T24 Haber Merkezi
Virüs Bilimci Prof. Selim Badur, yeni tip Koronavirüs’e(Covid-19) karşı yapılan aşı çalışmaları konusunda belirsizliklerin olduğunu söyledi. Açık Radyo’da yayınlanan Korona Günleri program serisinde dünyada salgına yönelik yapılan bilimsel çalışmalar ve araştırmaları anlatan Badur, Koronavirüs’e karşı yapılan aşı çalışmalarının, hem etik tartışmalar nedeniyle hem de insanların bağışıklık sistemlerinin aşıya nasıl yanıt vereceği konusundaki yetersiz cevaplar nedeniyle bir belirsizlik içinde olduğunu söyledi.
Yeni tip Koronavirüs(Covid-19) salgınına yönelik yapılan aşı çalışmalarında, virüsün dışında bulunan sparkların(çıkıntı) aşı için kullanılmaya uygun olduğunun öngörüldüğünü belirten Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Selim Badur ancak bu konuda henüz kesin bir kanıt bulunmadığını söyledi. Bilim dünyasında aşı çalışmalarının ne zaman başlayacağı konusunda bir belirsizlik olduğunu dile getiren Badur, “Bu konu tartışılırken bir takım gerçekler göz ardı ediliyor. 2000’li yıllarda koronavirüs kaynaklı SARS ve MERS salgınlarının aşı çalışmaları o kadar büyük sorunlar yarattı ki bu çalışmalar durduruldu. İşin başından itibaren kötü gitti. Bu salgınlar daha sonra bulaş yollarının kapanmasıyla bitti” dedi.
İnsanların bağışıklık sistemlerinin aşılara nasıl tepki vereceği konusunun da belirsiz olduğunu dile getiren Badur, “ Aşı ile bağışıklık kazanacağız diyoruz ama biz daha bağışıklık sisteminin bu salgına yakalanan insanları ne kadar koruduğunu, virüsle temas ettikten sonra bu insanların doğal bağışıklıklarının ne kadar süreyle var olacağını bilmiyoruz” dedi. Badur ayrıca Covid-19 virüsüne yakalanan insanların bir daha enfekte olup olmayacağı konusunun da hala araştırıldığına dikkati çekti. Aşıya yönelik moleküler düzeyde de çalışmalar yapıldığını belirten Badur, bu çalışmaların Covid-19’a özgü antiviral ilaçların direnç geliştirip geliştiremeyeceğini öğrenmek açısından önemli olduğunu söyledi. Badur, aşı konusunun zannedildiği kadar basit olmadığını kendisiyle birlikte bilim dünyasında aşılması gereken etik konuları da gündeme getirdiğini ifade etti.
Koronavirüs salgınına karşı yapılan anketler ve araştırmaları da anlatan Badur, sağlık çalışanlarının salgına karşı korunaklığı üzerine, Ebola verileri ile bir araştırma yapıldığını ve bu araştırma sonuçlarına göre sağlık çalışanlarının hastalığı kapma oranının 32 kat daha fazla olduğunun saptandığını söyledi. ABD’de bulunan Journal of the American Heart Association(JAHA) tarafından 1257 sağlık çalışanı üzerinden bir araştırma yapıldığını kaydeden Badur, “İncelemelerde belli bir süre çalıştıktan sonra yüzde 50.4’ünde depresyon, 44.6’sında anksiyete, yüzde 34'ünde uykusuzluk ve yüzde 71’inde stres ortaya çıktığını saptamışlar” dedi.
Avrupa’nın 11 ülkesindeki yeni tip Koronavirüs verileri üzerinden yapılan bir araştırmayı anlatan Badur, Imperial College’ten Neil Ferguson isimli bilim insanının hazırladığı araştırmada, bu ülkelerde 31 Mart gününe dek alınan önlemlerin 59 bin insanın ölümünü engellediğinin saptadığını söyledi. Badur araştırmada ayrıca, bu ülkelerde 7 ila 43 milyon kişinin enfekte olduğunun tahmin edildiğini, atak hızının İtalya ve İspanya’da yüksek Almanya ve Norveç’te ise düşük olduğunun belirlendiğini ifade etti. Badur, salgına karşı alınan önlemlerin kesin ve somut etkisinin belirlenmesi için erken olduğunun da vurgulandığını dile getirdi.
The Wall Street Journal’da yayınlanan testlerle ilgili bir habere değinen Badur, ABD’de yeni tip Koronavirüs’e karşı kullanılan PCR testlerinin 3’te 1’nin negatif çıktığının yazıldığını, İspanya’da da bu testlere ilişkin benzer bulguların olduğunu ve PCR testlerinde küresel bir sorun olduğunu söyledi. Türkiye’de de bu testlerin kullanıldığını hatırlatan Badur, “Ama henüz bunun testten kaynaklanan bir hata mı yoksa virüse özgü bir durum mu olduğu konusunda kesin bir kanıt yok. Bir dönem test yapılmıyor diye şikayet ediyorduk ondan sonra bakanlık da sürekli test sayını açıklamaya başladı. Ancak artık bunun bir önemi kalmadığını düşünüyorum” diye konuştu.
Türkiye’nin salgına yönelik çalışmalarını da değerlendiren Badur, rakamlarla ilgili spekülasyonlara değindi. Şimdiye kadar Türk resmi makamlarından yapılan açıklamalara dikkat çeken ve bu açıklamalarda herşeyin yolunda gittiği gibi bir söylem olduğunu belirten Badur, “Kit üretiyoruz, aşı üreteceğiz, antikor tedavisi yapacağız, yurt dışına gönderiyoruz gibi sürekli yapılan açıklamalar pek inandırıcı değil” dedi. Pandemi nedeniyle hastanelerde yer sıkıntısı yaşandığını dile getiren Badur, boş hastanelerin devreye sokulması gerektiğini vurgulayarak, “Hastanelerde yer sıkıntısı var. New York’ta Central Park’ın ortasında da bir çadır hastane kuruldu. Bizde ise Heybeli Ada’daki Senatoryumun Diyanet’e devrediliyor” diye konuştu. Badur ayrıca ülkelerin kişi başına düşen yatak sayısını da “Hastane olanıklarına bakınca İtalya’da bin kişiye düşen hastane yatağı 3.4 ABD’de 2.9. Türkiye’de 2.8 Hindistan ise 0.7 yatak düşüyor” sözleriyle paylaştı.
Fransız haber ajansı Ajans France Press’te(AFP) Koronvirüs’ün yarattığı kriz üzerine yayınlanan bir yazıda, yaşananların 1945 dünya krizinden sonraki en büyük kriz olarak nitelendiğini belirten Badur, Koronavirüs’ün ‘sessiz katliam’ olarak tanımlandığını söyledi.
Salgından etikelenen riskli gruplara ilişkin bilimsel çalışmları da paylaşan Prof. Badur, çocuklarda şimdiye kadar biri 9 aylık bebek diğerleri 12-13-14 yaşların olmak üzere 4 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. “Çinde incelenen 44 bin vakanın 416’sının çocuk olduğu ve bunlar içinde hayatını kaybeden olmadığı tespit edili” bilgisini paylaşan Badur, “Çocuklarda bağışıklığın daha güçlü olduğu gibi kuramlar var ama altını çizmek gerekiyor ki çocuklarda ağır geçmiyor ama hastalığın yayılmasında önemli bir yaş grubu bunlar. Çocuklarda hastalığı ağır geçirenlerin oranı yüzde 10.6. Anne karnındaki bebeğe bulaşma riskine dair bulgular üzerine çelişen yayınlar var” diye konuştu.
Badur ayrıca Fransa’da 1008 kişi ile yapılan bir ankete katılanların yüzde 26’sının virüsün insan eliyle üretildiğine inandığını belirtti.