Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Hollanda ile Türkiye arasında yaşanan "ziyaret" kriziyle ilgili olarak "Hollanda ile yaşanılan sorun, kriz noktasına gelmeden kolayca önlenebilirdi" dedi. "Dışişleri Bakanı’na iniş izni vermeyen Hollanda’ya karşı yapılacak iş, bir başka bakanı karayoluyla Hollanda’ya göndermek değildi" ifadesini kullanan Yılmaz, "Onun sınır dışı edilmesi ve yöntemini eleştirmeliyiz ama bu diplomasinin yöntemleriyle yapılmalı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin varlığı üzerinde ısrar edilerek ortaya konulmalıydı" diye yazdı.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın "Popülizm ile mücadele popülizmle olmaz" başlığıyla yayımlanan (14 Mart 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, son yapılan Büyükelçiler Konferansı’nda dış politikamızın ana çizgilerinin “yerli ve milli” olacağını söylemişti.
“Milli ve yerli” dış politikanın ilk meyvelerini toplamaya başladığımız görülüyor.
Diplomasi ile ilgisi olmayan bir politika bu belli ki.
Avrupa’da bazı ülkelere hâkim olan “popülizm” hastalığı, ırk ve din temelli bir düşmanlık üzerinde yükselmeye çalışıyor.
Hollanda’da yaşadığımız şey tam olarak budur. Hollanda’nın tutumu hiçbir şekilde onaylanamaz, hoş görülemez.
Hollanda’nın aşırı sağcı muhalefet liderinin izandan yoksun olduğunu biliyoruz ama Hollanda Başbakanı da onun kazdığı kuyuya düşmemeli, devlet adamı sorumluluğuyla hareket etmeliydi.
Türkiye’de de bir popülist politika sorunu olduğu bir gerçek ve bu da “Batı düşmanlığı” üzerinde yükseliyor.
Oysa, Hollanda ile yaşanılan sorun, kriz noktasına gelmeden kolayca önlenebilirdi.
Dışişleri Bakanı’na iniş izni vermeyen Hollanda’ya karşı yapılacak iş, bir başka bakanı karayoluyla Hollanda’ya göndermek değildi.
Onun sınır dışı edilmesi ve yöntemini eleştirmeliyiz ama bu diplomasinin yöntemleriyle yapılmalı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin varlığı üzerinde ısrar edilerek ortaya konulmalıydı.
Orada yaşayan Türkleri zor duruma düşürecek tavırlardan kaçınılmalıydı.
Hollanda’nın yaptığı hukuksuzluğa karşı diplomasiyle mücadele etmek, Avrupa’da demokratik değerlere inananları Türkiye’nin yanına çekerek bunun yaratacağı baskıyla sorunu çözmeye çalışmak gerekiyordu.
Şimdi bol bol nutuk dinleyeceğiz: Yanlarına kalmayacak, bedelini ödeyecekler, ayaklarımıza kapanıp özür dileyecekler vs.
Bu sonuç verecek bir yöntem değil, daha önce İsrail ile, İtalya ile, Rusya ile yaşadığımız krizlerde de bunu gördük.