Van’da mart ayından nisan sonuna kadar 13 kadın şüpheli şekilde öldü, intihar ettikleri söylendi. Ancak uzmanlar bu intiharlara ‘gizli cinayet’ diyor; çünkü ailelerde intihara sürükleyen koşullar oluşturuluyor.
Milliyet gazetesinden Burcu Karakaş’a konuşan sosyologlar şunları söylüyor:
“Ziyaret ettiğimiz aileler, rahatlamış, kurtulmuş gibiydi. Bu ölümlere ‘gizli cinayet’ diyoruz. İntihara sürükleyecek koşullar oluşuyor. ‘Biz öldürmeyeceğiz ama sen kendini as’ gibi bir durum oluyor. Ailelerde ölümler karşısında beklediğimiz refleks belki de bundan yoktu.”
Burcu Karakaş’ın Milliyet gazetesinin bugünkü (5 Mayıs 2015) nüshasında yayımlanan röportajı şöyle:
Asya Akbulut, Nazime Salan, Aslı Ebinç, Fatmanur Tosun, Necla Nazlıcan, Leyla Bedir, Makbule Hazan, Elif Arman, Kadriye Çırak, Zeynep Almanar, Sevcan Dolan, İclal Tavukçu, Rabia Saba... Bu isimler, Van’da son iki ay içinde silahla ya da kendini asarak hayatına son verdiği öne sürülen kadın ve kız çocuklarına ait. Mart ayından Nisan sonuna kadar gerçekleşen bu 13 şüpheli ölümü araştırmak üzere gittiğimiz her evde aynı cümleyle karşılaştık: “Hiçbir sorunu yoktu”.
Kimisi için ‘intihar’ kimisi içinse ‘kaza’ dendi. Ancak, yerel kadın örgütlerinin de ifadesiyle, ölüm şekli nasıl olursa olsun, olaya nereden bakılırsa bakılsın, hepsi birer “dolaylı cinayet.” Aralarında 15 yaşında evlendirilen de var, okuma fırsatı elinden alınmış olan da... Van’daki ölümler, 2000’li yılların başında Batman’da yaşanan kadın intiharlarını hatırlattı. “15 yaşında bir kız çocuğu neden intihar eder?” sorusuna cevap aramak için çıktığımız yolda, birbirine kenetli sayısız sorun ve bu sorunların yarattığı acı bir kısırdöngüyle yüz yüze geldik. Sizleri de bugünden itibaren üç gün boyunca bu soru ve cevaplarla baş başa bırakıyoruz.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı bir yurtta 10 Şubat’ta, 19 yaşında bir genç kadın beşinci kattan atlayana kadar, sıradan bir gündü. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan F., mucizevi bir şekilde tedaviye cevap verdi. Bu üniversite öğrencisi hayata döndü ancak ‘intihar’ denilen kadın ve kız çocuklarının şüpheli ölümleri peşi sıra geldi. Sadece son 2 ayda basına yansıyan 13 vakanın, dördü tandır evinde olmak üzere 8’i tavana asılı, 5’i silahla vurulmuş halde bulundu. Bu ölümlerin 4’ü merkeze yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki Özalp ilçesine bağlı köylerde meydana gelmişti.
Van Kadın Derneği (VAKAD) gönüllüsü Münevver Ölmez ve Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP) Başkanı Gülmay Gümüşhan ile Özalp’in köylerine gitmek üzere yola düştük. Ölmez ve Gümüşhan, çoğu zaman devlet yetkililerinden bile önce taziye evlerine giden iki isim. Ölmez’in aktardığı tanıklık, ziyaretlerimiz boyunca duyacağımız ifadelerden bazıları:
“Kızlarının neden intihar ettiğini sorduğumuz ailelerden çocuklarının hiçbir sorunlarının olmadığını, çok şaşırdıklarını duyduk. ‘El bebek gül bebek büyüttük’ dediler. Kızların çoğu erken yaşta evlenmiş. Mutlaka var bir sorunları. Hepsinin altında bir neden yatıyor. Küçük yaşta hayatları ellerinden alınıyor.”
Özalp’e bağlı Hacıali köyünden Leyla Bedir’in evini aradığımız sırada karşımıza bir kız çıkıyor. Özgül, 28 Mart’ta kendini tandır evine asarak intihar eden Leyla Bedir’in arkadaşı. “Çok yakın değildik ama haberi alınca bacaklarım kesildi” derken, yüzünden endişe dolu soru işaretleri geçiyor. Leyla’nın içine kapanık ve sessiz sakin bir kız olduğunu, evden çıkmayı sevmediğini, babasının arkadaşlarına “Biraz dışarı çıkartın” dediğini anlatıyor: “Pancara çağırıyorduk, gelmiyordu. Hep ev işi yapıyordu. Babası okumasını istemiş ama o istememiş.”
Leyla, 8. sınıftan terk. Çevreye göre, okula devam etmeyi kendi istememiş. Evde, bizi anne Fatma Bedir karşılıyor. Türkçe konuşamayan Fatma Hanım, 11. çocuğuna hamile. Yaşını bilmiyor ama “36-37 herhalde” diyor. “Para veriyordum, kendine krem alıyordu” diyen anne, bir dediğini iki etmediğini söylediği kızının son günlerde yüzünün hiç gülmediğini söylüyor. O gün, birlikte kahvaltı etmişler. Çamaşır makinesini çalıştırmış, biraz sohbet etmişler. Annesi kızına bir gün önce kendi mezarını kazdığı rüyayı anlatmış. 17 yaşındaki Leyla, “Tandırı süpüreceğim” diyerek evden çıkmış. Gidiş, o gidiş... Leyla’yı bulduklarında, sobanın üzerine taş koyarak kendini astığı tandırın kapısı açıkmış.
Tandır evinin duvarlarında, sert bir cisimle kazılmış çoğu silik yazılar var. Son okuduğu sınıf olan “8-A”, annesi ile kendisinin adı ve ölümle ilgili karalamalar, ilk göze çarpanlar.
Genç kızın babası, Leyla’dan iki gün önce Van merkezde kendini asarak intihar eden 25 yaşındaki Kadriye Çırak’ın köyündeki taziye evine gitmiş. Eve döndüğünde bu intiharı Leyla’nın yanında çok konuşmuş. Etkilenmiş olabileceğini söylüyorlar. Evin neredeyse bütün iş yükünü sırtlanan Leyla, 11. çocuğunu doğurmak üzere olan annesinin haline çok üzülüyormuş. “Sen hastasın, çalışamıyorsun” diyormuş. Evden ayrılmak üzere ayaklandığımızda, cam kenarına giden annenin sesini duyuyoruz:
“Son günlerde pencereden dışarı, dağlara doğru bakıyordu.”
Boğazkesen köyünde, Zeynep Almanar’ın kayınvalidesinin evindeyiz. Kapıdan giren elma yanaklı, en büyüğü 4 yaşında olan iki ufaklık Muharrem ve Berkan, annelerinin tandır evinde kendisini asarak intihar ettiğinden habersiz.
“Gelinimin hiçbir sorunu yoktu” diyen babaanneleri Fazilet Hanımın dizinden ayrılmıyorlar. Bir de 6 aylık kardeşleri varmış ama annenin ölümünden sonra babaanne bakamayacağı için onu halası yanına almış. Olaydan beridir çalışmayan Ercan Almanar, karısının intihar ettiği gün işteymiş. “Kuzuları otlatmış, evi temizlemiş. Asmış kendini” diyor. Köylerde, kadının adı olmadığı gibi yaşı da yok. Kendisi de oldukça küçük gözüken Ercan Bey, artık hayatta olmayan karısının yaşını tam olarak bilmiyor. 30 yaş civarında olduğu tahmin edilen genç kadın, hiç okula gitmemiş.
Evdeki diğer erkekler de köylerdeki intihar olaylarını duymuş olacak ki, “Neler oluyor” diye bize soruyorlar. Evin genç kızlarından Selcan, üzerinde önlükle bir kenarda oturuyor. Okuluna, bir saatlik yürüyüşün ardından vardığını söylüyor. “Ben okuyacağım” diyor. Gitmeden görmek istediğimiz tandır evininin yerinde yeller esiyor. Aile, intihardan hemen sonra yıkmış.
Kadriye Çırak, 25 yaşındaydı. Lise mezunuydu. Ailesi, Özalp’e bağlı Çırak köyündendi ama kendisi Tuşba ilçesinde iki kardeşiyle kalıyordu. Daha doğrusu, liseye giden iki erkek kardeşine bakmak üzere şehre gönderilmişti. Köyde ziyaret ettiğimiz annesi Süreyye Hanım, “Sıkıntısı yoktu, her imkânı vardı” diyor. Kendisine ait odası, kitapları olan ve üniversite sınavına hazırlandığını söylediği kızının ölümüne anlam verememiş. Sonradan öğrendiğine göre, intihar etmeden birkaç gün önce komşularına “Çok sıkılıyorum” demiş. Mide ağrısıyla gittiği doktor, fiziksel bir sorunu olmadığını söylemiş.
Annesi bir sıkıntısı olmadığını ifade etse de, kızı iki defa psikiyatriye gitmiş. Ancak, “Bunları içmek istemiyorum, uykum geliyor” diyerek doktorun verdiği hapları hiç almamış. O gün, tandır evinde kendini asmış. Sorularımızı cevaplarken soğukkanlı görünen annesi, biz gitmeden ekliyor: “Başımda saç kalmadı yolmaktan...”
Van merkezde bulunan Rojin Kadın Yaşam Merkezi’nde çalışan sosyologlar Alev Çelik, Evin Özgür ve Ruken Özdemir’den, Gürpınar ilçesinde 6 Mart’ta kendini tandır evinde asan 27 yaşındaki Asya Akbulut’un taziye evine gerçekleştirdikleri ziyareti dinliyoruz.
Amcasının oğluyla çocuk yaşta evlendirilen genç kadın, yıllardır şiddet görüyormuş. Şehir dışında çalışan eşi, eve belli dönemlerde geliyormuş. Şiddet nedeniyle ailesinden destek istese de babasının, “Buraya gelirse ben öldürürüm” dediğini duymuş. Annesi ise “Baban amcanla kavga eder, biri birini öldürür. Sebep olursun” demiş. Ölümünden iki gün önce ailesine gitmiş ama geri göndermişler. Koca evinde kapılar üstüne kilitlenmiş. Camdan atlayıp kaçmış, cansız bedeni tandırda asılı halde bulunmuş. Sosyologlar, akraba evliliklerinde “Kol kırılır yen içinde kalır” durumunun yaşandığını, ölüm olaylarından sonra bu nedenden kaynaklı olarak vakaya ilişkin sağlıklı bilgi alınamadığını vurguluyor:
“Ziyaret ettiğimiz aileler, rahatlamış, kurtulmuş gibiydi. Bu ölümlere ‘gizli cinayet’ diyoruz. İntihara sürükleyecek koşullar oluşuyor. ‘Biz öldürmeyeceğiz ama sen kendini as’ gibi bir durum oluyor. Ailelerde ölümler karşısında beklediğimiz refleks belki de bundan yoktu.”