanlanacak bir şey yok' gibi cümleler çocuğunuzu rahatlatmak yerine tam tersine heyecanlanmasına neden olabilir. Bu nedenle sınav akşamı ve sabahını günlük yaşam koşullarınızı değiştirmeden olabildiğince doğal ve 'her zamanki' gibi geçirmeniz daha yararlı olacaktır. Sizin desteğinize ihtiyaç duyduğunu hissettiğinizde 'Emeklerinin karşılığını alacağına inanıyorum' gibi sınava yönelik olumlu cümleler kullanabilirsiniz.”
Sınavdan önceki gece normalde uyuduğu saatten daha erken yatmasına gerek olmadığını söyleyen Durak, önerilerine şöyle devam etti:
“Uyuyamaması durumu da sizi endişelendirmesin. İdeal olan iyi alınmış bir uyku olsa da, uykusuz geçen bir gecenin etkisi ertesi gün öğleden sonra saatlerinde ancak etkisini hissettirmeye başlar, Yani uykusuz sınava girmek düşünüldüğü kadar korkutucu sonuçlara yol açmaz. Sonucu olumsuzlaştıran, bu durumu gereğinden fazla önemsememizdir. Ilık bir duş alması, süt ya da bitki çayı gibi sakinleştirecek bir içecek tüketmesi gibi önerilerde bulunabilirsiniz. Öğrencinin sınav günü giyeceği kıyafetlerini bir gün önceden hazırlaması sınav sabahı yaşanacak zaman kaybı ve karmaşayı önler. Ortamın ısısına göre giyip çıkarabileceği şekilde tişört ve yelek gibi katlı şekilde giyinmesi sınav sırasında ortamın ısısından etkilenmemesini sağlar."
Çocuk dilerse son gün akşamına kadar ders çalışabileceğini belirten Durak sözlerini şöyle noktaladı:“ Son gün de ders çalışmak isteyen çocuğunuzu, yeni bir şeyler öğrenmeye çalışmak yerine 'tekrar testleri' çözmeye veya konu tekrarı yapmaya yönlendirebilirsiniz. Sınav günlerinde beslenmeye yönelik yapılacak değişiklikler öğrencinin metabolizmasını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle sınav öncesi çocuğunuzu dışarıya yemeğe götürmekten kaçının; bu tarz etkinliklerinizi sınavlardan sonraya erteleyin. Sınavdan önceki gün ya da sınav sabahında normalde tüketmediği gıdaları tüketmesi konusunda ısrarcı olmayın. Dengeli bir kahvaltı hazırlayın. En ideali sabahları kahvaltı yapmaktır ama çocuğunuzun böyle bir alışkanlığı yok ise bunu dayatmak, abartılı bir kahvaltı hazırlamak sınav kaygısı ile birleşince mide bulantısına hatta kusmaya bile sebep olabilir. Sınav günü çocuğunuzu uğurlarken ya da vedalaşırken süreci fazla uzatmaktan kaçının. 'Elinden gelenin en iyisini yapacağını biliyorum' gibi cümlelerle ona güvendiğiniz mesajını verin. Motive etmek amacıyla daha fazlasını söylemeye çalıştığınızda sınava yönelik heyecanının artmasına neden olabilirsiniz. Çoğu zaman içten bir şekilde sarılmak çok daha fazla işe yarayabilir." (DHA)