İstanbul Valisi Vasip Şahin, 1 Mayıs'ta Taksim'de kutlama yapılabilir mi sorusuna, "Toplantı ve gösteri yapılabilecek yerler belli. Taksim bunlardan biri değil. O konuya çok girmek istemem" cevabını verdi.
İstanbul Valisi Vasip Şahin, CNNTürk canlı yayınında Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. İstanbul'un sorunlarını değerlendiren Vali Şahin'in konuşmasının satırbaşları şöyle:
"İstanbulluların yaşamını en fazla etkileyen sorun trafik. Mutlaka çözümü vardır bunun. Bizden daha büyük nüfuslara sahip şehirler bunu çözmüşse, biz de aynı şekilde çözeriz. Bununla ilgili altyapı yatırımları yapılıyor. Marmaray, metro, üçüncü boğaz köprüsü, havaalanı bütün bunlar aslında ulusal ölçekte projeler, İstanbul'un trafiğini rahatlatan projeler. Toplu taşıma imkanları arttıkça özel taşıtlardan kaynaklanan sıkıntılar azalacaktır. Belki ileride sizin tarihi yarımada dediğiniz, Beşiktaş-Taksim-Şişli'de çok daha farklı trafik tedbirleri alarak farklı imkanlar olacaktır. Öncelikle insanların ulaşım altyapısını hazırladıktan sonra seçenek sunmak lazım. Mesela Maslak tarafında ofisleri olan büyük iş adamları, özel şoförü olan iş adamları bile metroyu kullanıyorlar artık. Anadolu'dan Avrupa'ya geçecek olanlar Marmaray istasyonlarını kullanarak beş dakikada geçiş sağlıyorlar."
"Belki pratik ve kısa süreli çözüm şekillerinden biri olabilir. Sorunu kalıcı olarak çözmek için bizim toplu taşım altyapısını tamamlamamız lazım. Hızlı bir yatırım atağı var İstanbul'da. Biraz da biz sürücüler yoğunlaştırıyoruz. Kurallara saygılı şekilde, toleranslı şekilde aslında taşıtımızda ilerlersek sorunun yüzde 30'u düzelir diye düşünüyorum. Emniyet şeridini kullanabilen araçlardan bizim araçlarımız da ama. Bunu ihtiyaç duymadıkça kullanmamaya çalışıyorum. Maalesef biraz daha duyarlı olmamız gerekiyor. Bir acil durum olabileceğini her zaman göz önünde tutmamız gerekir. Cezalar daha da artırılacak. Şunu söyleyebilirim, geçenlerde bizim Karayolları Trafik Güvenliği İl Kurulu'muz var, orada bunu ele aldık. EDS uygulamalarını genişleteceğiz. İBB bu konuda altyapı yatırımlarını yapacak. Orada kontrol altında olmayan bölgeleri de kontrol altına alacağız. Trafikten mene kadar bile cezalandırma yoluna gidilecek. Caydırıcı bir noktada olması lazım ki insanları yönlendirebilelim."
"Mahmutbey gişelerinin kaldırılması ya da Edirne istikametine çekilmesi, aynı şekilde Anadolu'daki gişelerin çekilmesi hep tartışılıyor. Zannediyorum optimal bir çözüm bulunacak. Trafiği rahatlatma noktasında uygun bir çözüm ama, malumunuz bunlar büyük yatırımlar. O yatırımlardan istifadenin de bir bedeli olmalı. Bu bedel neticede yine bir başka yatırım olarak bizlere geri dönüyor. O dengede zannediyorum hükümetimiz bir çözüm sunacaktır. Gişelerin artık hız kesmeden para ödeme sistemine dönüştürülmesi uygulaması lazım, belki gişelerin kaldırılmasına da ihtiyaç duyulmayabilecek."
"Tabii Suriyeliler ile birlikte başka yasa dışı yollarla gelen göç sorunu var. Suriyeliler ile ilgili tespitlerimiz 200 bine yaklaştı. Bir 50-100 bin civarında kayıtlarına devam ettiğimiz, tahmin ediyoruz 300 bine yaklaşabilir. Bir de Suriye dışından gelen Afrika kökenli yasa dışı göç olgusu var. Onlarla da mücadele ediyoruz. Asayiş olaylarına karışan Suriyeliler çok az. Karıştığı olaylar da basit adi tartışma ve kavga şeklinde. Bu noktada baktığımızda çok büyük bir sıkıntı görünmüyor ama biz dikkatli olmak durumundayız. Şu ana kadar dilencilik dışında toplumu rahatsız eden Suriyelilerin karıştığı asayiş olayı çok fazla yaşamadık diyebilirim."
"Otoyollardaki bir takım satıcıların oluşturduğu bir risk var. Bu konuyu geçen İl Kurulu'nda konuyu ele aldık. Zabıta ve polis orada çalışmalara başladık. Suriyeli dilencilere gelince de zaman zaman biz operasyon yapıyoruz. Artık Suriyeliler şunu biliyorlar, orada dilenen kişiler bunu tekrar etmeye devam ettiklerinde, aileleriyle birlikte alıp kamplarına gönderiyoruz. İstanbul dışındaki, şartları gayet insani olan kamplarımıza geri gönderiyoruz. Zaten dilencilikte bizim hapis cezası yok malum, idari para cezası var. Ama tabii o insanları mümkün mertebe dilenmez duruma getirmek lazım. Büyük bir kısmı muhtaç oldukları için yapıyorlar. Bizim sosyal yardımlaşma vakıflarımız, hayırseverlerimiz hassasiyetle çalışıyor. Normalde yasa dışı göçle gelenlerin çalışmaları mümkün değil ama Suriyeliler'e dönük düzenlemeler yapıldı. Zaman zaman iş gücümüze katkıda bulunacaklar ama İstanbul'daki Suriyeliler'in bir kısmı da iş sahibi insanlar. Bir kısmı üst, bir kısmı orta seviyede. Rahatsız edici görüntüleri oluşturan suriyelilerin aileleriyle birlikte sayısı 10-15 bini bulmuyor."
"Bir defasında şöyle bir anım var. Biz Sabiha Gökçen'e devlet büyüklerimizden birini karşılamaya gidiyoruz. Arkadan bir ambulans sireni gelince yol verdik biz. O emniyet şeridine girdi devam ediyor. Geride kalıyor geçiyor falan. Sonra bir baktık Boğaz Köprüsü'ne giriyor. Güneşli tarafında başlamışsınız bu yolculuğa ambulansla birlikte, arkadaşlara dedim ki durdurun kontrol edin bakalım. Durdurdular ambulans boş. Ambulans şoförünün iddiası Maltepe'den hasta almaya gidiyorum. Olacak şey değil, ceza yazdırdık. Kuvvetle muhtemelen suistimaldi. Cezalandırdık, para cezası tabi. Tekrarı halinde ehliyete el koymaya kadar gidiyor. Bu çakarlar konusunda da sürekli denetim yapıyoruz. Vatandaşlara, bunları kullanma eğiliminde olan insanlara söylediğimiz şu, bunun takılması özel bir anlamı var. O görevin önemi ve aciliyetidir. Bunu suistimal etmeye başlarsak, vatandaşlar gerçek ihtiyaç halinde ikna olmayabilirler."
"Bir kaç sefer toplantı yaptık. En son konsoloslarla yaptık. AFAD'da onlara da brifing verdik. Bir defa şunu söyleyebilirim, kamu binalarında, köprülerde ve viyadüklerde epeyce bir oranda iyileştirme yapıldı. Bu binaların tamamı 1999'dan önce yapılan binalardı. 99'dan önce yaklaşık 1100-1200 kamu binası elden geçirildi. Tabii İstanbul'un bina stoğu kamu binalarından ibaret değil. Vatandaşlarımızın binaları da var ki asıl sorun burada düğümleniyor. Türkiye dünyanın en büyük kentsel dönüşümünü başlattı. İstanbul'da da ciddi çalışmalar başlatıldı. Bir takım sorunlar yaşanıyor. İstanbul'un kendi bulunduğu konumun sıkışıklığından kaynaklanan, ranttan kaynaklanan sıkıntılar. Buna rağmen belki kentsel dönüşüm anlamında dünyada en hızlı yürüyen İstanbul'da tamamlanıyor. Depreme yüzde 100 her şeyinizle, binalarınızı yenileseniz de biz herşey teminat altında herkes güven içerisinde bir şey olmaz diyemeyiz. Bu konuda en azından ciddi bir bilinç seviyesi var. Eski yapı stoğumuzu mutlaka elden geçirmek durumundayız. Şunu söyleyeyim 1996'da Japonya'da deprem oldu. Bu deprem oluncaya kadar da Japonlar ifade ettiler. Biz artık hangi deprem olursa olsun bütün depremlere hazırlıklıyız, hiçbir deprem bizde yıkıcı etki yapamaz, biz insanımızı can kaybı noktasında teminat altına aldık gibi bir özgüvene sahip olduk dediler. Ama Kobe'da 6 bin japon öldü. Bu şunu gösteriyor aslında, afetler siz ne kadar hazırlıklı olursanız olun, bu dünya çapında bir sonraki deprem bir önceki hazırlıklarınızı alıp götürebiliyor. En son tsunamide farklı bir afetle karşılaştı Japonlar. Biz her türlü tedbiri almak zorundayız. Ama bir tabiat, doğa olayı olduğunu, zaman zaman insanların gücünün üstünde olabileceğini ön görmemiz lazım."
"Şöyle de bir çağrım olacak. Bir defa biz afet olur olmaz hemen daha birinci saatte nerede devlet diyoruz. Tabi en tabii hakkımız ama. Bunun bilimsel verilerinde, afetle ilgili depremle ilgili ilk 72 saatin profesyonel yardım gelmeyebileceği şeklinde düşünülmesi şeklindedir. Önce kendimizi, sonra ailemizi, sonra etrafımızdaki komşularımızı en azından ilk şeyde kurtarabilecek şekilde bizim basit deprem bilgileri edinmemiz gerekiyor. Bir ülke, depremle ilgili teşkilat 72 saatten ne kadar önce müdahale edebilirse o kadar başarılı sayılıyor. Biz 72 saat boyunca gelemeyiz, başınızın çaresine bakın demiyorum. Toplumun da hazır olması."
"Biz o tatili alırken, öncelikle meteorolojik verileri dikkate alıyoruz. Yüzde 90'ların üzerinde tahmin yeteğine sahip. Onu dikkate alarak, olabildiğince güne yakın saatleri, akşama doğru da anlık tahmin yapabiliyorlar. Nihai kararı biz veriyoruz."
"Çocuklara teşekkür ediyorum ama, orada dikkat ettiğimiz şey meteorolojik verilerin getirdiği somut verilerin, bizim öğrencilerimizin okula ulaşımında ne kadar sorun olup olmadığıdır. Bizim çocuklarımızı geride bırakmamamız lazım."
"Bizim görevimiz bir defa insanların haklarının en iyi şekilde kullanılmasını temin etmek. Yasal olarak tanınmış bir takım özgürlüklerin en rahat şekilde kullanılmasını sağlayacak tedbiri almak durumundayız. İnsanlara bizim yasak koymamız gibi bir yaklaşımımız olamaz. Hem ülkemizde hem dünyada kutlanan, insanların neşelerini ve sorunlarını paylaştığı platformlar olarak önemli platformlar. Bizim toplumun güvenliğini de korumamız lazım. Güvenlik endişemiz yok ama her türlü ihtimali dikkate almak durumundayız. Biz tercihimizi özgürlüklerden yana kullanmaya çalışıyoruz."
"Toplantı ve gösteri yapılabilecek yerler belli. Taksim bunlardan biri değil. O konuya çok girmek istemem."