Siber haklar aktivisti ve akademisyen Prof. Dr. Yaman Akdeniz, hakkında mobbing iddialarında bulunan akademisyen Kudret Çobanlı'dan ve o dönemdeki çalışma arkadaşlarından özür diledi. Akdeniz, "Bu toplantıdaki öfkeli davranışımdan dolayı sadece sizden değil o toplantıya katılan tüm çalışma arkadaşlarıma özür borcum var ve özür diliyorum. Bu özrün gecikmesi ile ilgili de beni eleştirebilirsiniz; haklı olursunuz. Dış etkenleri kesinlikle de bahane etmek istemem, çünkü böyle bir davranışın bahanesi olmaz." açıklamasını yaptı.
Sosyal medya hesabı Twitter'dan Kudret Çobanlı'ya hitaben kaleme aldığı açıklamada Akdeniz, "Çatlak Zemin’de yazdığınız “Toplumsal faydası”sı Yaman Akdeniz’i kurtarır mı?” Başlıklı yazınızı okudum. Aynı zaman diliminde ve mekânda geçen olayların kişiler üzerinde farklı etkileri olabiliyor ancak maalesef bunları algılamak her zaman mümkün olmayabiliyor. Yazınınız bu bakımdan benim için hem önemli hem de aydınlatıcı oldu. İfade ettikleriniz üzerinde düşündüm ve hem kişisel hem de genel bir değerlendirme yapmanın yararlı olacağını düşündüğüm için bu cevap metnini hazırladım." ifadesini kullandı.
Açıklamada şunları kaydetti:
Derneğin ofisinin oluşturulma aşamasında, yaklaşık 2,5 sene önce, 7 hafta kadar beraber çalıştık. Yazınızda bahsettiğiniz 17 Aralık 2018 tarihli toplantı sabahı derneğe geldiğimde bu tarihten önceki haftada tamamlanmayan işleri gördüm. Kabul ediyorum, toplantıda bunu sorgulama şeklim yanlıştı ve sesimi yükseltmemem gerekirken, yükselttim. Çoktan bitmesi gereken işlerin tamamlanmamış olması beni açıkçası strese soktuğu için bu öfkeye dönüştü. Bir işin tamamlanmamış olması böyle bir davranışa dönüşmemeliydi. Bu toplantıdaki öfkeli davranışımdan dolayı sadece sizden değil o toplantıya katılan tüm çalışma arkadaşlarıma özür borcum var ve özür diliyorum. Bu özrün gecikmesi ile ilgili de beni eleştirebilirsiniz; haklı olursunuz. Dış etkenleri kesinlikle de bahane etmek istemem, çünkü böyle bir davranışın bahanesi olmaz.
O toplantıda, derneğin tadilat ve temizlik işlerini yapan ustanın kendisiyle gelen temizlikçi kadına yönelik, dernek ofisi dışında gerçekleşen cinsel tacizle ilgili duyum hakkında ilk defa bilgilendirildim. Cinsel taciz duyumunu ciddiye almamam elbette mümkün değil.
O dönemde, bahsettiğiniz cinsel taciz duyumuyla ilgili bilgisi olan arkadaşlarla konuştuktan sonra, dernekteki avukat arkadaşların çalışan kadını aradığı, bir şikâyeti varsa, avukat olarak yardımcı olmaya hazır olduklarını telefonla belirttiklerini ve kadının yardım teklifini reddettiğini öğrendim. Böylece, dernek bünyesinde ve dernek çalışanlarını kapsamayan bu duyumla ilgili de gerekenin o tarihte yapıldığını düşünüyorum. Bahsi geçen usta ile de bu duyum dikkate alınarak tekrardan çalışılmamıştır.
Derneğin kuruluş aşaması uzun ve zor bir süreçti. O aşamada üstlendiğim sorumluluğun ağırlığını kaldırmakta çok zorlandığım anlar oldu. Bu da onlardan bir tanesidir. Bir taraftan tecrübesizdim, bir taraftan bordrolu ve danışman olarak 10 kişinin geleceğini ve derneğin sürdürülebilirliğini dert ediyordum. Hâlâ da İFOD kalıcı bir dernek olsun diye diğer çalışma arkadaşlarımla beraber mücadele ediyorum.
Bu sorumluluğun yarattığı yükü, hayal kırıklığı, sabırsızlık, hüsran, bazen de öfke ile yansıttım. Bunu tabii kimse kabul etmek ya da buna tahammül etmek zorunda olmamalı; zorunda bırakılmamalı. Bunun bilincinde olmama rağmen, o şekilde davrandığım zamanlar oldu. Bu benim hatamdır.
Dernek çalışanlarının her zaman kendilerini değerli hissettim, iş güvencelerinin olduğu, çalışma şartlarının da çok iyi olduğu bir ortamda çalışmalarının sağlanması gerektiğini düşünüyorum ve derneğimiz için de bunu bir hedef olarak görüyorum. Fakat sizin için kendi davranışımla bunun tam tersi bir çalışma ortamı yarattığımı anlıyorum ve sizden özür diliyorum. Bunun tekrarlanmaması için elimden geleni yapmaya çalışıyorum, hem dernekte hem şahsi ilişkilerimde.
Fon veren kurumlarla çalışan haklarını iyileştirmek için mücadele veriyoruz. Fon veren kuruluşlar demişken ben “STÖ’ler mutlu çalışanlara sahip olabilmek için ne yapabilirler?” başlıklı bir konuşma yapmadım. Katıldığım atölyenin duyurusu bu şekilde yapılmışken ben konuşmamda mevzuat kapsamında başlangıç aşamasında sivil toplum örgütü olmanın zorlukları ve riskler ve fon veren kuruluşlarla ilişkiler kapsamında sivil toplum örgütü olmanın zorulukları ve sürdürülebilirlik sorunlarını dile getiren pek de mutlu olmayan bir tablo çizdim ve bu tabloyu da çizmeye devam ediyorum.
Kişisel sorunlara dönersek, sizinle beraber çalıştığımız 7 haftalık bu kısa süre içerisinde birden çok kere anlaşmazlık yaşadık. Ancak, siz işten çıkartılmadı önce bu sorunları mutlaka yüz yüze konuşmamız gerekirdi diye düşünüyorum, bu yöndeki toplantı girişimini de doğru yönetemedik.
Kişisel seviyede, inanırsınız veya inanmazsınız, davranışlarıma çok daha fazla dikkat ettiğimi, kırıcı değil daha yapıcı olmaya gayret ettiğimi ve etrafımdaki insanların algı ve duygularına daha duyarlı olmaya çalıştığımı belirtmek isterim. Hiç kimsenin “toplumsal fayda” kisvesiyle eleştirilemez olmadığı görüşü konusunda sizinle aynı yerde durdurduğumu da ifade etmek isterim. Yinelemek isterim ki, kaçamak bir cevap da değil, tamamlanmış bir süreç de değil ve daha kat edilmesi gereken yolum var. Hatalardan ders almamak, yapılan hataları ve davranış bozukluluklarını kabul etmemek asla kabul edilemez. Bunun bilincince olarak bu cevabı yazdım. Benim söylediklerimiden bağımsız olarak, İFÖD de kısa süre içinde daha şeffaf ve kurum politikalarının herkese tarafsız şekilde uygulandığı bir kuruma dönüşecektir, dönüşmek zorundadır.
Eğer isterseniz sadece bu konuları yüz yüze konuşmak için de bir araya gelebiliriz. Her halükarda bu cevap metninin amacı koşulsuz size karşı tavrımdan dolayı özür dilemektir."