Uzmanlar, yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’ın, “mRNA ilk kez aşı olarak kullanılacak. mRNA’daki ‘m’ye yani ‘messenger’a hangi mesajı, datayı yüklerseniz bünyeye onu yüklüyor” görüşünü değerlendirdi. Aşıların defalarca kez testlerden geçirildiğini belirten Prof. Dr. Yeşim Taşova, “Her tür komplo teorisi, ‘şizofrenik yaklaşım’ olacaktır. Bugüne kadar literatürde tespit edilen, bilinen ‘kasıtlı zarar vermek için üretilmiş bir aşı’ yok” derken; Prof. Dr. Serap Şimsek Yavuz da, “içinde ek bir bilgi, bir mesaj yok, olamaz da zaten. Başka bir etki amaç oluşturması mümkün değil” dedi. Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da, "Aşı karşıtlığının bilimsel bir temeli yok. Bunu net olarak söyleyebilirim" ifadesini kullandı.
Aşılara karşı eleştirileriyle ve şüpheciliğiyle gündeme gelen Dilipak, konuya ilişkin olarak Hürriyet’e şu açıklamalarda bulundu:
“Çocukluğum hariç hiç aşı olmadım. Aşıları potansiyel risk açısından değerlendirecek olursak, en tehlikelisi mRNA ve Sinovac. Her ikisi de diğer aşılar içinde ‘genel olarak’ bir değerlendirme yapılacak olursa, hayati tehlike de oluşturabilir. Önce bu grip türü bir virüs mü ya da laboratuvarda üretilen ‘biyolojik bir ajan’ mı ondan emin olmak gerek. Cevabını arayan daha birçok soru var. mRNA da bir aşı değil. Çok önce bulunan bir etken madde. İlk kez aşı olarak kullanılacak. mRNA’daki ‘m’ye yani ‘messenger’a hangi mesajı, datayı yüklerseniz bünyeye onu yüklüyor. Bunun kimyasal yapısı yanında mesajın bozulması ya da başka mesajlar yüklenmesi durumunda sonucu kim garanti edebilir? Bir yanlışlık olursa çok tehlikeli sonuçlar olabilir. ‘Kalp kapakçığını kilitle’ de diyebilirsiniz, ‘Git karaciğerdeki östrojen salgısını iki kat arttır’ da diyebilirsiniz. Sonuçta insan bünyesine bir data gönderiyorsunuz. Bu datayla telafi edilemez bir hataya da yol açabilirsiniz.”
Uzmanlar Dilipak’ın bu değerlendirmelerine yanıt verdi. Prof. Dr. Yeşim Taşova, “mRNA aşıları zaten yeni bir teknoloji. Bu yeni teknolojiyle birlikte, özellikle kanser tedavisinde doğrudan tümöre karşı kullanılmaya başlanmıştı. Gelecek bu teknolojinin elinde olacak. Kitle aşılamaları yapılıyor, araştırmalar, kontroller yapan birimler var. Ben böyle komplo teorilerine inanmıyorum. Vatandaşlarımıza da sağlık otoritelerine güvenmelerini tavsiye ediyorum” dedi.
Prof. Dr. Serap Şimsek Yavuz, “mRNA aşısı hücrenin stoplazmasına girebilir, hücre çekirdeğine giremez. Çekirdeğe giremediği için insan genomuna girmesi söz konusu değil. Ayrıca zaten ‘messenger’ içinde bir tane protein kodlayabiliyor. O da bu virüsün diken proteinidir. Buna karşı oluşan antikorlar da virüse karşı gayet başarılı antikorlar. Dolayısıyla içinde ek bir bilgi, bir mesaj yok, olamaz da zaten. Başka bir etki amaç oluşturması mümkün değil. Zaten içinde kodlanan protein de belli. İnsanlar akıllı olsunlar. Masum bir şekilde bu şüphelere inananlar, bu işi bilen uzmanların sesine kulak versinler” diye konuştu.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da, “Eğer mRNA ile hücreye her istenilen mesaj gönderilebilseydi şimdiye kadar kanserin birçok türüne çare bulunmuş ve çoktan ortadan kaldırılmış olurdu. Aşı karşıtlığının bilimsel bir temeli yok. Bunu net olarak söyleyebilirim” değerlendirmesinde bulundu.