Vahdet'ten İstanbul'daki 'muhafazakâr moda günü'ne tepki: Tesettürün içini boşalttılar, modanız batsın!

Vahdet'ten İstanbul'daki 'muhafazakâr moda günü'ne tepki: Tesettürün içini boşalttılar, modanız batsın!

İslamcı çizgiye yakın bir yayın politikası ile bilinen Vahdet gazetesi, İstanbul Modest Fashion Week'te tesettürlü mankenlerin podyuma çıkacak olmasına tepki göstererek, "Tesettürün içini boşalttılar, modanız batsın" dedi.

İslamcı yazarlardan Emine Şenlikoğlu da defile için "Dini kıyafetler, İslam’a uygun kıyafetler diye böyle bir pazarlamaya kalkışılması İslam’a aykırı iş yapılıyor demektir. Bunlar İslam’ı kullanarak kendilerine kalpazanca bir pazar yapıyorlar" görüşünü dile getirdi. 

Sabah ve TGRT’nin medya sponsoru olduğu, İstanbul Haydarpaşa Garı’nda 13-14 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek organizasyonda tesettür firmaları, moda evleri ve tasarımcılar boy gösterecek. 

Vahdet'te Mehmet Ali Ay imzasıyla yayımlanan haber şöyle: 

İstanbul Modest Fashion Week’e sayılı günler kala tanıtımlarda kullanılan manken fotoğrafları dikkat çekici. Özellikle muhafazakâr kadınların hedef alındığı poster ve reklamlarda, tüm muhafazakâr kadınlar adeta ‘tesettür panayırı’na davet ediliyor. Organizasyonun defile bölümünde yerli ve yabancı çok sayıda model, sahnede ‘sözde muhafazakâr’ kıyafetler eşliğinde yürüyecek. Ancak tesettürlü mankenlerin podyumda kıyafetleriyle birlikte ‘başörtülü’ kadın imajını da sergileyecek olması büyük tepki çekiyor. Dindar aydınlar organizasyonun bir an önce engellenmesi gerektiğini vurguluyor. 

 

"Biletler kapış kapış gitti"

 

Moda defilesine ilgi büyük. 25 ve 50 TL’den satışa çıkarılan biletlerin neredeyse tamamına yakını tükendi. Katılacak kişi sayısı binlerle ifade ediliyor. Sponsor, organizatör, davetli ve tasarımcılar arasında dikkat çeken ünlü firma ve isimler de var. Lükse ve tüketim israfına da kapı aralayan, İslami hassasiyetleri hiçe sayan bu moda defilesine gösterilen büyük ilgi muhafazakâr çevrelere “Nereden nereye” dedirtti.

 

"İslam'ı kapitalizme alet ediyorlar"

 

Başkent Kadın Platformu Başkanı Berrin Sönmez: Mevcut kapitalizmin tüketim anlayışı. Bu organizasyon ile İslam’ın kapitalizmin aracına dönüştürülmesine hizmet ediyorlar. İlla ki bunu yapan varlıklı kesimler vardır. Ama bu durdurulabilecek bir şey mi onu da bilmiyorum.

 

"Hedef kapitalist toplum"

 

İlahiyatçı Prof. Dr. İlhami Güler: Moda tüketim aparatıdır. Tesettür ise özü itibariyle iffetin bir uzantısıdır. Yapılmak istenen kapitalist tüketim toplumunun kalıplarını adapte etmektir. Tesettürün tarz haline gelmesi sonradan görmeliktir. Tesettürün esas amacıyla örtüştüğü kanaatinde değilim.

 

"Bu organizasyonu dinimiz onaylamaz"

 

Din Görevlileri Birliği Derneği Başkanı Muhittin Hamdi Yıldırım: Bu tip uygulamalar insanımızı daha fazla liberalleştirme operasyonlarıdır. Bunlardan sakınmak gerekir. Dini hayatın içini boşaltıp sadece şekilden ibaret bir tesettür anlamına gelen ibadet olmayan bir örtünme. Güzel görünme örtünmesi. Bunu dinimiz onaylamaz.

 

"Tesettürlü kadın sayısı azalıyor"

 

Erbakan Vakfı Başkan Yardımcısı Yaşar Birgül: Moda dediğimiz şey git gide tesettürün içini boşaltıyor. Bayanlar için yapılan moda defilelerinde kadın bedeninin ortaya konulması söz konusu. Başını kapatıp komple tesettür giyse de ruh gibi geziyor. Sırf para için bedenini orada kullandırtıyor. İslam’ın manasını boşaltıyor. Tarz için değil Allah’ın farzları için varız. 28 Şubat’tan önce verdiğimiz başörtüsü mücadelesinde meydanlarda polisle karşı karşıya geliyorduk, bir davamız vardı. O zamanki tesettür anlayışı çok sağlamdı. Bugün için tesettür bu manayla yasaklansın, çoğu insan meydanlara çıkmaz. Tesettür örtünmekten çok süslenmeye yönelik bir araç haline geldi. Türkiye’de tesettürlü kadın sayısı azalıyor. 

 

"Tesettür anlayışımız değişiyor"

 

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Sözcülerinden Soner Kartal: Son yıllarda maalesef bir savrulma yaşanıyor. İslam’da hicap, örtü ayetlerle sabittir. Müslümanların nasıl bir örtü kullanacağı tarih boyunca bellidir. Özetle, Batı elimizden Kur’an-ı alamadığı için bizleri yozlaştırmaya çalışıyor. Bu kapsamda moda haftaları, defileler, tasarım gibi şeyler yaparak bu tesettür hicap anlayışımızı maalesef değiştiriyor. Buna da alet olan samimi Müslümanlar var maalesef üzülerek söylüyorum. Kur’an’da geçen hicap ayetlerine göre hareket etmemiz lazım. Nasıl örtüneceğimiz orada bellidir. Batının yaptığı bu tahribe Müslümanlar da düşüyor. Olmaması gerekir. Kesinlikle muhafazakâr moda haftasının engellenmesi lazım.

 

"İslami hassasiyet söz konusu değil"

 

Gazeteci Yazar Cihan Aktaş: Program anladığım kadarıyla “muhafazakâr” sıfatıyla sunuluyor. Dolayısıyla İslami hassasiyetlerin ilk planda hesaba katılması kesinlikle söz konusu olamaz, buna karşılık elbette Müslüman, İslami duyarlık sahibi kesimleri de tüketici olarak hedef alıyor. Kendi zevk ve renklerine sahip olamayanlar ne yazık ki tüketime açık zaaflarıyla moda imparatorluğunun tâbileri haline geliyor. Kuşkusuz modanın nüfuz alanı sadece giyim kuşamla sınırlı değil. Piyasa, reklam ve moda etkisindeki sanat kendi zevkleri konusunda kararsız kitleleri seyirci olarak “orada olmak”la yetinmeye ve teselli bulmaya razı ediyor. Lüks tüketimin özendirilmesi karşısında nasıl bir bilinç geliştirmemiz gerektiği öylesine önemli ki...

 

"Muhafazakâr modayı duymamıştım"

 

Yazar Sibel Eraslan: Tesettür; örtünmek, kaçınmak, mahcubiyet anlamlarını çağrıştırır. Defiledeyse tam aksine gösterme, öne çıkma, sergileme var... Bir ürünü, bir eşyayı pazarlayabilirsiniz ama tesettürün başka bir şey olduğunu unutmayın. Muhafazakâr moda haftasını hiç duymamıştım şimdiye kadar. Buradaki terslik de moda ve muhafazakârlık arasında sırıtıyor. Muhafazakârlık gelenekçilik demek, moda ise geleneğin kesintiye uğraması anlamıyla modern bir tez... Düşünülmeden kotarılmış bir işe benziyor.

 

"İslam'a uygun bir durum değil"

 

Eski Bakan Oğuzhan Asiltürk: Bu mankenlerin kıyafetleri İslam’ın tesettür kıyafetleri değil. İslam’ın tesettürü kadının vücudunu gizlemektir. Yoksa vücutlarını ortaya çıkaracak şekilde, örtülü çıplaklık şeklinde değil. İslam’daki tesettür kadının vücudunun hissedilmesinin gizlenmesidir. İslam’a uygun bir durum değil. O mankenler İslami tesettürle çıksalar, sokakta da gezdikleri için onun bir mahsuru yok. Tam tersine tesettürü gösterirler. Hâlbuki o mankenler İslam’ın tesettürü ile değil bütün vücut hatlarını gösterecek şekilde giyinecek, bir tek başları örtülü olacak. Bu İslam’a uymaz. Onlar da böyle yapacakları için, bu uygulamanın bir faydası yok.

 

"İslam'a aykırı iş yapıyorlar"

 

Araştırmacı Yazar Emine Şenlikoğlu: Tesettürün ölçüsü var. Dini kıyafetler, İslam’a uygun kıyafetler diye böyle bir pazarlamaya kalkışılması İslam’a aykırı iş yapılıyor demektir. Bunlar İslam’ı kullanarak kendilerine kalpazanca bir pazar yapıyorlar. Tesettür dediğin, bol olmalı, topuğa kadar uzun ve içi göstermeyen kumaştan yapılmalıdır. Tesettür ölçüsü budur ve buna uygun olmalıdır.

 

"Tesettür istismar ediliyor"

 

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı İsmail Hakkı Akkiraz: Bugün her şey istismar edildiği gibi İslam’ın emrettiği tesettür de maalesef uluslararası sermayenin ticari faaliyeti olarak bir istismar konusu haline dönüştü. “Siz birçok kadınları görürsünüz gerçekte giyiniklerdir, tesettüre bürünmüşlerdir ama fiiliyatta çıplaklardır” Hadis-i Şerifi istikametinde olaya bakacak olursak, bu meseleler bir sulandırma ve toplumu çökertme kanalı olarak kullanılıyor. İktidarı da uyarıyoruz. Neticede bu tür istismara yol açan girişimlerin önü alınmazsa toplum çürür. Bu gibi moda haftaları, defileler milletin manevi varlığını istismar ediyor.

 

"Tutarsızlık ve ahlak sorunu"

 

Yazar, Şair, Müzisyen Selçuk Küpçük: “Moda” meselesinin de içinde olduğu modernizm eleştirisine yönelik İslamcı birikimin 80’lerden 2000’lere kadar yeterli külliyatı mevcut. Bir bakıma İslamcılık kendi varoluşsal gerekliliğini bu tür meselelerden hareketle modernizm karşıtlığı üzerine kurguladı. 90’lardaki İslamcı dergileri okuyun. Tatil, sigorta, banka, site tipi mimariden moda kavramına kadar her şeyi yüksek perdeden eleştiren sayısız makale çıkar karşımıza. Sanki bunların hiçbiri yazılıp, tartışılmamış; vakıf, cemaat evlerinde kuşaklar bu verili akılla pedagojik tedrisattan geçirilmemiş gibi kimse konuşmuyor. Üniversite tahsili sırasında bu yurt ve vakıflarda barınıp Turgut Cansever okuyan mimar, inşaat mühendisi çocuklar iktidar olunca sefertası apartman siteleri yaptılar. Tekstil mühendisleri de çok farklı değil. Ya bizler modernizm karşıtlığı meselesini çok abarttık ya da bizim, “kendi içimizde tutarlı olmak” gibi büyük bir ahlak sorunumuz var. Bence her ikisi…