İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Şubat 2009 yılında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Kuray'ın cezası Yargıtay tarafından da onaylandı. Yargıtay kararının ardından, AİHM'e başvuran Kuray'ın avukatlarının dilekçesini inceleyen AİHM, ‘savunma taleplerinin göz ardı edildiği ve makul sürede yargılanmadığı’ gerekçesiyle Türkiye’yi tazminata mahkum etti.
Bu kararın ardından Kuray’ın avukatları CMK 311. maddesi (Ceza hükmünün, insan haklarını ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması halinde yargılamanın yenilenmesi için yeniden başvurulabilir) gereğince Kuray’ın yeniden yargılanmasını talep etti. Mahkeme de bu talebi yerinde bularak 2012’nin Ekim ayında Sarp Kuray’ın yeniden yargılanmasına karar verdi.
Bu karar doğrultusunda Sarp Kuray bugün tekrar hakim karşısına çıktı. Sincan F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Kuray’ı duruşmada 7 avukat temsil etti. Kuray’ın sanatçı eşi Nur Sürer de davayı izledi. Sürer’in zaman zaman duruşma salonunda ağladığı görüldü.
Doğan Haber Ajansı'nda yer alan haberde, daha önceki yargılamalardaki savunmasını tekrar ettiğini belirten Kuray, “Aleyhime ifade verenler karakoldaki ifadelerinde benden telefonla talimat alarak bazı suçları işlediklerini söylemişlerdir. Bunlar doğru değildir. Yargılama aşamasında hakkımda önce bir defa beraat, 2 defa örgüt üyeliğinden mahkumiyet kararı verilmesine rağmen sonradan Yargıtay’ın görüş değiştirmesi üzerine 146. maddeden ceza verilmiştir. Yargıtay’ın verdiği kararın siyasi olduğunu düşünüyorum. Ben 1993 yılında davam devam ederken yurt dışından kendi isteğimle geldim. Kaçma niyetim de yoktur. İnfazımın durdurulmasını talep ediyorum." dedi.
Kuray’ın konuşmasının ardından söz alana avukatlar, davada tekrar başa dönüldüğünü, AİHM’nin müvekkillerinin adil yargılanmadığını karar verdiğine dikkat çektiler. Avukatlar infazın durdurulmasını talep etti
Duruşma savcısı bu talebin, ‘sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mahkemece daha önce verilen kararın niteliği ve AİHM tarafından verilen kararda belirtilen hususun yargılamanın devamı süresinde yerine getirilebilir olduğu’ gerekçesiyle reddedilmesi yönünde görüş verdi. Mahkeme talepleri değerlendirmek üzere ara verdi. Aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, infazın durdurulması talebini reddederek duruşmayı erteledi.
Sarp Kuray hakkında, yasadışı "16 Haziran Hareketi" adlı örgütün yöneticisi olduğu ve Anayasa'yı zorla ihlale teşebbüs ettiği" gerekçesiyle idam cezası istemiyle açılan davaya bakan İstanbul 1 No'lu DGM, kendisi teslim olan ve örgüte ilişkin itiraflarda bulunan Kuray'a TCK'nın 170. maddesi uyarınca ceza vermemişti.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Sarp Kuray'ın "yasadışı örgütün lideri olmak" suçunu düzenleyen TCK'nın 168. maddesinin 1. fıkrası uyarınca cezalandırılması" gerektiğini belirterek, bu kararı "esastan" bozmuştu.
Bunun üzerine tekrar İstanbul 1 No'lu DGM'de yargılanan Kuray, bu kez "yasadışı 16 Haziran Hareketi adlı örgütün yöneticisi olduğu" gerekçesiyle 12 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştı.
Dosyayı tekrar inceleyen Yargıtay 9 Ceza Dairesi, Kuray hakkında TCK'nın "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçunu düzenleyen 146. maddenin 1. fıkrasınca dava açıldığını, ancak "yasadışı örgüt yöneticisi olmak" suçunu düzenleyen 168. maddesinin 1. fıkrasından hüküm kurulduğuna işaret ederek, sanığa suç vasfındaki değişiklik nedeniyle savunma hakkı için ek süre verilmediği için mahkumiyet kararını "usulden" bozmuştu.
Yargılamayı yapan aynı mahkeme, Kuray'ı bu kez "16 Haziran Hareketi adlı örgütün yöneticisi olduğu" gerekçesiyle 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırmış, ancak Yargıtay, Türk Ceza Kanunu'nun "Anayasa'yı zorla değiştirmeye teşebbüs" suçunu düzenleyen 146. maddesinin 1. fıkrasına göre hüküm kurulması gerektiğine işaret ederek kararı tekrar bozmuştu.
Kuray hakkında yargılamayı yapan İstanbul 9. ağır Ceza Mahkemesi, sanığı eski TCK'nın 146. maddesinin 1. bendi uyarınca "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırmıştı.
Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bir duruşma tutanağındaki imza eksikliği bulunması, bozma sonrası talimat duruşmasında da sanığın adı ve soyadının yanlış olarak tutanağa geçirilip, sorgu ve savunmasının alındığını belirtmişti.Yargıtay bu gerekçelerle 4. kez ‘usulden’ ilk mahkemenin verdiği kararı bozmuştu.