T24- Washington merkezli düşünce kuruluşu Küresel Strateji Projesi’nin (GSP) kurucusu ve Direktörü Marco Vicenzino, Brezilya ve Türkiye’nin girişimiyle imzalanan Tahran Deklarasyonu’nun “uluslararası siyasette tarihi bir an” olduğunu söyleyerek, Ankara’nın İran’ın nükleer sorunun çözümündeki aktif rolünü sürdürmesi gerektiğini belirtti.
İtalyan asıllı ABD'li analist, bir konferans için geldiği İstanbul’da verdiği söyleşide, Türkiye'nin coğrafi konumu ve bölgede artan nüfuzu gereği böyle bir rol oynamak zorunda olduğunu ifade ederek, Türkiye ve Brezilya'nın girişimiyle imzalanan Tahran Deklarasyonu'nun da önemine vurgu yaptı.
Vicenzino, "Türkiye ve Brezilya'nın bu girişimi, ABD ve müttefiklerini bazı yönlerden kızdırmış olabilir. Zira ilk kez sadece ABD'ye değil BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesine birden karşı çıkılarak, böyle bir teklifle gelindi. Başarılı olup olmadığı tartışılsa da, bu kesinlikle uluslararası siyasette tarihi bir andı" ifadesini kullandı.
İtalyan analist, Tahran Deklarasyonu'nun imzalanmasının ardından BM'nin, Türkiye'nin çözüm sürecindeki şevkini kıracak şekilde İran'a karşı yeni yaptırımlar getiren bir kararı onayladığını, ancak Ankara'nın buna rağmen söz konusu yaptırımları delmediğini vurguladı.
Vicenzino, "Türkiye bu teklifle geldikten sonra Güvenlik Konseyi yaptırım kararı aldı. Ama Türkiye halen BM'nin bu kararına uyuyor. Bir alternatif üretmeye çalıştı, yaptırım kararını reddetti. Ama yaptırım kararını ihlal etmedi. Yani Türkiye süreçte devam etmeli mi? Kesinlikle. Bu çok önemli. Türkiye bu rolünü sürdürmeli. Türkiye'nin bu sürecin içinde kalması şart" diye konuştu.
Tahran deklarasyonu
Başta ABD olmak üzere Batılı devletler, nükleer programını durdurmayı reddeden İran'ın hedefinin atom bombası üretmek olduğunu söylüyor. İran, 17 Mayıs tarihinde Türkiye ve Brezilya'nın arabuluculuğunda imzalanan ve Tahran Deklarasyonu olarak bilinen anlaşma çerçevesinde, düşük düzeyde zenginleştirilmiş 1,200 kilogram uranyumunu, Türkiye üzerinde yüksek oranda zenginleştirilmiş 120 kilogram uranyumla takas etmeyi kabul etmişti.
ABD, Rusya, Fransa ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndan oluşan Viyana Grubu ise takas anlaşmasını reddetmiş ve haziran ayında BM Güvenlik Konseyi, Türkiye ve Brezilya'nın ret oyu verdiği oturumda İran'a yönelik yeni yaptırımları onaylamıştı. BM'den çıkan yaptırım kararının ardından, İran'ın müzakere masasına döndürülmesinin iyice zorlaştığı yorumları yapılmıştı.
"Yüzde 42 hafife alınmamalı"
İtalyan analist, Türkiye'de geçtiğimiz pazar günü halk oylamasıyla onaylanan Anayasa reform paketine ilişkin de çarpıcı yorumlarda bulundu. Halkın yüzde 77'sinin sandığa gitmesinin demokrasi açısından çok olumlu bir gelişme olduğunu belirten Vicenzino, "Referandumun asıl sonucunu ise tasarlanıp onaylanan nihai anayasanın belirleyeceğini" söyledi.
Vicenzino, referandumdan çıkan yüzde 58'lik "evet" oyunun çoğunluğu temsil ettiğini, ancak yüzde 42'lik "hayır" oyunun da hafife alınmaması gerektiğini ifade etti. Vicenzino, aynı zamanda sandığa gitmeyen yüzde 23'lük kesimin de sürecin dışında tutulmamasının önemli olduğunu belirtti.
"Sadece rakamlara bakarsanız yanılırsınız. Rakamların gerisine ve ötesine bakmalısınız. Rakamları iyi anlamalısınız. Bu referandumla, temelde herkesi kapsayacak bir reform sürecine onay verildi. Bu sıfır toplamlı bir oyun değil. Bu, siyah ve beyaz değil. Başbakan Erdoğan ve partisi bu yüzde 42 için muhalefete açılmalı" diyen Vicenzino, kurumlar arası "denge ve fren" sisteminin bir numaralı kaynağı konumundaki bir anayasa hazırlanırken, muhalefetin de sürece dahil edilmesi gerektiğini ifade etti.
Bu kurumların siyasallaşmamasının önemine değinen İtalyan analist, "Yeni bir anayasa tasarlarken, objektif ve tüm fikirlere açık bir düşünce yapısına sahip olmalısınız. Amaç daha iyi bir Türkiye yaratmak olmalı. Kutuplaşmayı ve bölünmeyi azaltmak, sistemin güvenilirliğini artırmak olmalı. Önümüzdeki 20 yılın anayasası için değil, çok daha uzun vadeli bir anayasa için çalışılmalı" diye konuştu.
ABD'nin dışlanma kaygısı
Vicenzino, söyleşide, Türkiye'nin dış politikada doğuya doğru kaydığı sonucuna varan ABD düşünce kuruluşu Marshall Fonu’nun (GMF) bu yılki Transatlantik Eğilimler Araştırması'na da değindi.
Vicenzino, aynı zamanda Türkiye'deki ABD karşıtlığının yükseldiğini de belirten araştırmanın, Washington'da kaygıya neden olup olmadığı yönündeki bir soruya şöyle cevap verdi:
"ABD ve Türkiye müttefik olmalarına rağmen, son dönemde birçok konu iki ülke arasındaki bu tarihi ilişkiyi zorladı. Her ne kadar Washington'da müttefik ülke Türkiye'nin önemi konusunda genel olarak bir konsensüs olsa da, dış etkenler iki tarafta da hüsrana neden olan ikili ilişkileri kesin olarak karmaşık hale getirdi. Genel olarak baktığımızda Washington, Türkiye'nin doğuya kaymasını hoş karşılıyor ve Ankara'nın bu sayede sağlayacağı faydaların da farkında. Ama Washington, Türkiye'nin bu kayma sonucunda ABD'yi ve batının çıkarlarını dışlayacağı konusunda endişeli."
"Eksen kayması tartışmaları bitmeli"
Vicenzino, Türkiye'nin bir gün AB'ye üye olma olasılığının tabii ki olduğunu ama Türkiye'nin bunu beklememesi gerektiğini söyledi.
"Türkiye'de sadece AB üyeliği konuşuluyor. Türkiye'deki tartışma Avrupa'nın ötesinde olmalı. Geleceğe bakılmalı, bölgedeki başka fırsatlara bakılmalı, Orta Asya'ya, Ortadoğu'ya, Balkanlara, Rusya'ya, Ukrayna'ya bakılmalı" diyen İtalyan analist, Türkiye doğuya mı batıya mı yönelmeli tartışmalarına artık son verilmesinden yana.
Vicenzino, "Bazı ülkeler, örneğin İngiltere Türkiye'nin üyeliğini oldukça destekliyor. Ama Birliğin lokomotifi konumundaki Almanya ve Fransa, Türkiye konusunda ikna olmuş değil. Çünkü bu iki ülkenin Türkiye'yi kabul etmesi, güçlerini paylaşmayı da kabul etmesi anlamına geliyor. Sizce iki büyük oyuncu, en az kendileri kadar güçlü üçüncü bir oyuncuyu oyuna dahil etmeye gönüllü olur mu? Bu durum denklemi daha da karmaşık hale getiriyor" diye konuştu.(Hürriyet - Cengiz Özbek - 17 Eylül 2010)