Araştırma şirketi Mediabrands Insights (MBI) Genel Müdürü Melis Tufur, Türkiye’nin giderek yaşlandığını, fakirleştiğini, dini, aileyi ve otoriteyi daha çok önemsediğini belirterek ““Değerler sistemimiz 90’larda Latin Amerika’ya benziyordu, şimdi Kuzey Afrika ve Ortadoğu kadranındayız” dedi.
Kısa Dalga Podcast’te yayınlanan “İlham Verisinin Peşinde” programının ilkinde veriler ışığında Türkiye analizi yapan Tufur, Türkiye’nin yıllar içindeki değişimine ilişkin dikkat çekici istatistikler paylaştı. Tufur özetle şunları söyledi:
“TÜİK’in hesabına göre tahmini nüfus 83 milyon ve ortalama yaş 32,3. Birleşmiş Milletler’in kriterlerine göre 2014’den bu yana yaşlı bir nüfusa sahibiz. 2019 itibariyle 65 yaştan büyük olanların toplam nüfusa oranı yüzde 9.1 oldu. Kadınların ortalam ömrü 81, erkeklerin 76, ortalama ömür 78.
Türkiye’nin büyüme rakamları 2002-2008 arası yüksekti ama dünya krizine bağlantılı olarak düştü. O tarihteki kriz V şeklinde bir krizdi, 2010’dan itibaren büyüme rakamları yükselişe geçti. Şimdiki krizin ise şeklini bilmiyoruz. V mi olacak L mi olacak W mu olacak bilmiyoruz.
2018’de yüzde 2.6 olan büyüme hızı son 8 yılın en düşük seviyesini gösteriyordu.
2019’da ise ilk iki çeyrek küçülmeye devam etti ve ne kadar süreceğini bilmiyoruz.
Özel ve kamu yatırımları yüzde 22 azaldı. Yatırımların daralması işsizliğin artması demektir. Böyle bir tehdit ile karşı karşıyayız Fakirleşiyoruz ama fakirlikten hepimiz aynı oranda pay almıyoruz. En zengin yüzde 20 ile en fakir yüzde arasındaki gelir farkı 7.8’e çıktı.
Bu sayı 2006 da 9.6 idi, 2014’e kadar düşürmeyi başardı hükümetler.
2014’den bu yana ise artmaya başladı, yani zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir manzara var.
2018’i kişi başına düşen milli geliri 9 bin 623 dolar olarak kapattık. 2019’un ilk yarısında 8 bin 804’e indi. Yani 2012’de sağladıımız 12 bin doların oldukça gerisine düşmüş durumdayız.
1970’de Güney Kore ile neredeyse tamamen aynı demografik yapıya ve 1980’de aynı makro ekonomik verilere sahiptik. Oysa bugün G.Kore Türkiye’den 3 kat daha fazla milli gelire sahip. Bunun en önemli nedeni G. Kore’nin o tarihte tıpkı bizim gibi yüzde 40’ın üstünde olan 14 yaş altı nüfusu, yani demografik fırsat penceresini değerlendirebilmesidir. Kadınların yarısından fazlasını iş gücüne katabilmesidir. Bizde ise kadınların işgücüne katılım oranı sadece 32 olmuştur.
An itibariyle G. Kore daha yaşlı bir nüfusa sahip olmasına rağmen işgücü nüfusu bizden daha fazla.
Dünya geneliyle kişi başına milli gelirde 2016ya kadar aynı trendi takip ediyorduk. Ama bu değşiti. Şu anda Dünya ortalaması yükselirken Türkiye ortalaması aşağı doğru iniyor.
Ancak burada değişik bir veri var. G. Kore, kadınla erkek arasındaki ücret farkında Hindistan ve Güney Afrika’dan sonra üçüncü sırada. Türkiye ise şaşırtıcı biçimde ortalamanın altında. Bu demektir ki kayıtlı istihdam edilen kadınlar eşit işe eşit ücret konusunda daha şanslı.
Ama kayıtlı iş alanlarında. yani kadın önce iş bulmak zorunda. Maalesef kadın işsizliği erkek işsizliğinden çok daha yüksek.
Dünya Değerler Haritası isimli çalışmaya göre 90’lı yılların başında türkiye Şili’ye yakın bir yerdeydi, Latin Amerika ülkeleriyle ayrı kadranda yer alırken bugün Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri ile aynı kadranda değerlendiriliyor. Yani daha gleneksel, daha dindar ve daha hayatta kalma değerlerini önceliklendiren bir yerde duruyoruz.
Dini önemsiyoruz, otoriteye saygıyı, geleneksel aile değerlerini öne çıkarıyoruz. Boşanmaya. kürtaja, ötanizeye karşıyız. 2000’li yıllardan itibaren ekenomik ve fiziksel güvenlik değerlerini öne çıkarıyoruz. Hoşgörü değerleri geriliyor.
Bizim son olarak sosyal medya kullanıcılarıyla yani ağırlıklı olarak genç bir nüfusla yaptığımız bir çalışmada, “Kendinizi hangi değerlerle ifade ediyorsunuz?” sorusuna
‘ırkım, etnisitem nasıl göründüğüm, cinsiyetim”, yani aslında doğduğu günden itibaren sahip olduğu değerlerle kendini ifade eden yanıtlar aldık. Yaptıklarıyla ettikleriyle, seçebildikleriyle değil, sahip olduklarımız üzerinden kendimizi tanımlamaya çalışıyoruz. Yani şekilci, dindar ve milliyetçiyiz.
Konda’nın araştırmasına göre; 18 yaş üstü kadın nüfusunun yüzde 63’ü başörtülü. Oysa bizim başka araştırmamıza göre yetişkin kadınların sadece yüzde 35’i beş vakit namaz kılıyor.
Nüfusun yüzde 16’sı kendini Kürt olarak tanımlıyor, Sünni Müslüman oranı yüzde 88, Aleviler yüzde 5.
Hanelerin yüzde 60’ı apartmanda, yüzde 30’u müstakil evlerde ve binde 2’si villalarda oturuyor. Yerde yemek yiyenlerin oranı yüzde 56.
Aralık 2015’deki Konda mutluluk araştırmasına göre Türkiye’nin yarısı mutlu olduğunu söylüyor ve mutluluğun asıl kaynağı olarak aileyi gösteriyor.
Bu ülkede iyi eğitim alanlar, geliri iyi olanlar, belli bir işi gücü, sorumluluğu olan insanlar mutlu.
Kendini Kürt olarak tanımayanlarda mutluluk oranı düşük. Ak Parti’ye oy verenler mutlu.
Bir başka araştırmaya göre depresyonu en yüksek ülke de yine Türkiye.
Öyle görünüyor ki toplumun yarısı mutlu, yarısı mutsuz. Bu araştırma bugün yapılsa pek muhtemel ki mutsuzluk oranı daha da yüksek çıkacaktır.”
Listen to "Sayılarla Türkiye: 90'larda Şili, şimdi Kuzey Afrika" on Spreaker.