Yahudi sevgilim, Müslüman karım ve ben

Yahudi sevgilim, Müslüman karım ve ben

T24- Aslında bugün size baştan aşağı yenilenen Radikal'i anlatacaktım. Hatta bir manifesto bile hazırladım. 1996'dan 2010'a, bugünden geleceğe Radikal...

Yıl 1996. Amerika’da öğrenciyim. O Yahudi, ben Müslüman. Birbirimize deliler gibi âşığız. “Evlenebilirim” dediğim ilk kadın.

Bir gün damdan düşer gibi sordu... “Eyüp, çocuklarımızın dini ne olacak?” Aslına bakarsanız ne o Ortodoks bir Yahudi ne de ben geleneksel Müslüman. Ama dini kimlik bu, sormadan edemedi... Ellerini tuttum, “Gözlerimin içine bak” dedim. “Senin kadar Yahudi, benim kadar Müslüman olurlar.” Ürkek bir kuş gibiydi, boynuma sarıldı ve konu o gün orada kapandı. Ya da ben öyle zannettim...

Ailesi, çevresi öylesine ağır bir baskıyla karşılaştı ki her şeyi bırakıp Kudüs’e yerleşti. Sonunda onun yerine annesi ‘acı gerçeği’ tüm içtenliğiyle itiraf etti. “Sana çok âşık, biz de damadımız olmanı isteriz, ah bir de Yahudi olsaydın!” Olmadı, olamazdı... Hepimiz dini ya da etnik bir kimliğin içine doğuyoruz. İstanbul’a döndüm, ikinci kez sırılsıklam âşık oldum. Nüfus cüzdanına göre o da Müslüman, ben de. Ya da ben öyle zannediyorum. Hayatımda hiç kimse bana onun kadar dini kimliğimi sorgulatmadı. Doğacak çocuklarımızın dini kimliğinden emin olamadığı için evlenmeye cesaret edemeyen Yahudi sevgilim bile.

Bakmayın böyle anlattığıma. Çok kanlı geçti bu sorgulama. Gömlek değil, sonuçta kimlik bu, çıkar deyince çıkmıyor. Çıkarılabilecek bir kimlik bile olsa, siz fark etmeden derinizle bütünleşiyor. Tek tek soyduk kimliklerimizi, din-dil-ırk-sınıf-aile-çevre-tanrı-şeytan... Ve sonunda öyle bir noktaya geldik ki ya yok edecektik birbirimizi ya da yeniden var. İkisini de yaptık. Tam iki yıl hiç görüşmedik Elif’le. Ve sonra ilk buluşmada evlenmeye karar verdik. “Karakterimiz kaderimizdir” derdi sürekli. Anlamam zaman aldı. ‘Yahudi sevgilim’ beni kimliğime yapıştırdı, ‘Müslüman karım’ beni hem kendisinden hem de üstüme giydirilmiş tüm kimliklerden uzaklaştırdı. Aşk bu, soymadan-soyunmadan olmuyor. Kimlikler bir bir dökülüyor, geriye sadece karakterimiz kalıyor.

Aslında bugün size baştan aşağı yenilenen Radikal’i anlatacaktım. Hatta bir manifesto bile hazırladım. 1996’dan 2010’a, bugünden geleceğe Radikal... Sonra düşündüm, aylardır tutkuyla hazırladığımız Radikal zaten elinizde. Kimliğine dair ne söylesem üzerini bir kat daha örtmüş olacağım. Bu yüzden ‘sevgilim, karım ve ben’ olarak çırılçıplak karşınıza çıkmaya karar verdim. Üzerimize giydirilen kimliklerden önce beni ben yapan kadınları tanıyın istedim.

Karım, çocuklarla birlikte bir süredir Londra’da. Bir zamanlar evlenmeyi düşündüğüm Yahudi sevgilim, uzun uğraşlar sonucu sperm bankası aracılığıyla hamile kaldı ve Kudüs’te bir oğlan çocuğu doğurdu. Geçen hafta hem bana hem de Elif’e müjdeli haberi verdi. İlk fırsatta İstanbul, Londra ya da Kudüs’te çoluk çocuk buluşmaya karar verdik. Telefonu kapatmadan önce şöyle bir diyalog geçti aramızda. - Bankadan aldığın sperm Yahudi bir erkeğe mi ait? - Hayır, genetik hastalık riskini minimize etmek için Yahudi olmayan erkeklerin spermi tercih ediliyor, ben de öyle yaptım. - Peki kime ait olduğunu biliyor musun? - Kimliğini gizli tutuyorlar ama galiba spermin sahibi Arap Müslüman’mış...

Sol-sağ, laik-dindar, Türk-Kürt-Arap, Müslüman-Hıristiyan-Yahudi, hepsi üzerimize giydirilmiş birer kimlik. Aslolan kişiliğimiz... Radikal’in kimliğine siz karar verin, ben size bugünden itibaren karakterimizi anlatayım... (Radikal gazetesi - Eyüp Can - 17 Ekim 2010)