"Uzmanlar endişeli, gelecekte Türkiye'yi büyük bir su sıkıntısı bekliyor"

"Uzmanlar endişeli, gelecekte Türkiye'yi büyük bir su sıkıntısı bekliyor"

Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi uzmanları endişelendiriyor. Kişi başına dşen su miktarının azaldığını belirten uzmanlar, gelecekte Türkiye'yi büyük bir su sıkıntısının beklediğini söyleyerek uyarıda bulundu.

Besin üretiminin de kuraklığa bağlı olarak pahalılaşacağını belirten uzmanlardan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde (OMÜ) görevli Prof. Dr. Yusuf Demir de, vatandaşları yaklaşan tehlikeden, "Kişi başına düşen suyumuz azalmakta, küresel ısınmanın etkileri artmakta, kuraklık tehdidi büyümektedir" diyerek haberdar etti.

NASA da Türkiye’yle ilgili birkaç gün önce benzer açıklamalar yapmış, uyarılarda bulunmuştu.

"Kişi başına düşen su azalıyor"

Birgün'de yer alan habere göre OMÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Demir, NASA Kar Uzmanı Dr. Thomas Painter’in küresel ısınma üzerinden Türkiye ile ilgili yaptığı ‘az kar, çok yağmur yağacak’ açıklamasını değerlendirdi.

Türkiye’de kuraklık tehdidinin büyüdüğünü belirten Prof. Dr. Demir, şunları kaydetti:

"Birkaç gün önce bir NASA görevlisi, kuraklığa dikkat çekerek, Türkiye’yi bekleyen tehlikeler konusunda uyarılarda bulundu. Bu konuda, elimden geldiğince, yıllardır uyarılarda bulunuyorum. Ülkemizi önümüzdeki süreçte bekleyen çok önemli tehlikeler var. Kişi başına düşen suyumuz azalmakta, küresel ısınmanın etkileri artmakta, kuraklık tehdidi büyümektedir. 2017 yılı, oldukça sıkıntılı geçti. 2018 yılı için veriler, önemli sinyaller veriyor. Ocak ayını bitirdiğimiz şu günlerde, henüz ciddi kar yağışı gerçekleşmedi. Önümüzdeki süreçte de sıkıntı devam edecek gibi. Yeraltı su kaynaklarımız beslenemiyor, yağış rejimi ciddi değişim gösteriyor. Kısaca, önümüzdeki süreçte hepimizin dikkatli olması, bilinçli ve bilgili olması zorunlu. Herkesin yapabilecekleri var. Önce eğitim ve duyarlı bir toplum oluşturmalıyız. Geleceğe ülkemizi taşıyabilmenin yolu, milli bir seferberlikten geçmektedir. Kuraklık ve susuzluk kaderimiz olmamalıdır.”

Kuraklığın sebepleri hakkında konuşan Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevil Acar ise uygulanabilecek çözümler hakkında uyarılarda bulundu. Acar, “Kar beklediğimiz bu dönemlerde kar ve yeterince yağmur göremiyoruz. Kuraklık kentlerde yaşayan insanları etkiliyor, böyle giderse barajlardaki su seviyesi azalacağından içecek su bulmakta zorlanabiliriz” diye konuştu.

"Tarım ürünleri pahalılaşacak"

Kuraklığın iklim değişikliğinin önemli bir sonucu olduğuna değinen Doç. Dr. Acar çiftçilerin ürünleri kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek şöyle dedi:

“Barajlardaki doluluk oranı azalıyor. Normalde çiftçilerin sulama yapmasını gerektirmeyen kış aylarında sulama ihtiyacı baş gösteriyor. Sulama yapılamayınca ürünler eski verimiyle alınamıyor. Kuraklık su isteyen bitkilerin üretiminde azalışa sebep oluyor. Bu durum pazarlara gıda fiyatlarının artışı şeklinde yansıyor. Böyle giderse 2018 boyunca daha pahalı gıda tüketip, daha fazla ithalata bağlı hale geleceğiz. Çünkü içeride yeterince üretemeyince dışarıdan almak zorunda kalacağız. İthalatımız gıda bakımından çok artmış olacak.”

“2030’da su fakiri bir ülke olabiliriz”

Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının ekonomik değerini bilmemiz gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Acar, “Böyle giderse Türkiye su kıtlığı sorunuyla daha fazla karşı karşıya kalabilir" diyerek, şöyle konuştu:

"Hatta Dünya Bankası’nın yaptığı bir çalışmaya göre nüfus artışı da dikkate alındığında Türkiye su fakiri bir ülke olmaya iyice yaklaşıyor; 2030’da kişi başı kullanılabilir su miktarı yıllık bin 120 metreküpe düşebilir. İktisadi değerleme yöntemleriyle suyun ekonomik değerini ölçebilirsek, su kaynaklarına verilen çevresel zararın maliyetinden haberdar oluruz, su kalitesini iyileştirecek yatırımlar yaptığımızda bunun bize ne gibi faydalar getirebileceğini analiz edebiliriz. Su arzını arttırmaya, su depolamaya, dağıtım altyapısına yapılacak yatırımlarının fizibilitesine dair bir fikrimiz olur. Kıt olan suyun farklı sektörler arasında nasıl tahsis edildiğini görebiliriz. Doğru bir tahsis yöntemi mi? Suyu daha az kullanarak, su girdisini azaltarak üretim yapmak mümkün mü? Öyle bir üretim düzenine geçmek olası mı? Diye düşünerek planlamaya gidebiliriz. Yani su değerlemesi de kuraklıkla birlikte gündemimize girmesi gereken bir konu."

***

"Çözümler de insan kaynaklı"

Kuraklığın ana nedeni olarak iklim değişikliğine yol açan sebepleri ortadan kaldırmanın önemini vurgulayan Doç. Dr. Acar, son olarak şunları kaydetti:

“İklim değişikliğiyle mücadele uzun soluklu bir politika değişikliği gerektiriyor. Enerjinizi, elektriğinizi nereden elde edeceksiniz, sanayinizde nasıl girdiler kullanacaksınız, iklim değişikliğine sebep olan çıktılarınız olacak mı, olmayacak mı? Bunların planlaması yapılmalı. Sıcaklığa ve kuraklığa dayanıklı ağaçların bulunduğu ormanlık alanlar arttırılıp, şebeke suyundaki kayıplar azaltılmalı. Ek olarak sulamada su kaybını en aza indirecek sulama yöntemleri kullanılmalı. Tarımın yapıldığı bölgelerde yağış ve nem miktarı, oraya uygun ürünleri mi ekiyoruz yoksa uygun olmayan ürünlerle mi devam ediyoruz, bunları dikkate almak önemli. İklim değişikliğine uyum açısından tarımsal üretim desenimizi yerine göre değiştirmemiz gerekebilir. Örneğin bugüne kadar şeker pancarı yetişir diye bildiğimiz yerlerde belki artık çok su isteyen şeker pancarı yetiştirmek mantıklı olmayabilir. 10’uncu Kalkınma Planı’nda tarımda su kullanımının etkinliğini artırmak hedefleniyordu ve kuraklığa dayanıklı bitkilerin geliştirilmesi, ekilip dikilmesi destekleniyordu. Bundan sonraki kalkınma planlarında da bu gündeme gelecektir, ancak başarıyla uygulamaya da geçirilirse kuraklıkla daha iyi mücadele edileceğini, uyum sağlanabileceğini düşünüyorum."