Kobanê kantonu Ağustos, 2014’ten bu yana IŞİD ile savaşıyor. Sadece Şanlıurfa’ya bağlı Suruç’ta, nüfusunun büyük bir kısmının komşu ülkelere göç ettiği Kobanê’den gelen yaklaşık 50 bin kişi var. Geri dönme umudunun baskın olduğu Suruç’ta Kobanê'deki son durumu öğrenmek için Dışişleri Bakan Yardımcısı İdris Nassan ile görüştük.
Geleceğe dair umutlu olan ve “YPG’nin, Kobanê’nin yaklaşık yüzde 70’inin kontrolünü ele geçirdiğini” söyleyen Nassan’a göre, “Uluslararası toplum yardım ederse YPG ve YPJ güçleri bir haftada Kobanê’yi özgürleştirir.”
Kantonda yaşayanların hayatta kalmaları için insani yardım koridorunun aciliyetine dikkat çeken Nassan’ın gözünden Kobanê’deki mevcut durum şöyle:
- IŞİD saldırılarına karşı YPG, koalisyon güçleri ve peşmergenin Kobanê’de verdiği savaşta son durum nasıl?
Kobanê’de IŞİD bombardımanı her gün devam ediyor. Buna karşılık IŞİD’e karşı koalisyon güçlerinin hava saldırıları, peşmergenin bombardımanı da sürüyor. YPG ve YPJ de karada IŞİD’le karşı karşıya savaşıyor. Ve koordinasyonda bulunan Özgür Suriye Ordusu’ndan (ÖSO) bir grup da IŞİD’e karşı Kobane’de bize destek sunuyor. Geçen ay IŞİD’e karşı bir ilerleme sağlandı. Biliyorsunuz biz şu anda IŞİD saldırılarının dördüncü ayındayız. İlk iki ay IŞİD, YPG ve YPJ güçlerine karşı ilerliyordu, bu şu demek: 318 köy ve şehrin merkezinin bir bölümü IŞİD kontrolüne geçmişti. Ancak son aylarda durum oldukça değişti. YPG, YPJ, ÖSO ve peşmerge, biz bunlara “ortak kuvvetler” diyoruz IŞİD’i bulunduğu yerlerden çıkardı. Ortak kuvvetler bunu sokak sokak, ev ev, köy köy yaptı. Şu anda IŞİD bulunduğu yerlerin büyük bir bölümünden geri çekildi.
- “Büyük bir bölüm” ifadenizi somutlaştırabilir misiniz?
Bu konuda net bir sayı vermek oldukça zor. Çünkü IŞİD ve ortak kuvvetler arasında savaş devam ediyor. Çatışmaların bu kadar küçük alanda ve sürekli olması net sayı vermeyi veya bir harita çıkarmayı zorlaştırıyor. Ama kabaca söylemek gerekirse Kobanê şehrinin yüzde 70’inden büyük bir kısmı YPG ve YPJ kuvvetlerinin kontrolü altında. Yine de bu kesin bir yüzde ifade etmiyor. Ama söylediğim gibi uluslararası koalisyon güçleri IŞİD’e hava saldırıları düzenliyor, ortak kuvvetlerde bombardımana ve sokak çatışmalarına devam ediyor ve gelişmeler bu şekilde giderse inşallah Kobanê en kısa zamanda özgürlüğüne kavuşacak.
- Suruç’ta dolaşan iddia şu: “Kobanê yeni yıla özgür girecek, YPJ ve YPG güçleri yılbaşı akşamı Kobanê’nin özgürleştiğine dair bir açıklama yapacak.” Bu ne kadar doğru; sizin bahsettiğiniz “en kısa zaman” bir ay, bir hafta, on gün ne kadar bir süreyi kapsıyor?
Eğer YPG ve YPJ’ye uluslararası yardım gelirse Kobanê’nin bütünüyle özgürleşmesi sadece bir hafta sürer. Kesinlikle bu süre bir haftadan fazla olmaz. Eğer uluslararası yardım gelmezse, bundan kastım özellikle ağır silah yardımı gelmezse, Kobanê’nin özgürleşmesi biraz daha uzun bir zaman alacak.
Kobanê yönetimi olarak savaşın ilk gününden beri uluslararası topluma ve Türkiye’ye bir insani yardım koridoru açılması yönünde çağrılarda bulunuyoruz. Bunun iki sebebi var; öncelikle şu anda Kobanê’de binlerce sivil var ve onların birtakım hayati ihtiyaçları var. Kobanê’de yaşamlarını sürdürmek için gerekli olan her şey neredeyse bitmek üzere. Kobanê sadece IŞİD saldırıları başladığı günden bu yana değil, 18 aydır pek çok ihtiyacını alamayan bir durumda yaşıyor zaten. Bu durum, savaşın da başlamasıyla birlikte daha zor bir hale geldi ve Kobanê’de nerdeyse hiçbir şey yok. Biz insanlarımızın hayatta kalması için gıda, kıyafet, ilaç bulmak zorundayız. Bir de bunlara ek olarak YPG ve YPJ kuvvetlerinin silah ihtiyacı var. Çünkü bu kuvvetler de IŞİD’e karşı verdikleri mücadeleyle uluslararası koalisyonun bir parçası. Bu yüzden uluslararası toplumu acilen bir insani yardım koridoru açmaya çağırıyoruz. Eğer IŞİD yeraltından desteklenmeye devam edilir ve bu insani yardım koridoru açılmazsa kısa süre içersinde yaşanacak olan gelişmeler pek de iyi olmayacak.
- “IŞİD’in yeraltından desteklenmesi” derken nasıl bir destekten bahsediyorsunuz? Kastınız Türkiye mi?
Biz Kobanê yönetimi olarak IŞİD saldırlarının başladığı ilk günden bu yana Türkiye hükümetini karşılıklı olarak birbirimize yardım etmeye çağırdık. Çünkü IŞİD terörist bir örgüt ve bu tehlikeyle sadece Kobanê halkı değil, IŞİD gibi düşünmeyen, onlar gibi yaşamayan herkes karşı karşıya. Bu sebeple IŞİD, Türkiye için de bir tehlike. Biz de bu tehlikeye karşılık Türkiye’yi birlikte hareket etmeye çağırdık. Ne yazık ki uluslararası bazı raporlara göre, Türkiye’nin IŞİD’e yardım ettiği ortaya çıktı. Geçen hafta SKY News Arabic’te yer verilen bir haberde her şey açıkça görünüyordu. Videoda terörist IŞİD üyeleri ve Türk askerleri gayet arkadaşça sohbet içinde görünüyordu. Nasıl oluyor da Türkiye sınırında teröristler Türk askerleriyle bu kadar arkadaşça bir ilişki içinde olabiliyorlar? Ancak öte yandan Kürt siviller aynı sınırdan geçerek Kobanê’ye gitmek isterken Türk askerleri onlara ateş ediyor.
- Bu iddiaları görüşmek üzere Türkiye hükümetiyle hiç resmi bir görüşme yaptınız mı?
Hayır.
- Türkiye’ye IŞİD sorununu görüşmek üzere bir talepte bulundunuz mu?
Evet. IŞİD saldırılarından önce biz Türkiye’ye bir heyet gönderdik. Görüşmeye hazır olduklarını ve bizimle resmi bir görüşme ayarlayacaklarını söylediler. Fakat IŞID saldırıları başladıktan sonra olumlu görülen görüşme talebimiz hiç olmamış gibi görüşmeyi yapmadılar. Türkiye, IŞİD saldırıları başladığında geri çekildi. Biz bunu şöyle anladık: Türkiye, “Belki IŞİD Kobane’yi alır, bu yüzden Kobane Kanton Yönetimi’yle görüşmeyelim” dedi. IŞİD saldırılarından sonra Türkiye devletine dört dilde - İngilizce, Kürtçe, Arapça, Türkçe - yazılmış bir mesaj gönderdik. Yardım istedik ve görüşme talebinde bulunduk ne yazık ki bu çabamızda sonuçsuz kaldı, hiçbir cevap alamadık. Türkiye bize sürekli sağır kalıyor.
- IŞİD ile yaşanan bu savaştan önce dünyaya duyurduğunuz “Rojava devrimi”ni anlatır mısınız? Bu devrimle genel olarak Rojava’da, özel olarak Kobanê’de günlük hayat nasıl değişti?
Suriye’de ağırlıklı olarak iki halk yaşıyor. Araplar ve Kürtler var. Kürtler nüfusun yüzde 15’ni oluşturuyor. Bizim Rojava diye adlandırdığımız Efrin, Cizire ve Kobanê’de ağırlıklı olarak Kürtler yaşıyor. Ancak Kürtçe dili yasaktı. Suriye’nin resmi dili Arapça’dır, bizler okullar dahil her yerde Arapça öğrenip Arapça konuşmaya zorlanıyorduk. Bizlere de Arap diyorlardı. Kürt olmamız yok sayılıyordu. Biz de bunların karşısında insan hakları talep ettik. Bizler demokrasi istiyorduk ve bunu sadece kendimiz için değil, ülkede yaşayan herkes için istiyorduk; Araplar, Ermeniler, Süryaniler, Aleviler için… 2011’de Esad yönetimine Dara’dan karşı bir ayaklanma başladı. Ayaklanmayı başlatan Araplardı. Demokrasi ve insan hakları talep ettiklerini söylüyorlardı. Biz de hem Kürtler olarak, hem de Suriye’nin bir parçası olarak Suriye’deki bu devrime sevindik. Fakat sevincimiz uzun sürmedi. Günler geçtikçe Suriyeli muhalifler gerçek yüzlerini gösterdiler. Amaçlarının demokrasi olmadığını gördük, onlar da tıpkı rejime benziyorlardı. Rejimle aralarında sadece Alevi-Sünni çatışması var. Muhalifler Sünni, Esad ise Alevi ve sorun iktidarın Alevi mi yoksa Sünni mi olacağı. Bundan dolayı biz kendi yolumuzu çizdik ve kendi kendimizi yöneteceğimiz bir devrim yaptık. “Biz”den kastımız sadece Kürtler değil, Rojava topraklarında yaşayan her türlü farklı etnik ve dini halkla beraber yönetimde olduğumuz bir sistem benimsedik. Bu sistem ilk önce 19 Temmuz 2012’de Kobanê’de kuruldu. Kobanê, Suriye rejimden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden ilk Kürt kantonu. Bunun doğrultusunda bir sosyal sözleşme hazırladık; Rojava sözleşmesi. Bu sözleşmeye göre yönetimde yüzde 40 kadın, yüzde 40 erkek olacak. Geri kalan yüzde 20 ise kadın, erkek fark etmeksizin nitelikli insanlara ayrıldı.
- Farklı etnik ve dini halkların sözleşmedeki yeri nedir?
Rojava’da Araplar, Ermeniler, Süryaniler, Türkmenler de yaşıyor. Kobanê’de sadece Ermeniler, Türkmenler ve Araplar bulunuyor. Bu sözleşme tabii ki onları da kapsıyor. Devrim farklı dine mensup hakların dini pratiklerini yapma ve yaşam alanlarının varlığını ve korunmasını sağlıyor. Etnik farklı yapıdaki halklar, kendi dillerinde eğitim alma ve kendi kültür ve var oluşlarıyla yaşam buluyor. Biz Kobanê’de 22 bakan iş başına geldik, bir de parlamentomuz var. Yerel yönetimler oldukça güçlü, yerelden seçilenlerle yönetim götürülüyor. Bu da herkesi kendi geleceğiyle ilgili söz sahibi yapıyor.
- Savaştan önce sokakta hayat nasıl değişmişti?
IŞİD’den önce Kobanê ve Halep, Şam arasında her şey serbestti. Yani alışveriş konusunda gerekli ihtiyaçlar kolayca sağlanabiliyordu. Ancak Tilebyat ve çevresinin kontrolü IŞID’in eline geçtikten sonra elektriğimiz ve içme suyumuz kesildi. Bunlar devrimin hemen ilan edilmesi tarihine denk geldi. Bu da şu anlama geliyor: Kobanê halkı için zaten zor günler başlamıştı. Günlük ihtiyaçları gidermek bile çok zordu, bir de IŞİD Kobanê’ye saldırınca pek çoğu kaçmak zorunda kaldı, kalanlar da bombaların arasında bir hayat sürdürüyor. Bu nedenle ne yazık ki Kobanê’de devrimin etkileri günlük hayata pek yansımadı.
- Rojava’da yaptığınız bu devrimi sizce dünya nasıl karşılıyor? Uluslararası aktörler sizce bu devrimden memnun mu?
IŞİD ve Marksizm arasında bir seçim yapmak gerekirse dünya bence Marksizmi seçmeli. Çünkü Marksizm insan öldürmüyor. Ama Rojava devrimi zaten tam anlamıyla bir Marksist devrim değil. Biz tam demokrasiden yanayız. Tüm bileşenlerin eşit bir şekilde yönetime dahil olduğu bir sistem kurduk. Avrupa’daki demokrasilerden bile ileri bir demokrasi yaşatıyoruz. Özellikle kadın hakları konusunda çok ilerdeyiz. Bugün YPJ’ de kadın gerillalar kendileri ve toprakları için savaşıyorlar. Erkek egemen sistemi Kobanê’de yok ettiler. Dünyanın bu devrimden korkmasını gerektirecek hiçbir şey yok.