Yalın ama karizmatik Japon

Gözlükten bisiklete, çiçekten kamp çadırına (ve hatta kampın kendisine) dek hayatın her alanında, tam gerektiğinde insanın yanı başında biten, ama kendini hiç belli etmeyen sadık hizmetkâr, alçakgönüllülük abidesi Japon Muji, geçtiğimiz aylarda Nişantaşı’nda açtığı ilk dükkânıyla benzersiz nimetlerini İstanbulluların beğenisine sunmaya başladı. İşte Muji’nin dünyası, Muji’yi yaratanlar, ona ilham verenler ve Muji İstanbul’dan ilk kareler. 

Baştan itiraf ediyorum: Ben bir Muji fanatiğiyim. Kartlarımı taşıdığım kartvizitlikten, kendime bakmak için çantamdan çıkardığım kompakt aynaya (üç parçadan oluşuyor ve bir parçası dev aynası), notları mı karaladığım deftere kadar hayatımda pek çok yere girmiş durumda Muji.

Hatta her gece üzerine yattığım yatak, Muji’nin Türkçe katalogunun 24’üncü sayfasında yer alan yatağın birebir kopyası, ancak henüz burada satılmıyor. Nasıl oluyor da bir marka, hem de “markasız” olmakla övüneni, bilinçli veya bilinçsiz böylesine hayatımıza sızabiliyor? Yanıtı, Muji’nin trendler ötesi sağlam duruşunda ve onu yaratanların, var olan bir şeyi alıp onun esa(n)sı damıtılmış bir ürün olarak size geri sunmalarında yatıyor.

Bu saflaştırılma veya “distilize” edilme durumu kelime oyunu gibi görünse de, aynı zamanda Muji tasarımlarının bir diğer önemli dayanağı olan “destyling”, yani fazla stilize ve süslü olandan kaçınma prensibiyle de tamamen örtüşüyor.

Sonuçta Japonya’daki Muji’lerde satılan yedi bin civarındaki ürünün veya örneğin, İstanbul’da yeni açılan şubesinden alacağınız bir çöp kutusunun veya bir defterin, diğer yerlerde satılandan ne farkı olabilir ki?

Aslında belki çok fark yok ama en önemli farkı, göze batan cart renklerden, çizgi film karakteri veya benzeri ıvır zıvır logodan arınmış, ince zevk sahibi ve nispeten ucuza satılan ama “ucuza kaçan” numaraların çekilmediği öz bir ürün satın alıyor oluşunuz.

Ne kadar sıradan olursa olsun, hiçbir ürün veya insansal işlev Muji’cilerin gözünden kaçmıyor. Bu, bazen uyumadan önce parmağınızdan çıkaracağınız yüzük, saat, vb.yi koyabilmeniz için tabanı çanak haline getirilmiş bir okuma lambası, bazen de en basitinden bir tuvalet fırçası olabiliyor. Nötr veya süt rengi plastikten yapılma bu fırça (renklendirmek için ekstra boya harcanıp fiyat yükselmesin diye uzun zaman önce böyle radikal bir karar alınmış ve de tutmuş) ikonik Muji logolu kahverengi kese kağıdına girip elinize verildiğinde (markasızlığa adanmış bir marka için ironik, farkındayım) siz de ultramodern Japon “cool”luğu denen nosyonun bir parçasına sahip olduğunuzu hissediyorsunuz.

Diğer mağazaların fırçaları veya onların sarıldığı plastik torbalar Muji’ninkinin yanında sakil kalıyor.

Günümüzde işlev, konfor, rahatlık ve lüks kavramının geçirdiği kabuk değişimi de Muji’nin bu başarısına tabiri caizse çanak tutuyor. Tüketim çılgınlığı kıskacında bağıran bir lüks veya yatlarla katlarla kazanılan zorlama bir ayrıcalık hissi yerine, farkın fark edildiği ufak detaylarda gizli ve alçakgönüllü bir lüks şu an dünyaya egemen olmuş durumda.

Bu da, Muji gibi egosu olmayan, diğer yaşam formları ve markalarıyla kaynaşabilen eklektik bir markanın çok işine yarıyor.

Muji’nin isimsiz kahraman tasarımcıları

Fazla telaffuz edilmese de Muji’nin pek çok ürünü şirket içi tasarım bölümünde yapılıyor olduğu kadar ünü dünyaya yayılmış pek çok tasarımcının da elinden çıkıyor. Ancak onlar markanın “markasız” ruhuna uyan bir alçakgönüllülükle asla altına imzalarını atmıyorlar veya isimlerini deşifre edecek bir harekette bulunmuyorlar.

Örneğin Muji tekstil ürünlerine, avangard Japon modacı Yohji Yamamoto da ‘Muji Labo’ adlı bir koleksiyonla katkıda bulunmuş durumda; ama ürünler öyle yalın ve zekice tasarlanmış ki, satın aldığınız şeyin bilge Yamamoto tarafından yaratılmış olabileceğini bilmenizin neden olacağı esrarengiz duygu, alışveriş zevkini başlı başına artıran bir neden oluyor.

Diğer Muji tasarımcılarına gelince; liste, tasarım dünyasının kim kimdir kitabı gibi bir bakıma: Enzo MARI, Sam HECHT, AZUMI, Konstantin Grcic, Tokujin Yoshioka.

İstanbul macerası

Markanın, yaptığı her işte hızlı koşup çabuk yorulmak yerine ayrıntılara dikkat ederek uzun soluklu olma durumu, her şeyde olduğu gibi İstanbul dükkânını açma kararında da etkili olmuş.

Muji’yi Türkiye’ye getiren Bilsar’ın ve Muji Avrupa Direktörü Hiroto Oki’nin verdiği bilgilere göre İstanbul için sokak sokak detaylı bir araştırmanın sonucunda Nişantaşı Akkavak Sokak 13 numarada karar kılınmış. Çok sevdikleri ve duvarlarından eksik etmedikleri “Retail is in the details” (Perakende detaydır) sözü, markanın sadece ürünlerine değil tüm hücrelerine nüfuz etmiş durumda anlayacağınız. Duvara asılabilecek kadar basit ve hoş bir başka Muji sözü de şu olmalı: “Simplicity. It’s a gift” (Yalınlık. Bir nimettir).

Muji’nin, tasarımın gözbebeği koskoca İngiltere’de bile sadece bir düzineden biraz fazla dükkânının olması, Amerika’da New York’ta ancak geçen yıl açılan tek bir dükkândan (Mo- MA’nın içindeki müze dükkânı dışında) ibaret oluşu ve tüm Avrupa’da bile bir elin parmaklarını aşmayacak sayıda mağazasının bulunması (o da her yer değil; Fransa, Almanya, İsveç, İrlanda ve İtalya gibi ağır tasarım topları ülkeler dışında bir de sadece Türkiye’de) İstanbul’da yeni açılan bu dükkânın önemini anlatmaya yetiyor…

Muji; Akkavak Sokak, 13, Nişantaşı, İstanbul. Tel: (0212) 343 91 80. 

Muji-san

Muji’nin başlangıcından bahsederken markanın ilk tasarım direktörü olan Ikko Tanaka’yı atlamak olmaz; zira Muji’nin geçmişi, Tanaka’nın geçmişiyle neredeyse bir. Markanın dört karakterden oluşan ünlü ismini bulan ve kırmızı-kahverengi logosunu yaratan kişi de olan grafik sanatçısı Tanaka’nın mottosu, aynı zamanda Muji’nin de dayandığı temellerden birini oluşturuyor:

“Tasarımı ve kullanım kolaylığı birbirine ne kadar yakınsa, bir ürün o kadar başarılı olur.”

Bugün bu ulvi ve zor görev, bir başka sadelik abidesi ve Muji danışma kurulu üyesi ve Muji sanat direktörü Japon tasarımcı Kenya Hara’nın üzerinde. Rolü, ürün geliştirmeden tüm Muji reklam ve satış promosyon materyallerinin hazırlanmasına geniş bir yelpazeyi barındırıyor. Amacı, yalın Japon güzelliğinin modern bir bağlamda dünyaya tanıtılması…

Hara şanslı, çünkü ona yardım eden inanılmaz inançlı bir takımın başında. Bunlardan Muji’nin yaratıcı direktörü Kazuko Koike, ilk iş hayatına atıldığı 60’lı yıllarda numunelik kategorisinde gösterilen kadın Japon tasarımcılardan ve takı mdaki diğerleri gibi neredeyse yirmi yıldır Muji’yle iç içe.

Bir diğer tasarım duayeni ve Muji danışmanı olan Naoto Fukasawa, ilerici tasarımlarıyla Muji’yi çok üst noktalara taşırken, bizi “bulunmuş gereksinim” (found necessity) konseptiyle tanıştırıyor.

Fukasawa’ya göre Muji, tasarladığı ürünlerle insanların telaffuz etmediği, farkına varmadığı gereksinimlerini somut bir forma sokuyor. Leb demeden leblebiyi anlama olayı gibi... Mimar Takashi Sugimoto ise özellikle Japonya’daki dükkânların iç ve dış düzenlemesinden sorumlu olan kişi ve mağazaları giydirirken bile “yalın güzellik” üzerine kurulu Muji felsefesinden ayrılmayıp geri dönüştürülmüş kereste kullanmayı seviyor.

Maison Française / Ilgın Yorulmaz