Ekonomi gazetesi Dünya yazarı Alaattin Aktaş, yabancıların yılbaşından 3 Ağustos'a kadar olan sürede 1 milyar 277 milyon doları bulan hisse senedi çıkışı yaptığını söyledi. Aktaş "Döviz kurunun bu koşullarda çok hızlı artıyor olmasına niye şaşıyoruz ki?" diye sordu.
Türkiye ve ABD arasındaki rahip Andrew Brunson'ın tutukluluğu ve Washington yönetiminin aldığı yaptırım kararları nedeniyle başlayan krizin etkileri sürüyor. Dolar rekor üstüne rekor kırıyor.
Aktaş'ın "Yabancı çıkış eğiliminde" başlığıyla (10 Ağustos 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Bir süre yabancı yatırımcının Türk hisse senetlerine ve devlet iç borçlanma senetlerine geçmiş yıllardaki kadar ilgi göstermediğini belirttik. Yabancı girişi düşük seyrediyordu. Şimdi o durumu bile arar hale geldik.
Merkez Bankası’nın dün açıkladığı verilere göre yurtdışı yerleşikler ya da diğer bir ifadeyle yabancılar yılbaşından 3 Ağustos’a kadar olan yedi ayı biraz aşkın sürede hisse senedinde 1 milyar 170 milyon, devlet iç borçlanma senedinde ise 107 milyon dolarlık çıkış gerçekleştirdiler. Böylece toplam çıkış 1 milyar 277 milyon doları buldu.
Oysa yabancı yatırımcılar geçen aynı dönemde tam 8.8 milyar dolar getirmişlerdi. Bu tutarın 2.6 milyar doları hisse senedi, 6.1 milyar doları DİBS alımı yoluyla gelmişti.
Bir önceki yıla, 2016’nın aynı dönemine bakalım. 320 milyon doları hisse senedi, yaklaşık 3 milyar doları da iç borçlanma senedi alımından oluşmak üzere toplam 3.3 milyar dolar getirilmişti.
Yani milyar dolarlık girişlerden, milyar dolarlık çıkışa... Döviz kurunun bu koşullarda çok hızlı artıyor olmasına niye şaşıyoruz ki?
Döviz girişini yeniden başlatacak hamleler gelmediği takdirde kurun çok daha yukarıya doğru hareketlenmesini önleme şansımız ne yazık ki pek yok gibi görünüyor.
Ekonomik temelli hamlelerde geciktiğimiz ortada. Artık örneğin Merkez Bankası tutup faizi artırsa işe yarar mı, bu karar yabancının Türkiye’ye dönmesini, en azından gitmemesini sağlar mı, kestirmek zor.
Çünkü yabancı yatırımcı oranlarla, yüzdelerle pek ilgilenmiyor ya da eskisi kadar ilgilenmiyor.
Şimdi daha çok bakılan, aranan başka bir kavram var; “güven”. Hiç kimse Türkiye’nin borcunu ödeyemeyeceğini düşünmüyor tabii ki. Güven derken kastedilen bu değil. Kaygı duyulan, gelecekte koşulların daha olumsuz olabileceği. Yani bugün aldığınız bir kamu kağıdının faizinin daha da artabileceği, bir başka ifadeyle fiyatının birden düşebileceği. İşte yabancı yatırımcı Türkiye ekonomisindeki oynaklığın nerede ve hangi düzeyde duracağını kestiremediği için, ki bunu kimse kestiremiyor, bir süre Türk piyasalarından uzak durmayı tercih ediyor.