Varşova Paktı'nın tarihe karışmasının 25'inci yıldönümü

Varşova Paktı'nın tarihe karışmasının 25'inci yıldönümü

Orta ve Doğu Avrupa’daki ülkeler 14 Mayıs 1955’te, bir askeri birlik anlaşması olan Varşova Paktı’nı imzaladılar. Sovyetler Birliği bu askeri birlik anlaşmasıyla bölgedeki hakimiyetini garanti altına aldı.

Almanya Federal Cumhuriyeti’nin NATO’ya üye olmasından birkaç gün sonra, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri Polonya, Sovyetler Birliği, Çekoslovakya, Macaristan, Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Romanya ve Arnavutluk hükümet başkanları Varşova Paktı’nı imzaladı. Atlantikötesi askeri ittifak NATO’ya karşı kurulan Varşova Paktı hep Sovyetler Birliği hakimiyetinde kaldı.

Soğuk Savaş'ın temellerini attı

Varşova Paktı üyeleri karşılıklı olarak barışı korumaya yönelik temennilerini dile getirdiler ve aynı NATO’da olduğu gibi üyelerden biri ya da birkaçına saldırı veya işgal durumunda karşılıklı askeri yardım sözleri verildi. Bunun dışında ortak bir komutanlık birliğin mevcudiyetini garanti etmekle yükümlü olacaktı.

Ancak gerçek bu temennilerden daha farklı görünüyordu. Varşova Paktı, Soğuk Savaş’ın temellerini atarak Doğu ve Batı arasında uzun yıllar devam edecek silahlanma yarışının başlamasına neden olacaktı. Aynı zamanda Sovyetler Birliği, Orta ve Doğu Avrupa’daki hakimiyetini güçlendirecek ve paktı imzalayan ülkelerde binlerce Sovyet askeri konuşlandırılacaktı, üstelik Sovyet askerleri, Macaristan ve Çekoslavakya örneklerinde olduğu gibi işgal söz konusu olmadığı halde bu ülkelere girecekti.

Pakt’ın ilk buhranı

Pakt 1956 yılında ilk buhranını yaşadı. Ülkelerinde Stalinizm’in sona ermesini ve demokratikleşme isteyen Macar halkı gösteri yapmaya başladı ve birlik gerçek yüzünü gösterdi. Dönemin Başbakanı Imre Nagy Sovyet askerlerinin ülkeye girişini halka “Başbakan Imre Nagy konuşuyor. Sovyet birlikleri alacakaranlıktan beri başkentimize saldırıyor. Birliklerimiz savaş halinde, hükümetimiz yerinde bulunuyor. Ülkemizdeki bu durumu dünya kamuoyuna duyururum” sözleriyle duyurmuştu.

Kısa bir süre önce Macaristan ise Varşova Paktı’ndan çekildiğini açıklamıştı. Haftalarca süren gösterilerden sonra hükümet çok partili sistemi, demokrasi ve düşünce özgürlüğünü kabul ettiğini açıklamıştı. 1956 yılı Kasım ayı başında Budapeşte’ye giren Sovyet tankları isyanı iki gün sonra bastırdığında 3 bin kişi ölmüştü.

Çekoslovakya’da da benzer bir deneyim yaşandı. 1968’de Ocak ve Ağustos ayları arasında Alexander Dubçek yönetimi altındaki reformcu komünistler ülkede demokratikleşme ve liberal reformlar yapılmasını savunuyordu. Ancak reform hareketleri 7 bin tankın Prag’a hareket etmesi ve reform hareketlerini bastırmasıyla son buldu.

Varşova Paktı’nın sona erişi

Stalinist yönetimin sert çizgisi ve Sovyetler Birliği’nin hakimiyetinin tekrar altı çizildi. 1980li yıllarda Macaristan, Polonya ve nihayet Gorbaçov yönetimi altında Sovyetler Birliği’ndeki reformlar sonucu Varşova Paktı’nın varlığı da sorgulanmaya başlandı.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Ekim 1990’da Federal Almanya’ya dahil olmasıyla Varşova Paktı’ndan da ayrıldı. Varşova Paktı’nın geri kalan üyeleri 31 Mart 1991 askeri yapıyı sona erdirdiler. 1 Temmuz 1991’de de paktın sona erdirilmesine karar verildi. Varşova Paktı’nın eski üyeleri – Rusya hariç- daha sonra birer birer NATO üyesi oldular. 1999’da Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan, 2004 yılında da Romanya, Bulgaristan, Slovakya, Slovenya ve Baltık ülkeleri NATO’ya kabul edildi.