Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İmralı’da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan için, “Cezaevi şartları süreç ilerledikçe değerlendirilebilir, iyileşmeler olabilir” dedi. Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Kobanê’ye yönelik saldırıları karşısında PYD’nin Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) yaklaşması gerektiğini savunan Akdoğan, “PYD'nin Esad'la arasına mesafe koyması ve ÖSO ile aynı çizgiye gelmesi lazım” diye konuştu.
Hürriyet gazetesinden Verda Özer, Yalçın Akdoğan ile son dönemde yaşanan olayları konuştu. Özer’in “Yalçın Akdoğan’la çözüm süreci ve Kobani” başlığıyla yayımlanan (18 Ekim 2014) söyleşisi şöyle:
Geçtiğimiz hafta tam 90'ların tortusu üzerimize çökmüştü ki, ani bir refleksle hem Kürt kanadı, hem hükümet çözüm sürecine daha da sıkı sarıldı. İvmeyi arttırdı.
Hükümetin salı günü sürecin yol haritasının taslağını HDP ile paylaşmasının hemen akabinde, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ı ziyaret ettim. Evvelki hafta "Suriyeli Kürtler Türkiye'nin doğal müttefikidir" diyen Akdoğan'ın, Kobani ve çözüm sürecine ilişkin çarpıcı açıklamalarına hemen başlayalım.
Akdoğan sözlerine, HDP'nin son mesajlarını olumlu bulduğunu söyleyerek başlıyor: "Keşke ilk baştan böyle yaklaşsalardı, biz zaten Kobani'ye karşı hep olumluyduk" diyor. Çözüm sürecinin hem toplumun talebi ve bir çıpa olduğunu vurguluyor. Hem de devletin kararlılığını.
Geçtiğimiz hafta Meclis'e gelen güvenlik paketiyle, devletin eski güvenlik refleksinin geri geldiği korkusu oluştuğunu söylüyorum. Akdoğan bu önlemlerin Avrupa Birliği standartlarının gerisinde olmayacağını, sadece kamu düzenini sağlamaya yönelik olduğunu söylüyor. Ona göre kamu düzeni, çözüm sürecinin temeli. Eksenlerinin demokrasi ve insan hakları olacağını vurguluyor.
Peki söylemde IŞİD ile PKK'yı bir tutmak, sürece zarar vermedi mi? PKK'nın tehdit olmaktan hâlâ çıkmadığını söyleyerek yanıtlıyor bu sorumu.
Son günlerde Öcalan'ın konumunun tartışılması gerektiği yorumları yapıldığını hatırlatıyorum. Akdoğan beni şaşırtan bir cevap veriyor. Bunu şimdiden konuşmanın sürece zarar verebileceğini söyleyerek. Ve ekliyor: "Cezaevi şartları süreç ilerledikçe değerlendirilebilir, iyileşmeler olabilir."
Akdoğan, Kobani konusunda ise çarpıcı bir açıklamada bulunuyor. ABD'yi Kobani'yi kurtarmaya yönelik hava bombardımanı başlatmaya Türkiye'nin zorladığını söylüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "operasyona ara vermeden devam edilmeli" açıklaması sonrasında, Ankara-Washington arasındaki görüşmeler hızlanmış. Türkiye'nin hava saldırılarının arttırılmasında büyük rol oynadığını, çok çaba sarfettiğini anlatıyor.
Peki insani koridor açılacak mı? Akdoğan, Türkiye'nin Kobani'ye yönelik yaptığı insani yardımların filli olarak zaten "insani koridor" olduğunu söylüyor. Ve bölgede ve uluslararası alanda Kobani için tek çaba gösteren ülkenin Türkiye olduğunu.
Peki hükümet Kobani konusunda Kürtlerle empati kuruyor mu? "Biz Kobani halkı ile zaten empati kuruyoruz, yoksa neden yardım gönderelim?" diyor. Peki Türkiye'deki Kürtlerle? "Şiddet olaylarına karışmayan vatandaşlarımızla elbette empati kuruyoruz, onları anlıyoruz."
Akdoğan, PYD ile Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) şu anda IŞİD'e karşı yaptığı geçici işbirliğini de Türkiye'nin sağladığını anlatıyor. PYD'nin ÖSO'ya yaklaşması için Ankara'nın çok çaba sarfettiğini ekleyerek.
Peki, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani'nin Kobani'ye silah gönderdiği açıklaması? Akdoğan "yorum yok" dese de, önemli bir ekleme yapıyor: "Barzani ile her konu konuşulur, yardım talebi olursa, o da dahil." Ve bu konuda görüşmelerin sürdüğünü söylüyor.
Son olarak: Başbakan Davutoğlu'nun "Kürtlerin devleti Türkiye'dir" sözü ne anlama geliyor? Bunun PYD'ye değil, Rojava halkına yönelik olduğunu söylüyor. Peki Ankara PYD'nin özerkliğini neden tanımıyor? "Çünkü Suriye halkının onayını almadan kurulmuş de facto, meşru olmayan bir yapı" dese de, Ankara'nın bilinen asıl rahatsızlığını dile getiriyor: "PYD'nin Esad'la arasına mesafe koyması ve ÖSO ile aynı çizgiye gelmesi lazım."
***
Kobani, çözüm sürecinin zayıf noktalarını ve eksikliklerini bir anda su yüzüne çıkardı. Leonard Cohen'in "bir çatlağı vardır her şeyin; işte ışık da oradan içeri sızar" sözünü hatırlıyor insan ister istemez. Bu sefer çatlaktan ışık sızıyor gibi. Zira hem sürecin aktörleri sürece sımsıkı sarılıyor. Hem de çatlaklarla yüzleşiyor. Umutlu olmamak için hiçbir sebep yok.