Cumhuriyet yazarı Faruk Eren, "24 Haziran'da sosyalistler kime oy verecek?" başlıklı yazı dizisinin üçüncü bölümünde 2000’deki Hayata Dönüş operasyonunda kolunu kaybeden, geçen senelerde KHK ile görevinden ihraç edilen ve 24 Haziran'da gerçekleşecek 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nde HDP Ankara 3. bölgeden milletvekiili adayı olan Veli Saçılık'ı ile konuştu.
Eren'e konuşan Saçılık, "AKP bugüne kadar devlet işleyişinden toplumsal ilişkilere kadar her şeyi tahrip etmiştir. Bu tahribatı, ancak demokrasi güçlerinin, en geniş kesimlerin katılımına açık bir kurucu meclisin hazırlayacağı demokratik bir anayasa ile ortadan kaldırılabileceğini düşünüyoruz" dedi.
Eren, Saçılık ile arasında geçen diyaloğu şöyle anlattı:
Eylem sonrası konuşuyoruz. Bir sosyalist olarak neden aday olduğunu, Meclis’e girerse ne yapacağını soruyorum. “Parlamentoya girip devrim yapacağız demiyorum. Ama ülkeye karabasan gibi çökmüş umutsuzluğun dağılmasının, demokratik güçlerin nefes alacağı ortamı yaratmaya katkıda bulunabiliriz” diyor. “Sosyalistlerin öncelikli hedefi geniş kitlelerle daha çok buluşmak, kitleselleşmek olmalı” diyen Saçılık, Avrupa’daki ve diğer ülkelerdesi sosyalist partileri örnek veriyor. En kötü olanın bile yüzde 5’lik seçmen kitlesine sahip olduğunu hatırlatıyor ve Türkiyeli sosyalistlerin bu durumu sorgulaması gerektiğini söylüyor: “Kitleselleşince yeni fikirler doğacak ve biz eskiyeceğiz. Yeni gelenler yeni şeyler söyleyecek, bizi aşacak.” “Parlamento her şeyi değiştirmez, ama bazı şeyleri değiştirebilir” diyen Veli Saçılık, bir fabrikaya ya da sanayi sitesine yüz bin kişinin oyunu almış biri olarak gitmenin önemli olduğunu söylüyor. Saçılık, “HDP’de bizi bir araya getiren şey bir sınıf mücadelesi değil. Ama içinde en çok kent yoksullarını, işçileri emekçileri barındıran partidir HDP . HDP ile devrim yapamayacağız ama HDP’nin kitlesi devrimi örgütleyecek kitledir. Onları sınıf ekseninde yeniden örgütlemeliyiz. Parlamentonun dışında da sosyalist bir alternatifi de yaratabilmeliyiz” diyor.
Söz yeniden HDP’ye geliyor. HDP’nin sadece Kürt sorununa odaklı bir parti olmadığını, emekçi kitlelerin, kadınların, çocukların sorunlarına, ekolojik sorunlara da çözüm önerdiğini anlatıyor. HDP ve Kürt hareketinin seküler yapısının da altını çiziyor. “Eskiden sadece işçi sınıfından söz ediyorduk” diyor ve yeni mücadele alanlarının önemine dikkat çekiyor: “Biz de öğreniyoruz. Kadın mücadelesini, doğa mücadelesini yeni yeni öğreniyoruz. HES’lere karşı mücadelede halktan çok şey öğrendik, öğrenmeye devam edeceğiz.” Aday olduğunda kendisine soldan gelen eleştirileri hatırlatıyorum. “Solun Meclis ve parlamenterlik konusunda kafaların karışık olduğunu düşünüyorum” diyor. Bu eleştirileri ciddiye almadığını söylüyor ama buruk olduğu yüzüne yansıyor. Rahat bir göreve aday olmadığının altını çiziyor: “Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın hücre arkadaşı olmaya adayım.” Seçilme şansını soruyorum. Geçen seçimde bu bölgeden HDP’ye 40 bin oy çıkmış. Seçilmesi için bunun ikiye katlanması gerekiyor ama sahadaki heyecandan umutlu. Veli Saçılık hakkında en çok okunan yazılardan birini Sözcü yazarı Yılmaz Özdil yazmıştı. Onunla bitirelim: “Ben hayatımda Veli kadar milletvekili olmayı hak eden birini görmedim.”
Saçılık'ın söyleşisi şöyle:
-İktidar neden erken seçime gitti?
Saray iktidarının planlarında 2019’da olması beklenen seçimin özel bir yeri vardı. Başkanlık sistemine geçilecek ve böylelikle cumhuriyetin tamamen yıkılması anlamına gelen rejim değişikliği, faşizme geçiş tamamlanmış olacaktı. Ancak gerek toplumsal muhalefetin bastırılamayan direnci gerekse Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik kriz ihtimali böylesi bir geçişin kolaylıkla tamamlanmasını engellemiş görünüyor. 24 Haziran seçimlerini bu çerçeve içinde anlamak gerekir. Yani Saray iktidarı, Türkiye’nin ilerici ve özgürlükçü yurttaşlarının direncini kıramayacağını anlayınca ve öte yandan da hızla yaklaşan bir ekonomik krizin ülkeye sert bir biçimde çarpacağını anlayınca 2019 planlarını güncellemek zorunda hissetti kendini. 2019’a kadar iktidarda kalamayacaklarını görüp görece güçlü olduklarını düşündükleri bir tarihte seçimleri gerçekleştirip amaçlarına ulaşmayı hedefledi. Bu açıdan, 24 Haziran için “panik seçim” demek doğru olacak. Bu, bir paniğin, kaybetme endişesinin, zaman geçtikçe büyüyecek olan bir erimenin göstergesi yani.
-Siz de HDP’den milletvekili adayı oldunuz. Bu kararı almanızın nedenleri nelerdi?
Milletvekilliği adaylığından önce, TİP Kurucu Meclisi olarak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş’ın, Meclis seçiminde ise HDP’nin desteklenmesi kararı aldık ve kamuoyuna duyurduk. HDP’den gelen milletvekilliği teklifi bu kararımızdan bağımsızdır. HDP’li arkadaşlarımız bu desteği bir adım daha ileri götürmeyi ve Türkiye İşçi Partisi’ni Meclis’e taşımayı arzu ettiklerini söylediler. Bu öneri de TİP kurullarında ayrıntılı biçimde değerlendirildi ve uygun görüldü. Bu anlamda, hem ben hem de Hatay’dan milletvekili olan yoldaşım Barış Atay TİP kurullarının görevlendirmesi sonucunda adaylık sürecine girmiş bulunuyoruz. Gerekçelerimiz ise çizdiğimiz tablodan rahatlıkla çıkarılabilir. Sadece Saray Rejimi’ne ve Erdoğan’a muhalefet ettiği için, “seni başkan yaptırmayacağız” sözünün intikamını alabilmek için tutuklu bulunan bir siyasetçi olarak Demirtaş’ın yanında olmamız gerekiyordu. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı adayları arasında sol kimliği ile bilinen bir aday da kendisi. Meclis seçimlerinde ise HDP’nin baraj altına itilmesine, böylelikle hem milyonlarca yurttaşın iradesinin buharlaştırılmasına, hem de AKP’nin haksız biçimde 60’dan fazla vekile sahip olmasına engel olmak düşüncesine yaslandık.
-Sadece sizler değil, sosyalist hareketin önemli isimlerinden oluşan bir liste görüyoruz HDP’de. Bu durumda Meclis’te bizi neler bekliyor?
HDP, bu yönelimiyle önemli bir adım atmış sayılmalı. Türkiye’de Saray Rejimi’ne karşı direnen, toplumsal kesimler içinde muhalefeti örgütleyen, hak ve hukuk mücadelesinde yer alan birçok insanı HDP listelerinden Meclis’e taşıma kararlılığı ve cesareti gösterdiler. Adı geçen bütün arkadaşlarımız AKP ile göğüs göğüse mücadele eden, kavga eden, bu kavga sayesinde tanınmış, öne çıkmış insanlar. Dolayısıyla Meclis’te de aynı kavgayı, aynı direnci beklemek en doğalı. Sosyalistler olarak şimdiye kadar Saray iktidarına birçok başlıkta kök söktürmüş sayılırız; Meclis’te de AKP’yi daha önce tanışmadığı bir kavga biçimiyle tanıştıracağız.
-Partiniz kitlesine HDP’ye destek çağrısında bulundu. Ancak bu dönem HDPlistelerinde neden EMEP adayı yok?
Partimiz demokrasi mücadelesinde halk güçlerinin birliğine her zaman önem vermiştir. Daha, baskın seçim ilan edilmeden önce tek adam rejimine, OHAL’e, savaş politikalarına karşı ortak mücadele zeminleri oluşturmak için çaba harcadık. Seçim süreci başladığında da demokratik bir ittifak ve bu ittifakın çıkaracağı ortak adaylarla mücadele etmenin doğru olacağını düşünüyorduk. Ancak bu kapsamda bir birlik olmadı, olamadı. Seçim sürecine girildiğinde de bu kez aday vermeden HDP’yi ve Selahattin Demirtaş’ı desteklemeye karar verdik. Burada bize sorulan, bir biçimde muhatap olduğumuz bir konuya açıklık getirmek isterim. Bizim HDP ile gösterilecek aday sayısında anlaşamadığımız için seçime adaysız girdiğimiz gibi söylentiler kulağımıza geliyor. Bu yorumlar spekülatiftir ve doğru değildir. Biz HDP ile bir politik bir platform etrafında belirlenecek bir ittifak hukuku tartışması yaptık, aday tartışması değil. Bu hukuk kurulmadan aday vermeyeceğimizi de HDP yöneticilerine söyledik. Ancak bu hukuk kurulamadı. Bakanlık tartışmalarında da görüldüğü gibi bizim için öncelikli olan adaylar, koltuklar vb. değil, öncelikli olan ilkelerdir.
-Sizce sosyalistler seçime kendi programlarıyla ayrıca neden girmiyor?
Biz sosyalist parti ve grupların adaylarıyla seçime girilmesini Türkiye’nin ihtiyacı olarak görmedik, görmüyoruz. Acil ihtiyaç tek adam tek parti rejiminin inşasını durdurmaksa bu sosyalistlerle sınırlı olmayan, emekten ve barıştan yana en geniş kesimlerle oluşturulacak bir demokratik birliği gerektirir. Sosyalist blok bu ihtiyacı karşılamaz. Bugün de HDP ve Demirtaş için halktan oy isterken seçim çalışmasını da kendi planlarımız ve programımız doğrultusunda, kendi seçim bildirgemizle yürütüyoruz.
- HDP programıyla EMEP’in örtüştüğü/ ayrıştığı yerler nelerdir?
Sınıf siyaseti yürüten, sosyalist bir parti ile bir ulusal demokratik hareketin örtüştüğü ve ayrıştığı noktalar ne olabilirse odur. İki ayrı partinin örgütsel mekanizmalarının işleyişi, öncelikleri de farklıdır doğal olarak. Bugünün acil demokratik talepleri ortak hedefler doğrultusunda birlikte hareket etmeyi gerektiriyor. Bu yüzden HDP ve diğer destekleyen güçlerle mücadele ortaklığımız, seçim desteğinden daha uzun ömürlüdür. Ülkenin demokratikleşmesi mücadelesi de seçim sürecine sıkışmayacak kadar geniş ve uzun bir mücadele olduğundan, Kürt sorununun barışçıl ve eşit haklar temelinde çözümü de seçimlere indirgenemeyecek bir konu olduğundan mücadele ortaklıklarımız 24 Haziran’dan sonra da sürecektir. Sonuçta örtüşen yönlerimiz üzerinden hareket etmek önemlidir.
-Seçim sonucu ne olursa olsun, önümüzde kaotik bir dönem görünüyor. EMEP ülkenin demokratikleşmesi için ne öneriyor bu döneme ilişkin?
Partimiz işçi sınıfının ve diğer ezilenlerin çıkarları temelinde yeni bir toplum düzeni ve politik bir sistem için mücadele ediyor. Böyle bir halk demokrasisi ve temel hak ve özgürlüklerin kazanılması için emekçilerin örgütlü mücadele içinde olması gerektiğini düşünüyoruz. AKP bugüne kadar devlet işleyişinden toplumsal ilişkilere kadar her şeyi tahrip etmiştir. Bu tahribatı, ancak demokrasi güçlerinin, en geniş kesimlerin katılımına açık bir kurucu meclisin hazırlayacağı demokratik bir anayasa ile ortadan kaldırılabileceğini düşünüyoruz. Devletin tüm kurumları ve mekanizmasıyla birlikte demokratikleştiği, halkın gerçek egemenliğinin hayata geçirildiği bir siyasal sistem öneriyoruz. Bizim seçim dönemindeki siyasal rejim tartışmamızın temel motifini de bu oluşturuyor.
İktidarın medya hegemonyasını kırmak için alternatifler de oluşturuldu. Tamam TV Yoğurtçu Parkı’ndan yayına başladı. İlk yayını izlemeye gelenlerin arasında sosyalistlerin yanı sıra Gezi direnişinde yer alan çeşitli gruplar, bireyler de vardı. Tamam TV yayınını ülkenin çeşitli parklarında sürdürüyor.