Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, “Twitter birçok ülkede siyaset mühendisliği operasyonlarının aracı olarak kullanılıyor. Hukuk boşluğunun ürettiği keyfilik, siyasi operasyonların zeminini oluşturuyor. İngiltere Başbakanı ülkesindeki ayaklanmalar karşısında Twitter’a erişim engeli getirilebileceğini söylediğinde kimsenin çıtı çıkmamıştı. ABD, Fransa, Rusya, Japonya belli hesaplara yönelik bilgileri istediğinde veya engelleme talebinde bulunduğunda kimsenin sesi çıkmamıştı. Konu Türkiye olunca demokrasi havarileri atışa başlıyor” dedi.
Akdoğan, “AK Parti’nin Twitter’dan korkmasını gerektirecek bir durum yoktur ve mesele de siyasi değildir. Twitter’ı en çok kullanan ve en büyük gençlik örgütüne sahip olan AK Parti meseleye ilkesel bakmaktadır. İletişim özgürlüğünü nasıl sonuna kadar savunuyorsak, kişisel hakların korun- masını da sonuna kadar savunmak durumundayız” görüşünü dile getirdi.
Yalçın Akdoğan’ın Star gazetesinin bugünkü (25 Mart 2014) nüshasında, “Batsın sizin imajınız” başlıklı yazısı şöyle:
Twitter meselesi çok canımı sıktı. Canımı sıkan iletişim teknolojilerinde devrim yaşanan böyle bir çağda Türkiye’nin erişimin engellemesi tedbirini uygulaması değil. Hiçbir alan hukuktan, kuraldan, nizamdan azade değildir ve olamaz. Her alanın hukuki açıdan bir düzenlemesi ve kontrolü vardır, buna uymamak bir keyfilik, hak ve hukuk tanımazlık, kaos ve karmaşa üretir. İletişim ve sosyal medya alanı da hukuk kurallarına tabi olmak zorundadır. Bu yüzden hukuka davet anlamını taşıyan ve fiili mecburiyetle yapılan bu engellemenin çarpıtılarak yansıtılmasının doğru olmadığını düşünüyorum.
Asıl canımı sıkandışardaki ve içerdeki bazı çevrelerin Türkiye’yi ve AK Parti hükümetini kötülemek için fırsat kollaması, sıraya girmesi... ABD ve AB sözcüleri meselenin mahiyetini çok iyi bildikleri konularda bile hemen devreye girip açıklamalar yapıyorlar. AB çevreleri HSYK düzenlemesinin Avrupa ülkelerindekinden hiç de farklı olmadığını bildikleri halde ‘otoriterleşme’vurgusu yapmışlardı. İnternet ve sosyal medyaya en fazla müdahale eden ülkelerin düşük düzeyli sözcüleri konu Türkiye olunca hemen mikrofona sarılıyorlar. Herkes algı oyunlarının parçası oluyor. AB’nin kişi haklarına açık saldırıyı ve hukuk normlarına itibar edilmemesini görmezden gelmesi büyük bir çifte standarttır. Oysa kişi haklarına dönük Twitter saldırılarına ve hukuk tanımazlığa ilk tepkiyi AB’nin vermesi gerekirdi.
Dışarıdakiler nasıl algı derdindeyse, içeridekiler de imaj derdindeler...
***
Türkiye Cumhuriyeti devletini, hukuk sistemini ve Türk vatandaşlarının kişilik haklarını umursamayan, kaale almayan, itibar etmeyen bir ŞİRKET var ortada. Bunu bir onur meselesi yapıp kendi ülkesine sahip çıkmak yerine yabancı bir şirketin yanında saf tutanlar millet nezdinde hayal kırıklığı üretiyorlar.
Türkiye’nin Kuzey Kore’ye benzediği propagandası yapanlar, asıl Türkiye’ye üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapanın Twitter şirketi olduğunu görmezden geliyorlar. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın defalarca ilettiği mahkeme kararlarını takmayan, adeta Türkiye’yi muhatap almayan Twitter şirketi ‘özgürlükler yasaklanıyor’ propagandası arkasına saklanarak kişilik katliamına göz yumuyor.
Twitter’da kişilik hakları saldırıya uğrayan insanlar ne yapmalı, kimi kime şikayet edecekler, haklarını nasıl koruyacaklar? Ülkesinin değil yabancı şirketin tarafını tutanların bu soruya cevap vermeleri gerekir. Bir haksızlığa uğrayan, dava açmaktan başka ne yapabilir? Hukuk sistemi kişisel mağduriyetleri gideremeyecekse sorunlar nasıl çözülecek?
Twitter birçok ülkede siyaset mühendisliği operasyonlarının aracı olarak kullanılıyor. Hukuk boşluğunun ürettiği keyfilik, siyasi operasyonların zeminini oluşturuyor. İngiltere Başbakanı ülkesindeki ayaklanmalar karşısında Twitter’a erişim engeli getirilebileceğini söylediğinde kimsenin çıtı çıkmamıştı. ABD, Fransa, Rusya, Japonya belli hesaplara yönelik bilgileri istediğinde veya engelleme talebinde bulunduğunda kimsenin sesi çıkmamıştı. Konu Türkiye olunca demokrasi havarileri atışa başlıyor.
***
Medyadan ve farklı alanlardan bazı kişilerin bu olayda takındıkları tavır ibretlik bir hadise olarak algılanmış ve milletimizi üzmüştür. Ülkesini değil de kişisel imajını düşünen insanlar, böyle zamanlarda daha net ortaya çıkıyorlar. Mesele Türkiye’nin imajı olsa, çıkıp Türkiye’nin uğradığı haksızlığı dile getirirler, sorunun çözümü için gereken önerilerde bulunurlardı. Özgüven eksikliği ve kompleksle ne ülkenin itibarını korumak mümkündür, ne de vatandaşların haklarına sahip çıkmak mümkündür. Tayyip Erdoğan ‘ne derler’ diye hareket eden, kişisel imajını düşünen bir lider değildir. Türkiye Cumhuriyetini ve hukukunu tanımayan, Türk milletinin hak mahrumiyetini umursamayan bir şirkete ancak Erdoğan gibi bir lider tepki gösterebilirdi. Hiçbir propaganda, Erdoğan’ı ‘yasakçı’ pozisyonuna düşüremez. Algı ve imaj derdinde olanlar öncelikle milletin ne düşündüğünü hesaba katmalıdırlar.
AK Parti’nin Twitter’dan korkmasını gerektirecek bir durum yoktur ve mesele de siyasi değildir. Twitter’ı en çok kullanan ve en büyük gençlik örgütüne sahip olan AK Parti meseleye ilkesel bakmaktadır.
İletişim özgürlüğünü nasıl sonuna kadar savunuyorsak, kişisel hakların korun- masını da sonuna kadar savunmak durumundayız.