Evet, demokrasi kazandı ama daha çok şey var demokrasi konusunda yapılacak! Yüzde 42 hayır oyuna karşılık yüzde 58 evet... Bu sonuca sevindim. Çünkü referandum sürecinin başından beri ben de ‘evet’i savunuyordum. Evet’lerin Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından bir fırsat kapısını aralamasını daha yakın bir ihtimal gördüğüm için evet’ten yanaydım. Bu ülkede darbeciliğin ürünü olmayan yeni bir anayasal düzene giden yolun açılabileceğini düşündüğüm için evet diyordum. ‘Bürokratik vesayet’in geriletilmesi, yüksek yargıda geçerli, kendi içine kapalı ‘kast sistemi’nin sona ermesine zemin hazırlayabileceği için evet diyordum. Peki ya hayır diyenler...Boykot diyenler...Bu tercihler de hiç kuşkusuz ‘demokrasi oyunu’nun dışında değil, içindeler. Nitekim, Başbakan Erdoğan da referandum sonrası yapmış olduğu konuşmada, “Tüm tercihler de saygındır, makbuldür, kıymetlidir” diyerek bu noktaya işaret etmiştir. Ama Erdoğan’ın şu sözlerinin altını da çiziyorum: “12 Eylül Referandumu’nda kazanan demokrasi oldu. Kaybeden ise vesayetçi anlayış oldu, darbeci anlayış oldu, değişime direnen anlayış oldu.”Doğru ama henüz her şey bitmiş değil.Yapacak çok iş var daha...Evet, 26 maddelik paket demokratikleşme yolunda olumlu, iyi bir adım. Ama yeterli değil. Türkiye’nin büyük bir toplumsal uzlaşmaya dayanan demokratik, sivil, yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Başbakan Erdoğan bu açıdan yerinde bir çağrı yaptı. Yeni anayasayı tek başına yapmak gibi niyet taşımadıklarını söylerken, yeni anayasayla ilgili olarak öteki partilerle işbirliği yapılmasından yana olduklarını belirtti. 2011 genel seçimlerine giderken Ak Parti’nin kendi ‘anayasa projesi’ni belirleyeceğini, bu konuda bir yol haritası çizeceğini, seçim sonrası da öteki partilerle işbirliği arayacaklarını sözlerine ekledi. Tabii burada akla takılan bir soru yok değil.Erdoğan’ın kafasında ilerisi için örneğin başkanlık sistemi varsa, yeni anayasa projesi konusunda öteki partilerle, en başta CHP ile işbirliği ne kadar mümkün olabilir ki?.. Şimdi bunu geçiyoruz. Tayyip Erdoğan’ın “Geçmişe takılıp kalmadan ileriye bakalım” demesi, kampanya sırasında maksadını aşan sözlerinden dolayı özür dilemesi, gergin bir kampanya sonrası siyasal ortamı yumuşatmaya çalışması olumlu bir tutumun altını çiziyor. Ancak daha yapılacak çok iş var, Başbakan eğer demokrasi diyorsa, hukukun üstünlüğü diyorsa, yargıda kast sistemine son diyorsa... Bu açılardan, Erdoğan’ın kendi deyişiyle, ‘mesuliyetleri’ fazlasıyla artmış bulunuyor.Türkiye’nin ‘otoriter bir raya’ oturabileceğine ilişkin eleştirilerin haklılığı ya da haksızlığı konusu da Erdoğan’ın bu sorumluluğunun sınırları içindedir. 12 Eylül Referandumu’nun sergilediği bir nokta daha var:Kürtlerin boykotu... Bir başka deyişle: İmralı’nın, Kandil’in, BDP’nin boykot çağrısı tuttu.Kürt sorununun eğer şiddet ve silahla bağı koparılacaksa, dağdan inişin yolu açılacaksa, Erdoğan hükümeti bu noktayı da, muhataplık meselesini de göz önünde tutmak zorunda...12 Eylül Referandumu’yla ilgili yorumlar burada bitmeyecek tabii, referandumda oyunu kullanamayan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’yla CHP’den başlayarak... (Hasan Cemal Milliyet/13 Eylül 2010)