-Vatandaş hem seyrediyor hem şikayet ediyor ANKARA (A.A) - 28.11.2011 - Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, televizyon yayınlarında iyiyi özendirmek gerektiğini vurgulayarak, ''Kamu olarak bize düşen sorumluluk yasaklayıcı değil, yönlendirici, özendirici, koruyucu, geliştirici olmak'' dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığının kültürel mirası korumak, yaşatmak, genç kuşaklara aktarmak konusunda yürüttüğü çalışmaların toplum tarafından ''anlaşılma düzeyinin'' tespiti, halkın Bakanlıktan beklentilerinin ortaya konması ve uygulanmakta olan politikaların değerlendirilmesi amacıyla Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğünün desteğiyle Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından yürütülen ''Toplumun Kültür Politikaları ve Medyanın Kültürel Süreçlere Etki Algısı'' başlıklı kamuoyu araştırmasının sonuçları basın toplantısıyla açıklandı. Bakan Günay, araştırmanın proje koordinatörü Prof. Dr. Talip Küçükcan'ın sunumunun ardından yaptığı konuşmada, iletişim olanaklarının artmasıyla birlikte Türk toplumunun büyük bir kısmının yazılı ve görsel medya ile daha çok iç içe yaşadığını söyledi. Şiddet içerikli, cinsel içerikli yayınlardan kendisinin de mutsuz kesimde yer aldığını ifade eden Günay, ''Benim de geçmişte başvurularım oldu. Bir tarihi roman aslından uzaklaştırılmış, bugünkü bütün teknoloji imkanları kullanılmış bir yılan hikayesine dönmüş, neredeyse aile içi ensest ilişkiye dönüşmüş ve sürüp gidiyor. Neden? Kötü verirseniz kötünün de alıcısı var, ama iyi verirseniz iyinin de alıcısı var. Sinema sektöründen örneklerimiz var. Bizim iyiyi özendirmemiz gerekiyor. Toplumda kültür ve aile değerlerimizi bir arada yaşama kültürümüzü sarsacak olanların saatlerini de hiç olmazsa ileri kaydırmamız gerekiyor. Kamu olarak bize düşen sorumluluk 'yasaklayıcı değil, yönlendirici, özendirici, koruyucu, geliştirici olmak'' diye konuştu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, yapılan araştırma sonucu, televizyon programlarında, yüzde 70 oranında ailenin, çocuğunun, kadınının korunamadığına, inanç değerlerine yeterine bakılmadığına ilişkin bir algı olduğunu, toplumun bunun sorun olarak gördüğünü ifade etti. Kendilerinin toplumun beklentilerini ve sorunlarını yönetme mekanizması olduğunu belirten Şahin, şöyle devam etti: ''Ancak Türk toplumu şikayet ettiği şeyi kendi izlemeyi devam ediyor, bu reytingler nasıl yükseliyor? Ben buradan bütün Türk toplumuna sesleniyorum, hem şikayet ediyoruz, hem elimizdeki kumandayı kullanmayı bilmiyor muyuz? Eğer biz şikayet etmiyorsak, bu rakamların böyle çıkmaması lazım. Yüzde 70'lik kısmın ailenin değerlerini, şiddetinin olmadığını, cinselliğin reytingi etkilemediğini düşünmüş olması gerekiyor. Hem böyle düşünüyoruz, hem elimizde kumandayı kullanamıyoruz. İşte bize orada büyük bir iş düşüyor, bizim medya okur yazarlığını güçlendirmemiz lazım, kumandayı kullanmayı ve bilinci algıyı yükseltmemiz önemli.'' TRT Genel Müdürü Şahin de araştırmanın sonuçlarını ilk kez gördüğünü belirterek, ''Daha önce görseydim TRT adına bazı soruları sordururdum'' dedi. Bir yanlışı düzeltmek istediğini kaydeden Şahin, ''Devlet televizyonu kavramı artık kalktı, artık böyle bir kavram yok. Kamu hizmeti yayıncılığı kavramı yaygınlaştı. TRT olarak biz kamu hizmeti yayıncılığı yapıyoruz'' diye konuştu. RTÜK Başkanı Davut Dursun, Üst Kurul'un da zaman zaman benzer konularla ilgili kamuoyu araştırmalara yaptığını anımsattı. Vatandaşın, ''RTÜK, bir tür sansür kurumu gibidir. İstediği programların yasaklanmasına, istediği programların yayınlanmasına, istediği gibi karar verebilir'' şekline bir algısı olduğuna değinen Dursun, şöyle devam etti: ''Vatandaştan bize her gün gelen eleştirilerde, taleplerde, 'şu program niçin yayınlanıyor?', 'neden bu programı hala yasaklamıyorsunuz?' gibi serzenişlerle karşı karşıya kalıyoruz. RTÜK, hiçbir biçimde bir programı yasalamaz, yasaklayamaz daha doğrusu. Herhangi bir programı yayından kaldıramaz, kaldırma yetkisi söz konusu değildir. Ancak, yayınlanmış olan programı yasanın verdiği imkanlar ölçüsünde, parlamento tarafından kabul edilen yayın ilkelerine uygun olup olmadığına karar verir. Bir program yayınlanır, yayınlanan programda yayın ilkelerine aykırı bir husus varsa onu değerlendiririz. RTÜK, programı yayından kaldıramaz böyle bir yetkisi yok, öyle bir şey olursa o zaman sansür söz konusu olur. Türk toplumu şiddet içeren, şiddeti teşvik eden programları istemiyor. Ancak şiddet içeren programların izlenirliğine baktığınızda bayağı yukarılarda. Bir taraftan Türk toplumu programlara ilişkin şikayetlerini dile getiriyor ama diğer taraftan aynı diziyi izliyor. İzlenen diziler şikayet konusu oluyor. Tekrarlamakta yarar var özel televizyonların kamu hizmeti televizyonu gibi, kamu hizmeti yayıncısı gibi, TRT gibi bütün yayınlarını onlar gibi yapmaları mümkün değildir. O zaman özel televizyonların kendi ticari kaygılarını karşılayacak bir yapının kurulması gerekir. Takdir edersiniz ki devletin ona yardım etmesi vesairesi söz konusu değil. O sebeple izlenme kabiliyeti olan programların yapılması söz konusu. Bu tür programlar yapılırken elbette yayın ilkelerinin de korunması ve ona uygun yayın yapılması gerekiyor.''