T24 - Cannes Film Festivali'nde ilk gösterilecek olan 'Türk Pasaportu' isimli belgeselde, 2. Dünya Savaşı sırasında Naziler'den kurtulmak isteyen Yahudi vatandaşlara Türk diplomatlarının verdiği Türk pasaportu konu edildi.
Vatan gazetesinin haberine göre; Nazilerin tarihin en büyük soykırımını yaptığı yıllarda Türk pasaportu can simidi gibiydi. Çünkü İspanya ve Türkiye gibi tarafsız ülkelerin Yahudi vatandaşları, toplama kamplarından hariç tutulmuştu. İşte bu yıllarda Avrupa’nın çeşitli yerlerinde görevli diplomatlarımız, Türk pasaportu vererek çok sayıda Yahudi’nin hayatını kurtardı. Bu kahramanlar, Cannes Film Festivali’nde ilk kez gösterilecek olan ‘Türk Pasaportu’ isimli belgeselle yeniden hayat buldu...
Efsane yönetmen Steven Spielberg’in Schindler’in Listesi filmiyle tüm dünyaya tanıttığı Oskar Schindler, 2’nci Dünya Savaşı’nda soykırımdan binin üzerinde Polonya Yahudisini kurtarmıştı. Schindler’in kahramanlığını aratmayan Türk diplomatlar da, yeni çekilen bir belgeselle hak ettikleri değere kavuşuyor. 18 Mayıs’ta Cannes Film Festivali’nde ilk kez gösterilecek ‘Türk Pasaportu’ isimli belgesel, Türkiye İsrail, Fransa ve ABD’de 4 yıl süren araştırmalar sonucu hazırlandı. Bahçeşehir Üniversitesi’nin akademik danışmanlığında Tekfen Vakfı ve Türkiye Musevi Cemaati’nin sponsorluğunda çekilen bir umudun yolculuğu olan ‘Turkish Passport’un yönetmeni Burak Arlıer, yapımcılarından Güneş Çelikkan ve danışmanlarından Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Gürgen belgeselin çekim sürecini ve gün yüzüne çıkmamış bazı detayları Vatan gazetesine anlattı. Yapımcılardan Çelikkan, ‘Turkish Passport’un doğuş hikayesini şöyle anlattı: “Biz sadece o dönemde bir avuç diplomatın yüzlerce insanın hayatını kurtarmasını anlatmak istedik. Çünkü o insanlar o şartlar altında birçok şeyi göze aldılar. Musevi vatandaşlarını, toplama kamplarına göndermemek için mücadele ettiler. Ama bu hikaye hep tarihin sayfaları arasında kaldı. Bizim amacımız bu kahramanlığı tüm dünyaya göstermek, anlatmak. Filmde o dönemde kurtarılan ve hala hayatta olan 25 tanık 66 yıl sonra ilk kez konuştu. Hem o trenlerle ölümden kaçırılanlar hem de onları kurtaran Türk diplomatlarımızın çocukları anlattı. Tanıklar ilk kez belgesel izin özel arşivlerini bize açtı.”
8 sene boyunca araştırdık
“8 sene önce Eskişehir’de üniversite öğrencisiyken tesadüfen gördüğüm eski diplomat Behiç Erkin’in mezarı beni çok etkiledi. O günden sonra sıkı bir araştırmaya girdim. O hikayelerin peşine daldım ve altı yıldır üzerinde sürekli çalıştığım bir araştırmaya başladım. Araştırmaya daha sonra ekip olarak devam ettik. Belgesel yapmaya karar verdik. Çok hassas bir konu olduğu için her şeyi belgelere dayandırdık. Dışişleri Bakanlığı bize özel arşivlerini açtı. O dönemdeki yazışmalar, tren listeleri, diplomatlara Musevi vatandaşlarının yazdığı mektuplar ve bunlara karşılık yazılan mektuplar hepsine bu arşivlerden ulaştık. Sonrasında da film için Bahçeşehir Üniversitesi’nden hocamız Prof. Dr. Haluk Gürgen’in kapısını çaldık. Çekim sürecinde 60’a yakın tanık ile konuştuk. Tarihçilerle, toplum liderleriyle, o süreci yaşayan insanlarla ve onları kurtaran diplomatların aileleriyle konuştuk. Bunların hepsi bir araya geldiğinde hatırı sayılır bir malzeme çıktı.”
İzmir Alsancak’ta Paris Garı
Yönetmen Burak Arlıer, belgeselin büyük bir prodüksiyon ekibiyle çekildiğini anlattı: “Biz senaryo yazmadık ya da anlatıcı kullanmadık. Tanıklar kendileri anlattılar ve biz sadece aracı olduk. Özellikle mekanlar ve kostümler konusunda çok titiz bir çalışma yaptık. İstanbul’da o döneme ait mekan bulamadığımız için Romanya’da bir stüdyoda gerçekleştirdik. Orada kurulmuş olan bir sokakta o döneme ait evler dükkanlar pasajlar kurarak çekimler yaptık. Türkiye’ye dönünce o zor Fransa’dan başlayıp Türkiye’de biten yolculuk için çalışmalara başladık. Önce bir lokomotif inşa ettik. Dış görüşünden içerinin döşemelerine kadar hepsini o dönemdeki gibi yapıldı. İzmir Alsancak Garı’ndan ilk çekime başladık. Orayı Paris’teki gar gibi düzenledik.”
İnsan olarak gurur duydum
Projeye en büyük desteği veren Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Gürgen de filmin çok doğru bir çalışma olduğunu belirterek, “Çok insanı bir konu ve insanı değerler üzerine kurulmuş bir film. İnsanları sadece ırksal ya da dini nedenlerden dolayı gaz odalarına göndermek, tutuklamak izahı olmayan bir durum. Ve böyle bir durumda Türk diplomatları çıkıyor sorumluluk alarak bu insanları ölümden kurtarıyor. Bu hikayeler bana insan olduğum için gurur veriyor” dedi.
Ölüm Kampı’nda çekim yaptık
Turkish Passport’un yönetmeni Burak Arlıer, yapımcılarından Güneş Çelikkan, danışmanlarından Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Gürgen ve Proje Direktörü Yael Habif, belgesel macerasını VATAN’a anlattı. Doğan Gazetecilik Reklam Grup Başkanı Viki Habif’in de kızı olan Yael Habif, “Bu proje için dünyanın en büyük soykırım müzeleri bize kapılarını açtı, ilk defa o acıyı yaşayan insanlar anlattı. Fransa’da bulunan toplama kamplarında ve Polonya’da bulunan Auschwitz kampında çekimler yapıldı” dedi.
İşte o kahramanlar
* Selahattin Ülkümen-Rodos Konsolosu (1943-1944) * Necdet Kent-Marsilya Konsolosu (1942-1945) * Behiç Erkin-Vichy Büyükelçisi (1940-1943) * Saffet Arıkan-Berlin Büyükelçisi (1942-1944) * İ. Cemal Özkaya-Atina Başkonsolosu (1940-1945)* Firuzan Selçuk-Belgrad Konsolosu (1939-1941) * Galip Evren-Hamburg Konsolosu (1942-1944) * Fuat Aktan-Köstence Başkonsolosu (1937-1942) * R. Rauf Arman-Köstence Başkonsolosu (1942-1945) * Cevdet Dülger-Paris Başkonsolosu (1939-1942) * N. Kemal Yolga-Paris Başkonsolos Muavini (1942-1945) * Numan Menemencioğlu-Dışişleri Bakanı (1942-1944) * P. Şevki Kantemir-Budapeşte Konsolosu (1939-1942) * Abdülhalat Birden-Budapeşte Konsolosu (1942-1944) * Kudret Erbey-Habmburg Başkonsolosu (1938-1942) * Bedii Arbel-Marsilya Başkonsolosu (1940-1943) * M. Fuat Carım-Marsilya Başkonsolosu (1943-1945 * İrfan Sabit Akça-Prag Konsolosu (1938-1939) * Burhan Işın-Varna Konsolosu (1942-1946)
Umut treni yeniden yola çıktı
Film için özel mekanlar oluşturulurken, yaşanan o zorlu tren yolculuğu için özel bir lokomotif dizayn edildi. Almanya’dan başlayan ve Türkiye’de sona eren yolculuk İzmir-Adana arasında canlandırıldı.