Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, çözüm süreciyle ilgili, "Gelinen aşamada HDP heyetiyle yeniden görüşmemiz, diyalog sürecinin başlamış olması önemli" dedi. Akdoğan, Çözüm Süreci'ne üçüncü bir ülkenin müdahil olmasına yönelik taleplere ilişkin, "Bu süreç yerli bir süreç. Türkiye'nin kendi iradesiyle hayata geçirdiği bir süreç. Farklı bir ülkenin, mekanizmanın, sistemin, örgütün, yapının bunun içerisinde olmasını doğru bulmuyoruz.
HDP'nin İmralı heyetiyle saat 13.00'de bir araya gelecek olan Başbakan Yardımcısı Akdoğan görüşme öncesi açıklamalarda bulundu:
"Gelinen aşamada HDP heyetiyle yeniden görüşmemiz, diyalog sürecinin başlamış olması önemli. Bu sürecin temel zemini, daha önce açıklanan eylemsizliğin tüm yönleriyle çok boyutlu olarak hayata geçmesidir. Eylemsizlik sadece karakol basmak değildir, her türlü şiddet ve asayiş olayı da 'terör eylemleri' başlığı altında değerlendirilmesi gereken olaylardır. Bu yüzden yol kesme, haraç alma, iş makinesi yakma her türlü eylem şekli, kırsalda veya şehir merkezinde, bunların hepsine son verilmesi ve tam anlamıyla gerçek bir eylemsizliğin hayata geçmesi temel zemindir."
"Çözüm sürecinin temelini diyalog oluşturuyor. Ortada bir sorun varsa bu sorunun demokrasi yöntemiyle, demokratik sistem içinde çözmeye çalışacaksak -elbette demokratik yöntemlerle çözeceğiz- görüşme, diyalog temas, çözüm sürecimizde en önemli yöntemlerden bir tanesi."
"(Çözüm Süreci) Kamu düzeni ve güvenliğinden taviz vermeden tek bir vatandaşımızı bile bölgede ezdirmeden, hepsinin hakkını, hukukunu koruyarak bu süreci devam ettirmek durumundayız. Şu anki öne çıkardığımız temel, öncelikli hassasiyet budur. Bunu da herkes doğru anlamalıdır. Bu 90'lara dönmek, eski Türkiye'ye dönmek anlamına gelmemektedir. Türkiye artık eski günlere geri dönemez."
Çözüm Süreci'ne üçüncü bir ülkenin müdahil olmasına yönelik taleplere ilişkin, "Bu süreç yerli bir süreç. Türkiye'nin kendi iradesiyle hayata geçirdiği bir süreç. Farklı bir ülkenin, mekanizmanın, sistemin, örgütün, yapının bunun içerisinde olmasını doğru bulmuyoruz. Türkiye kendi imkan ve kabiliyetleriyle bu süreci devam ettiriyor.
Örgüt, baskı ve şiddet uygulamadığı takdirde tutunamayacağını, halk desteğini kaybedeceğini düşünüyor. Bu yüzden de bundan vazgeçmek istemiyor. Bunun bahanesi de Kobani olayları oldu. Gelinen noktada görülmesi gereken bir irade. Yani sen bu işi yapmak istiyor musun, istemiyor musun? Bu baskı, şiddet, bölgede uyguladığın ceberut anlayış, bunu bırakacak mısın bırakmayacak mısın? Temel zemin budur. Bu olmadıktan sonra 'Biz çözüm istiyoruz' lafı boş bir laf olur. Bunun ön zemini, temel zemini bu olayların bırakılmasıdır.
Çözüm Süreci konusunda bugün ılımlı bir hava var. HDP heyeti ile görüşmemiz bu gerçekten bence de önemli. Çünkü bu asırlık, kangren olmuş, kronik bir sorunu çözmek kolay değil. Bu akşamdan sabaha olmuyor, sabır, kararlılık, samimiyet gerektiriyor. Bu yeni süreçte herkesin yaşananlardan ders çıkarması önem taşıyor. Samimi ve dürüst olmak çok büyük önem taşıyor, iyi niyetli olmak, kararlı olmak, risk almak, konjonktürel gelişmelere takılmamak, siyasi hesaplara bu süreci kurban etmemek önem taşıyor. Neticede toplumda çok ciddi bir destek var. Bu destek çerçevesinde herkesin daha sorumlu, duyarlı, sağduyulu davranması gerekiyor.
Türkiye'nin tezleri romantik şeyler gibi algılanmıştır. Türkiye'nin sadece kendi milli çıkarını düşünüyor gibi algılanmıştır. Oysa gelinen noktada görülmüştür ki bunların hepsi doğrudur. Ortada halkına zulmeden, kimyasal silah kullanan bir rejim var. Bu bütün inandırıcılığını kaybetti. Bu orada dursun ama biz Suriye'de meseleyi çözelim demenin hiçbir rasyonel tarafı kalmamıştır. Bu yüzden daha net, dirayetli, kararlı duruş sergilenmesi gerekiyor. Bu uzun vadeye yayılan, oyalamacı anlamında bir takım senaryolarla eylem planlarıyla değil, çok net kısa ve orta vadede bizi neticeye ulaştıracak senaryoların geliştirilmesi gerekiyor.