Varlık Fonu’nun faaliyetlerinin Meclis denetiminden uzak tutulması ise, muhalefetin tepkisine neden oluyor. DW Türkçe’ye konuşan ekonomistlere göre, cari açık sorunu bulunan Türkiye için "Varlık Fonu" doğru model değil; ayrıca fonun denetlenmesi ve hangi şirketlere sermaye sağladığına ilişkin soru işaretleri artıyor.
Ağustos 2016’da kurulan Türkiye Varlık Fonu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devreye girmesiyle 2018 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bağlandı. Fonun yönetim kurulu başkanlığını Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başkan yardımcılığı görevini ise Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak yürütüyor. Yaklaşık 30 milyar dolar büyüklüğe sahip olduğu tahmin edilen Varlık Fonu, kamu kuruluşu statüsünde olmadığı için Sayıştay tarafından denetlenemiyor. Fonu denetleyen resmi kurum ise, yine Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olarak çalışan Devlet Denetleme Kurulu.
Fonun 2019’da kamu şirketlerinin değerini artırmak yerine, inşaat ve enerji sektöründeki bazı borçlu şirketleri kurtarmak için kullanılması tepki çekmişti. 2019’da uluslararası piyasalardan 1 milyar Euro’luk borçlanma yapan Varlık Fonu yönetimi, İstanbul Finans Merkezi inşaatını üstlenen inşaat şirketlerinin taahhütlerini yerine getirememesi sonrasında 1,67 milyar TL bedelle projeye ortak olmuştu.
Uzmanlara göre, Varlık Fonu Türkiye’ye uygun bir model değil. DW Türkçe’ye konuşan Yeditepe Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy’a göre, Varlık Fonu’nun yakın gelecekte Türkiye ekonomisinde olumlu bir rol oynaması mümkün gözükmüyor. Norveç ve Suudi Arabistan gibi Varlık Fonu olan diğer ülkelerden farklı olarak cari fazla değil cari açık veren Türkiye ekonomisinde bu tür oluşumların ekonomiye fayda sağlamaktan uzak olduğunu dile getiren Prof. Ulusoy, "Türkiye’de böyle bir şirketin ortaya çıkması biraz düşündürücü ve garip. Çünkü Türkiye’nin uluslararası piyasalarda çok rekabetçi veya dış ticaret fazlası veren bir ülke olduğunu söylemek mümkün değil" diye konuşuyor. Dünyada varlık fonlarının "sermaye birikimi" üzerine kurulduğunu kaydeden Ulusoy, şöyle konuşuyor: "Sermaye birikimi dediğimiz kavram artı bir değerdir. Bu artı değerin Türkiye’de bulunmadığı, dış borca dayalı bir ekonominin sürekli hale geldiği bir ortamda Türkiye’de Varlık Fonu’nun ekonomiye katkısı olacağını zannetmiyorum."
Ulusoy, belirli kamu kuruluşlarının özel bir şirket çatısı altında toplandığı ve kamu denetiminden muaf tutulan Türkiye Varlık Fonu’nun faaliyetlerinin de bu haliyle soru işaretlerini artırdığını ifade ediyor.
Fon bünyesinde faaliyet gösteren şirketlere ilişkin denetim raporları, Varlık Fonu bünyesindeki bazı şirketlerin zararda olduğuna ve borçlarının büyük miktarda arttığına işaret ediyor. 2018 yılına ait denetim raporlarına göre, Varlık Fonu bünyesine alındıktan sonra Çaykur 1,5 milyar lira zarar etti, banka borcu ise 1,4 milyar TL’den 3,4 milyar TL’ye çıktı. Aynı dönemde THY’nin borcu yüzde 107 artarken, TCDD’nin borcu son 1 yılda yüzde 349, Kayseri Şeker’in borcu ise yüzde 292,8 yükseldi.
Toplumun Varlık Fonu’nun aldığı kararları sorgulayamadığını dile getiren Ekonomist Mustafa Sönmez, milyarlarca dolarlık kamu varlığını yöneten fonun nasıl çalıştığının bilinmediğine dikkat çekiyor. DW Türkçe’ye konuşan Sönmez, Türkiye Varlık Fonu’nun özel bir şirket olarak kurulduğuna ama Cumhurbaşkanı tarafından yönetildiğine işaret ederek, "Ortada bir garabet olduğu çok açık" diyor. Son dönemde Varlık Fonu’nun zarar eden bir yapıya dönüştüğünü belirten Sönmez, "Fonun birçok kişi ve kuruluşa kaynak aktardığı ortaya çıktı ama bu işlemlerde hiçbir şeffaflık yok. Varlık Fonu’nun sitesine girdiğinizde ne bir faaliyet raporu ne de bir bilanço var. Hiçbir şey yok" diye konuşuyor.
Varlık Fonu üzerinden kimlere para transferi yapıldığına dair kamunun hiçbir bilgisinin olmadığını ifade eden Sönmez, şunları söylüyor: "Varlık Fonu bundan sonraki süreçte İstanbul Yeni Havalimanı başta olmak üzere büyük projelerin zararlarını bir şekilde toparlamak için bazı işler üstlenebilir. Bunun için devlet tahvili çıkarma yoluna gidilebilir. Fon, bundan sonra böyle kullanılacak gibi gözüküyor. Burada hiçbir şeffaflık olmaması ise kimin kurtarılacağı, neden kurtarılacağı gibi soruları da boşlukta bırakıyor."
Varlık Fonu’nun portföyünde THY’nin yüzde 49,12, Türk Telekom’un yüzde 6,68, Halkbank’ın yüzde 51,1 hisseleri ile Ziraat Bankası’nın, Türkiye Petrolleri A.O.’nın (TPAO), Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.’nin (BOTAŞ), Posta ve Telgraf Teşkilatı A.Ş.’nin (PTT) ve Borsa İstanbul’un ve Çaykur’un Hazine’ye ait hisselerin tamamı bulunuyor. Ayrıca Milli Piyango ve Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen çekiliş ve yarışların lisansları da Varlık Fonu’na devredilmiş durumda. Bununla birlikte mülkiyeti Hazine'ye ait Antalya, Aydın, İstanbul, Isparta, İzmir, Kayseri ve Muğla'da bulunan bazı taşınmazlar da yine Varlık Fonu’na aktarılmış durumda.
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye Varlık Fonu’nun 2018 faaliyetlerini içeren Devlet Denetleme Kurulu raporunun Meclis’e 7 ay gecikme ile getirildiği ve Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı tarafından komisyon üyelerinden gizlendiği iddia edilmişti. Türkiye Varlık Fonu ve bünyesinde kurulan alt fonların mali tabloları ve faaliyetleri hakkındaki denetim ve inceleme raporları son olarak Ekim 2018’de "gizli" ibaresiyle Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine gönderilmişti.
Muhalefet ise Varlık Fonu’nun faaliyetlerine ilişkin şeffaflık talep ediyor.TBMM Başkanlığı'na fonun Meclis denetimine kapalı olmasını eleştiren iki soru önergesi veren CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, yaptığı açıklamada, "Milletin birikimleri üzerinden yurtdışından aldığı borçlarla yandaş müteahhitleri kurtarma aracına dönüşen fon, yine milletten kaçırılıyor" dedi.
Rapor ile fonun borçlarının 1 yıl içinde ikiye katlanarak 75 milyar TL’ye yükseldiğinin ortaya çıktığını söyleyen Özgür Özel, Varlık Fonu’nun adeta "paralel hazineye" dönüştürüldüğünü öne sürdü. Özel, "Kuruluşundan bu yana mevzuata aykırı iş ve işlemler yapan bir şirketten söz ediyoruz. Başkanlığını Tayyip Erdoğan’ın, başkanvekilliğini Berat Albayrak’ın yaptığı bir şirketin denetim süreci başta olmak üzere neredeyse tüm faaliyetlerinde kanunun etrafından dolandığı anlaşılmaktadır" diye konuştu. Öte yandan geçen hafta fona tanınan yetkileri ve muafiyetleri artıran yeni bir düzenleme teklifi de Meclis’e sunuldu. Teklife göre Varlık Fonu salgın nedeniyle zora düşen ya da "stratejik" gördüğü şirkete yatırım yapabilecek, bu işlemlerden fonun yönetimi sorumlu tutulamayacak.