İnternette yayılan yalan haberler son zamanlarda gündemi giderek daha fazla meşgul etmeye başladı. Bu çerçevede yalan haberlerle nasıl başa çıkılacağı da bir tartışma konusu haline gelmiş durumda. Konuyla ilgili çeşitli çevreler, yalan haberlere engel olmak için ne tür adımlar atılması gerektiğini tartışıyor. Bilim insanları, siyasetçiler, sosyal ağların yöneticileri ve dijital hukuk uzmanları sorunla ilgili farklı perspektiflere sahip.
Siyasal iletişim uzmanı Prof. Dr. Carsten Reinemann, internet üzerinden giderek daha fazla yayılan yalan haberlerin demokrasi için bir tehdit oluşturduğunu belirtirken, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın Basın Özgürlüğü Sorumlusu Dunja Mijatovic ise "Hiçkimse sosyal ağlarda yaptığı içerik paylaşımı ya da yazdığı özel mesajlar nedeniyle cezalandırılmamalı" diyor.
Yalan haberlerin toplum içinde dolaşımda kaldığı süreyi inceleyen psikologlar bir konuda hemfikir. 2012'de yayınlanan bir araştırmanın yöneticisi Stephan Lewandowsky, "Yalan haberler demokrasi üzerinde endişe verici etkilerde bulunabilir" diyor. Bilim insanlarına göre sürekli bir bilgi kirliliğinin toplumsal düzlemde ciddi sorunlara yol açması olası. Lewandowsky, uluslararası düzlemde şu sıralar asılsız bilgilerin iklim değişikliğine karşı alınan önlemlere karşı üstünlük sağladığını söylüyor. Stanford Üniversitesi'nden bilim insanlarının gerçekleştirdiği bir araştırmaya göreyse, yalan haberlerin yalan olduğunu kavramakta öncelikli olarak gençler büyük sorunlar yaşıyor. Araştırmanın yöneticisi Sam Wineburg, "Gençler sosyal medyayı gayet kendilerinden emin biçimde kullandıklarından ötürü, sosyal medyada gördüklerine akıllıca yaklaştıkları zannediliyor. Ancak gerçekte durum tam tersi" diyor. Bilim insanları, detaylı araştırmaların ve özellikle de internetteki kaynakların eleştirel biçimde ele alınmasının, müfredat kapsamına daha yoğun biçimde dahil edilmesinden yana.
Facebook kurucusu ve CEO'su Mark Zuckerberg
Sosyal ağ devi Facebook, yalan haber meselesiyle ilgili harekete geçmiş bulunuyor. Facebook'un getirdiği yenilikler doğrultusunda bazı paylaşımlar gerek görüldüğünde kullanıcılar tarafından 'yalan haber' olarak işaretlenebiliyor ve bu haberler kullanıcıların içerik akışlarında yalan haber oldukları anlaşılabilecek bir biçimde görünüyor. Facebook, ABD başkanlık seçimi çerçevesinde yalan haberlerin içerik akışında kullanıcılara gerçek haberlermiş gibi gösterilmesinden ötürü büyük eleştirilere maruz kalmıştı. Ancak Mark Zuckerberg bu yeniliğin sorunu tamamiyle çözmeyeceğinin farkında. Zuckerberg, "Kullanıcılarımıza yalan haberleri şikayet etme şansı sağlamaktan daha fazlasını yapabiliriz" diyor. Ancak bu konuda henüz açığa çıkmış somut bir plan söz konusu değil.
Başbakan Yardımcısı ve SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel
Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) milletvekili Patrick Sensburg, "ceza gerektiren suçların sıkılaştırılmasını" istediğini açıkladı. Sensburg'a göre yalan haberlere karşı alınan hukuki önlemler "düşünce özgürlüğünün kısıtlanması değil", aksine medyayı ve toplumun devlete duyduğu güveni istikrarsızlaştırma teşebbüslerini engellemek için bir gereklilik. Başbakan yardımcısı ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) lideri Sigmar Gabriel de "tüm demokratlara" yalan haberlere karşı durma çağrısı yaptı. Gabriel'e göre önümüzdeki dönemde gerçekleşecek olan parlamento seçimlerinin "ABD'deki gibi olmaması" gerekiyor. ABD'deki başkanlık seçim sürecinde Rusya kasten yalan haberler dolaşıma sokmuş ve Donald Trump'ın seçimi kazanmasına katkı sağlamıştı. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) milletvekili Ansgar Heveling, Passauer Neue Presse gazetesine verdiği mülakatta, "Rusya toplumumuzu bölmek ve güvensizleştirmekten çıkar elde ediyor" diyor.
AGİT Basın Özgürlüğü Sorumlusu Dunja Mijatovic
Yalan haberlere karşı sürdürülen kampanyanın temel insan haklarını tehlikeye sokma ihtimali de söz konusu. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın Basın Özgürlüğü Sorumlusu Dunja Mijatovic, "Hiçkimse sosyal ağlarda yaptığı içerik paylaşımı ya da yazdığı özel mesajlar nedeniyle cezalandırılmamalı" diyor. Mijatovic, sosyal ağlardaki sorunların "yeni kısıtlamalar aracılığıyla değil, yalnızca ve yalnızca özdenetim, eğitim ve medya aracılığıyla düzenlenmesi gerektiği" görüşünde. Avrupa Dijital Haklar İnisiyatifi (EDRi) direktörü Joe McNamee ise "Facebook ya da Twitter gibi özel şirketlerin neyin doğru neyin yanlış olduğuna kanaat getirmesinin" yanlış olduğu uyarısında bulunuyor. McNamee, "EDRi kâr amacı güden özel şirketlerin hakikatin ne olduğuna karar veren birer yargıç haline gelmesine ve bu doğrultuda iletişim özgürlüğünün yasa yapıcısı, jürisi ya da icracısı olmasına karşı" diyor.