AKP Genel Başkan Danışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın "yeni yetme" çıkışı ile AKP başlayan tartışmaya ilişkin, "Ben 45 yaşındayım. Ne çocuğum, ne yeni yetmeyim. Bu tür yakıştırmaları ben üzerime almıyorum. Parti büyüklerimiz beni kast ederek bir şey söylüyorsa bundan da pek alınmam doğrusu'' dedi.
NTV'de soruları yanıtlayan Akdoğan, şunları söyledi:
Çarşamba günü yapacağımız genel kurulda delegelerimiz onay verirse genel başkanımız olacak Davutoğlu. Bu tabi önemli bir süreç yeni Türkiye’nin inşasında. Burada tabi Yeni Türkiye deyince sayın Cumhurbaşkanımız temel ilkeler koymuştu. Davutoğlu’na da atıf yaptı. Hedef birlikteliği söz konusu.
Kabinede olacak mısınız?
Doğrusu bu tür meseleleri ben, biz bunu bir dava olarak görüyoruz. Sadece Ak Parti’den itibaren değil geçmişlere dayanan büyük bir hareket olarak görüyoruz. Bu çerçevede bunu bir kişisel kariyer planlaması olarak da görmedik. Kişisel bir ikmal peşinde koşmadık. Böyle bir siyasi hırsımız da yok. Bundan sonrasında ne olacağı tabi elbette Davutoğlu’nun ne düşündüğü de önemli. Bugüne kadar ben, hatta geçen haftalarda yazı yazdım siyasi veda gibi anlaşıldı. 90’lı yıllarda siyasi hedef olarak gördüğümüz ne varsa, AK Parti döneminde bunlar aşıldı.
Yeni sorunlar var, yeni hedefler var. Yeni kuşaklar tabi ki rol üstlenmek durumunda. Bu çerçevede çok değerli arkadaşlarımız var. Ama nerede nasıl değerlendirilecektir onu yeni yönetimin takdirine bırakmak gerekir.
Bakanlarda değişim olacak mı?
Bunu ben düşünmeyeceğim. Ama sıfırdan dışarıdan uzaydan birileri gelmeyecek. AK Parti kadrosu bunlar. Bu siyasi hareket içinde değerli insanlar var. MKYK’mız devam ediyor. Bakanlar Kurulu'nun hepsi değişecek diye bir şey söz konusu değil. Havuzda bulunan arkadaşlarımız bunlar AK Partililer. Bunların arasında belki bir nöbet değişimi söz konusu olabilir. Her şey yeniden olacak gibi düşünmek de doğru değildir. Bu Erdoğan’a karşı da yanlış yorumlanabilir. Kabinede çok değerli bakanlarımız var. Bu tamamen Davutoğlu’nun takdiri olacaktır. Bakan toto oynanmasını doğru bulmuyorum açıkçası.
2002’de ilk danışman olmuştu Abdullah Gül zamanında, sonra ben gelmiştim, sonra Nabi bey gelmişti. Herkesi tanıyor, bu süreçte en iyi şekilde bir takım kuracağına ben inanıyorum. Bu bir kişilik bir maç değil. O genel başkanın altında bir ekip çalışma olacak. Tayyip Erdoğan karizmatik güçlü bir liderdi. Ama en fazla ekip çalışmasına önem veren bir insandı. Tek adam oyunu değil bu. Yeni süreç de devam edecektir.
Hakan Fidan’ın da ismi kabineye girmesi olası isimler arasında geçiyor
Tabi MİT Müsteşarı üzerinden spekülasyon yapmayı doğru bulmam. Hassas bir görev. Ciddi projeler içinde olan bir insan. Yarın başka sıkıntılar doğabilir. Spekülasyon yapılmasını doğru bulmam. Hakan fidan çok değerli bir arkadaşımız. Müktesebat konusunda büyük pay sahibi, çok farklı konularda tecrübeye
sahiptir. Bir çok göreve de layıktır. Bu tür polemiklerin içine sokulması bundan sonra yürüteceği görevlere zarar verebilir. Ben adının geçirilmesini doğru bulmuyorum.
Abdullah Gül’ün ‘saygısızlık’ sitemi... Hayrünnisa Gül de “artık susmayacağım” dedi
Ben prensip olarak cumhurbaşkanlığı makamını eleştiri konusu yapmak vesaire bunları doğru bulmayan bir insanım. Devletin birliğini bütünlüğünü temsil eder. Bu yüzden ben siyasi polemiklerin içine çekilmesini cumhurbaşkanlığı makamında her kim olursa olsun doğru bulmam.
Abdullah Gül ile ilgili ikinci bir hassasiyetimiz var neticede AK Parti’nin kurucusudur. Önemli misyonlar yüklenmiş bir insandır. Bundan sonraki süreçte de ben sayın Gül’ün varlığını önemsiyorum. Onun yıpratılmaması gerektiğini düşünüyorum. İsterseniz bu sorunuza cevap vermeyeyim. Kim ne dedi, ne yaptı? Bizim yanımızda, karşımızda olanlar nasıl bakıyorlar? Biraz da buna bakmalıyız. Bize yakın olan insanlar üzülüyor mu seviniyor mu, buna bakarak değerlendirmek gerekiyor diye düşünüyorum ben.
Partideki bir takım genç isimlerden, partiye giren arkadaşlardan bahsediyorlar. Eleştirilerin hedefi siz olarak gösteriliyorsunuz. Neden?
Ben bu sürecin çok hassas bir süreç olduğunu, partinin bütünlüğünü korumanın en önemli hassasiyet olduğunu söyledim. Bu süreçte de genel başkan değişiyor, başbakan değişiyor, kongre yapıyoruz, bu tür polemikler yapılmasını ben doğru bulmadığımı söyledim.
Bülent beyin söylemlerinde bütününe bakarım. Ama Twitter’da bazı arkadaşlarımız arasında tartışmalar oldu. Bunlar dönüp dolaşıp bana delege ediliyor maalesef. Ben kendi kendime bir şey söylemem. Partimizin ilgili kurumları hangi duruşu geliştirirse, ben bunları dile getirmek durumundayım. Ben bunları dile getirdiğimde, başkasını eleştiremeyenler dönüp beni eleştiriyorlar. Ben kişi bazında bakmam. Yeni Türkiye idealini savunurum. Tayyip Erdoğan’ın yanında dururum. Kim karşıysa ben onun karşısında olurum.
Ben 45 yaşındayım. Ne çocuğum, ne yeni yetmeyim. Hem çok artık keşke olabilsem genç kategorisine de girmiyorum. Bir çok kişiden bir çok sürecin içinde bulunan bir insanım. Bu tür yakıştırmaları ben üzerime almıyorum. Bunlardan rahatsızlık duyan arkadaşlarımız olabilir ama bu tür konuları büyütmek doğru değildir. Parti büyüklerimiz beni kast ederek bir şey söylüyorsa bundan da pek alınmam doğrusu.
Görev süresi tartışması ve Erdoğan'ın hala başbakan görevini sürdürmesi: YSK’nın gönderdiği kararın Resmi Gazete’de yayınlanmamış olması eleştirilerden bir tanesi. Neden yayınlanmadı?
En kritik başvuru, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan başvuruydu. CHP’nin itirazı üzerine kararını vermiştir. Başbakanlığın düşmediğine karar vermiştir. YSK seçimden sonrası için tasarrufu söz konusu değil. bunlar küçük hesaplardır. Sandıktan koltuktan düşüremedik, üç günlüğüne bile olsa koltuktan düşürebilir miyiz… Sizin gücünüz varsa sandıktan koltuğu kaybettirmeye çalışıyorsunuz. Kalmış şurada üç gün acaba ne yapabiliriz… Ben bunlara itibar etmiyorum.
Çözüm Süreci: Lice’de heykel gerilimi, gösterici hayatını kaybetti. askerlerden biri kaza kurşunuyla şehit oldu. Bir teğmenimiz şehit oldu. Zamanlama bize ne söylüyor? bir sabotaj mı?
Çözüm süreci çok önemli bir aşamaya geldi. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve bu süreç aslında buna ivme kazandırdı. Selahattin Demirtaş’ın aday olması sembolik açıdan önemliydi. Reddetmiyorsunuz, demokratik yarışı reddetmiyorsunuz. En temel sorunlardan bir tanesi demokratik yarışı kabul etmemekti. Bu bunu çökerten bir şeydi. Sürecin bir başarısıydı Demirtaş’ın başarısı.
Şimdi bu kadar her şey iyiyken, önemli bir aşamaya gelinmiş, ivme kazanılmış, umutlar daha da artmış. Bir taraftan bir takım hadiseler, istenmeyen olaylar. Ne zaman bir noktaya gelsek, birileri rahat durmuyorlar. Kirli sinsi alçak bir ruh o bölgede dolaşıyorlar. Bu sabotaj gibi de değerlendirilebilir. Örgütün içinde bir takım çetelerin olduğu anlaşılıyor. Devrimci halk savaşı… Çözüm süreciyle uzlaşarak olmaz, bizim farklı bir ütopyamız var, silah üzerinden bunu yapmalıyız, başka bir strateji için gerçekleştirme amacını gördük. Son dönemde bunun geri plana düştüğünü görmüştük.
Öcalan’ın yaptığı çağrılar, bunun arkasında duruyor gibi gördük Kandil’i. Burada bir takım pozitif mesajları gördük. Bu yaşanan olaylar bir tezatlık oluşturuyor. Bir kırılganlık üretiyor. Bunlardan mutlaka kaçınmak gerekir ve süreç var diye, devlet burada asayiş olaylarına, şiddet olaylarına göz yumacak diye bir şey olamaz. Bir oldu bitti fiili durum yapma bu sistemi paralize eder. Burada hukuk işleyecektir. Yoksa dayatmalarla, fiili durumlarla bir yere varılamaz. Tabi örgütün genel olarak bölgede gerginlik üzerinden bir yere varmaya çalıştığını görüyoruz.
Daha önce de Lice’de yaşanan olayları böyle değerlendiriyorum. Ya sabote etmek istiyorsundur, yada kontrollü gerginlikle güç devşirmeye çalışıyorsundur. Bu eylemsizlik sadece terör eylemini kapsamamalı, şiddet olaylarını da kapsamalıdır. Aksi takdirde bu tür olaylar sürekli yüksek tansiyon demektir, bu da vücuda sürece zarar verir.
Beşir Atalay ''Bundan sonra Kandil'le görüşülmesini arzu ediyorum'' dedi. Direkt olarak yapılabileceği yönünde bir mesajdı bu. Karayılan’la mı görüşülür, ne olur?
Sürecin sahibi tabi sayın bakan. İlgili kuruluş olarak Beşir Atalay’ın nezaretinde bir süreçtir. Bunun içini dolduracak birimlerde ona bağlı birimlerdir. Neticede istihbarat örgütleri herkesle görüşürler. Ama bunun ötesinde başka birimlerin faaliyeti olacaksa ilgili kişilerin değerlendirmesine bırakmak gerekir. MİT zaten, onun görevi bütün terör birimleriyle kim olursa olsun görüşme yapmaktır. Bunun ötesinde değerlendirme yapmam spekülasyon olur.
Bir siyasi şova dönüştürülmeseydi Habur sabote edilmeseydi süreç devam edecekti. Sürekli dönüşler oluyor. Her hafta beş kişi on kişi evine dönüyor. 50 kişi döner 100 kişi 500 kişi döner. Eve dönüşün yolu kapalı değil. Mesele silah bırakma.
Şu ana kadar ki süreçte bunu gördük, silahı bırakma fikriyatı oluşmaya başladı. Bu önemli bir aşamadır. Ama silahın bırakılması, yapının tamamen ortadan kaldırılması, sorunun nihai çözümü açısından önemlidir. Zamanın ruhu önemlidir. Burada bir yumuşama olduğu takdirde bu hızlı şekilde gerçekleşebilir.
Ben bu noktada ümitliyim. Bunu büyük bir problem olarak görmemek gerekir. Nihai çözüm elbette silahların bırakılmasıdır.
Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk icraatı ne olacak?
Vizyon belgesinde ortaya koyduğu hassasiyetler çok önemli. Elbette bir takım adımlar atacaktır. Şu anda cumhurbaşkanlığı makamı etkili bir makamdır.
Sayın Başbakanını belirlenmesinde elbette Tayyip Erdoğan, vizyon belgesindeki bir kişiyi önemsemiştir. Vesayetçi odaklarla mücadele, çözüm sürecidir, yeni anayasadır vesaire. Bir hitabet gücü var. siyasette bunlar önemli şeylerdir. Diğeri de mücadele azmi olması. Cumhurbaşkanı halkın seçtiği cumhurbaşkanı olduğu için halkla ilgili faaliyetler ön plana çıkabilir. Halkla kucaklaşma görüntüleri, artık eskisi gibi değil, sembolik, köşesine çekilmiş vesayetçi yapının temsilcisi, milleti değil devleti temsil eden soğuk ruhlu bir makam gibi değil. Tayyip Erdoğan’ı kimse halktan koparamaz. Sürekli zaten halkla iç içe. bu otomatik olarak böyle devam edecektir. Benim danışmanlık görevim sona eriyor. Yeni cumhurbaşkanlığı ekibiyle program yaptığınız zaman sorarsınız. Milletvekili ve genel başkan danışmanıyım ben. Tabi bizim görevimizde sona eriyor.
Bu inandırıcı bir söz değil. siz miting yapabilecek olsaydınız 10 ağustos’tan önce yapardınız değil mi? Ortaya bir aday çıkardınız, arkasında da durmadınız. Desteklemediniz. Kaç tane şehre gittiniz? Bunları yapmıyorsunuz yerel seçimlerde, buyursunlar yapsınlar. Bakalım yapabiliyorlar mı? Keşke bunlarda enerji dinamizm olsa da yapabilseler. CHP – MHP yakınlaşması, ben bunlara kaybedenler kulübü diyorum. ciddi bir ideolojik travma yaşadılar. MHP’den oy kayması oldu Erdoğan’a. Siz seçim akşamı açıklama yapıyorsunuz, tebrik etmek yerine, yüzde 52 halkı eleştiriyorsunuz. Siz halkı aşağılayarak bir yere varamazsınız. Öncelikle milletin iradesine saygı duyacaksınız. Biz sonuçları analiz ediyoruz, nerede yanlış yapıyoruz, hangi ilçede ilde öndeyiz gerideyiz. Biz diğer partileri onlardan daha fazla analiz ediyoruz. Balkon konuşmasını Tayyip Erdoğan yapıyor. Niye diğer liderlerden bu beklenmiyor? Ağzından her türlü hakaret akan bir lider eleştirilmiyor, ama Tayyip Erdoğan’a yükleniyorsunuz.