Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Balyoz Darbe Planı davası dosyasının incelenmesi için 8-10 kişilik bir ekip kurduğunu söyledi.
Çakırözer, “Böyle geniş bir ekip kurulması kararının ardında, sürecin hızlandırılması isteği kadar, varılacak kararın tek kişinin kanaatine değil geniş bir heyetin ortak değerlendirmesine bırakılması düşüncesinin yattığı belirtiliyor. Yargı çevreleri, tek savcı yerine geniş tabana yayılan ekip tarafından yapılacak değerlendirmenin sanıklar lehine sonuçlar çıkarması olasılığının yüksek olduğunu belirtiyorlar” dedi.
Utku Çakırözer’in Cumhuriyet’te “Balyoz’da hızlı temyiz için özel ekip” başlığıyla yayımlanan (4 Şubat 2013) yazısı şöyle:
Başbakan Tayyip Erdoğan, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve generaller ile milletvekillerinin tutuklu yargılanmalarını eleştiren son sözlerinde ne kadar samimi? Bu sözleri doğrultusunda hükümet bir adım atacak mı? Bu eleştiriler bugüne kadar tutuklu yargılamada ısrarcı olan mahkeme heyetlerinde nasıl bir etki yaratacak?
Öncelikle Başbakan’ın niyetiyle ilgili iki olasılık gündemde:
1. Ya Başbakan üçüncü yargı reformunun getireceği düzenlemeler hakkında kurmayları tarafından yanlış bir beklentiye sokuldu. Ve şimdi de başta Başbuğ olmak üzere bazı generaller paketle genişletilen şartlı salıverilme uygulamasından yararlandırılmadıkları için yargıya kızıyor ve sorunun çözümü için çaba harcıyor.
2. Ya da Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’in istifasıyla bir kez daha ön plana çıkan TSK içindeki “kaynama”yı durdurabilmek amacıyla “tribünlere oynayarak” krizin sorumluluğunu kendi üzerinden atıp yargıya mı havale etmek istiyor.
İkinci olasılık söz konusuysa hükümetin zaten bir şey yapma niyeti yok demektir. Eleştirilen mahkeme heyetleri de bildikleri yolda devam edecekler ve aynı Balyoz davasında olduğu gibi tutuklu sanıklara ceza yağdırarak davaları sonuçlandıracaklardır.
Yok böyle değil de Başbakan uzun tutuklulukların yarattığı görüntüden “birkaç yıl gecikmeli de olsa” gerçekten rahatsız ise... O zaman da iktidar partisi olarak elinde bulunan yasal ve idari imkânları kullanmak durumundadır. Şöyle ki; 3. yargı paketinde şartlı salıverme koşulları esnetilirken, pek çok hukukçu, son karar hâkime bırakıldığı için uzun tutukluluk kararlarında bir değişiklik olmayacağı konusunda hükümeti uyarmış ancak bu uyarılara kulak verdirilmemişti.
Oysaki MİT Müsteşarı için gelen yargılama talebine hükümet, yasa değişikliği ile savcıların bu hakkını kendi onayına bağlayarak yanıt vermişti. Başbakan eleştirilerinde samimiyse, generaller ve milletvekillerinin yargılanması konusunda da benzer bir yasa değişikliği yapabilirdi. Nitekim muhalefet bunu önermiş ama hükümet oralı bile olmamıştı. İstenirse benzer bir yasa değişikliği 4. yargı paketi içine konabilir. Hükümetin sayısal gücü yetmekle birlikte, böyle bir düzenlemeye üç muhalefet partisi de destek verecektir.
Hükümetin atabileceği idari adımlar da bulunmaktadır. Kamu vicdanını rahatsız eden bu uzun tutukluluk kararlarında ısrarcı davranan mahkeme heyetlerinin değiştirilmesi için Adalet Bakanlığı ve HSYK harekete geçirilebilir. HSYK’ya bugüne kadar Ergenekon, Balyoz ve KCK mahkeme heyetlerinin keyfi tutuklama kararlarına yönelik yüzlerce şikâyet başvurusu yapıldı. Ancak bunların tamamı HSYK’nın ilgili dairesi tarafından “Hâkimin yargılama yetkisi çerçevesindedir” şeklindeki gerekçelerle reddedilmiştir. Şimdi Başbakan da aynı o şikâyetlerde olduğu gibi mahkeme heyetlerinin “keyfi” davrandığı kanaatindeyse, o zaman HSYK kanalıyla bu hatanın giderilmesinin yolunu aramalıdır.
Beklenti, hükümetin somut adım atmasıdır. Yasal ya da idari somut adımlar atmadan sadece popülist söylem içine girilirse, davalara bakan mahkeme heyetlerinin bugüne kadar korudukları pozisyonlarını değiştirme olasılığı oldukça düşük gözükmektedir.
Başbakan’ın son çıkışları, sürmekte olan davalar için nasıl bir etki yapar bilemiyoruz ama Balyoz davası kararına ilişkin kamuoyunda sürmekte olan tartışmalar temyiz makamı olan Yargıtay’ı etkilemiş durumda. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kendisine gelir gelmez dosyanın incelenmesi görevini alışılmış yöntem olan tek bir savcıyı görevlendirme yöntemi yerine, “8-10 kişilik geniş bir ekibe” vereceği bilgisine ulaştık.
Böyle geniş bir ekip kurulması kararının ardında, sürecin hızlandırılması isteği kadar, varılacak kararın tek kişinin kanaatine değil geniş bir heyetin ortak değerlendirmesine bırakılması düşüncesinin yattığı belirtiliyor. Yargı çevreleri, tek savcı yerine geniş tabana yayılan ekip tarafından yapılacak değerlendirmenin sanıklar lehine sonuçlar çıkarması olasılığının yüksek olduğunu belirtiyorlar.
Başsavcılıktakine benzer bir “hızlandırma”, dosyanın daha sonra gideceği 9. Daire’de de yapılacak. Orada da Balyoz dosyasının öncelikli olarak ele alınması bekleniyor. Ön incelemeyi yapan savcılar heyetinin dosyayı daireye tebliğ ederken verecekleri “onama” ya da“bozma” görüşünün bu dairedeki nihai kararı etkilemesi bekleniyor.