Yargıtay Başkanı Kaynak: Türkiye hukuk ihlalleri için 25 milyon Euro ödedi

Yargıtay Başkanı Kaynak: Türkiye hukuk ihlalleri için 25 milyon Euro ödedi

 T24- Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, yargının en büyük sorunlarından birinin davaların makul sürede bitirilememesi olduğunu belirterek, 2010 yılında Türkiye'nin AİHM tarafından verilen ihlal kararları nedeniyle 25 milyon Avro civarında tazminat ödediğini söyledi.

Adli Yıl'ın açılışı dolayısıyla Ankara Ticaret Odası Kongre Salonu'nda tören düzenlendi.Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay üyeleri, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri ile çok sayıda davetli katıldı.Yargıtay Başkanı Kaynak, kongre salonu girişinde konukları, polis bandosu eşliğinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil, Yargıtay Başkanvekilleri İhsan Akçin, Erdal Sanlı, Yargıtay Genel Sekreteri Aydın Boşgelmez ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar ile birlikte karşıladı.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın söylenmesinin ardından konuşan Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, Yargıtayın bugün 5 ayrı binada hizmet verdiğini ve fiziki koşullarının ''had safhada yetersiz'' bulunduğunu söyledi. Bu konuda yaptıkları girişimler sonunda Yargıtayın saygınlığına uygun ve adalet hizmetini karşılayacak nitelikte yeni bir hizmet binasının yapımı için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ilgili kurumlara gerekli talimatı verdiğini bildirdi.Kaynak, bu konudaki duyarlılığı için şahsı ve kurumu adına Erdoğan'a teşekkür etti.Kaynak, konuşmasının ''yaşama hakkı ve terör'' başlıklı bölümünde, yargının haksızlığa uğramış, mağdur olmuş insanların en önemli sığınağı olduğunu belirtti. Bu sığınağa olan inancı devam ettirmenin, hukukçulara düşen bir görev olduğunu dile getiren Kaynak, hukuksuzluğun, anarşi ve kaosu beraberinde getireceğini, hukuk ve adalete herkesin ihtiyacının bulunduğunu kaydetti.İnsanların en temel hakkı olan ''yaşama hakkının'', uluslararası bildirge ve sözleşmelerde öncelikli yer aldığına ve korunmasının öngörüldüğüne dikkati çeken Kaynak, şöyle devam etti:''Gerek ülkemizde, gerek dünyada süren terör, insan hakları ve özellikle yaşam hakkı için tehdit oluşturmaktadır. Terör, bir insanlık suçudur. Teröre karşı tüm devletlerin birlikte mücadele etmeleri bir zorunluluktur. Terörle mücadelede bütün devletlere görev düşmektedir.Yaşama hakkı, temel vazgeçilmez insan hakkıdır. Hukuk devleti, kişilerin hak ve özgürlüklerini korumakla yükümlü olduğundan kişilerin yaşama hakkına doğrudan müdahale oluşturan teröre karşı devlet, bireyleri korumak zorundadır. Teröre karşı mücadele, bir hukuk devleti olan ülkemizin de en doğal ve meşru hakkıdır. Devletimiz, hukuk kurallarından vazgeçmeden terörle mücadeleyi sürdürmektedir ve sürdürecektir.''Anayasanın üçüncü maddesinde ''Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür'' denilerek, devletin milli devlet olduğunun vurgulandığına işaret eden Kaynak, anayasanın bu hükmünün değiştirilmesinin mümkün olmadığını ifade etti.Kuruluş yıllarında Atatürk'ün milleti, ''Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir'' biçiminde tanımladığını ve anayasanın 66/1 maddesinde de ''Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı bulunan herkes Türk'tür'' hükmünün yer verildiğini belirten Nazım Kaynak, ''Her iki tanımda da Türk sözcüğünün etnik anlamda kullanılmadığı, ülke üzerinde yaşayan bütün bireyleri kapsadığı görülmektedir. Bir başka anlatımla Türk milleti kavramı, ırka, dine ve etnik kökene dayanmamakta, bireyler arasında hiçbir ayrım kabul etmemektedir'' dedi.

Silahlı kuvvetler ve emniyet mensuplarına yönelik saldırılara da değinen Kaynak, şöyle dedi:''Saldırılarda şehit olan evlatlarımızın acısı, yüreklerimizi dağlamaktadır. Kahraman evlatlarımızın manevi huzurunda saygıyla eğiliyor, şehitlik mertebesine yükselen bu değerlerimize rahmet diliyorum, geleceğin, anaların ağlamadığı günler olması temennisiyle bu kıymetli evlatlarımızı yetiştiren anne ve babaları minnet ve şükran hislerimle kucaklıyor, başsağlığı ve sabır diliyorum.''Yargıtay Başkanı Kaynak, konuşmasının ''hukuk devleti, adil yargılanma hakkı ve makul süre sorunu'' başlıklı bölümünde de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin hak arama özgürlüğünün yargısal yöntemine dayanak olan 6. maddesinin adil yargılanma hakkından bahsettiğini, bu hakkın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından tanınıp korunduğunu söyledi.Bu hakkın ihlalinin de bazı yaptırımlara bağlandığını belirten Kaynak, Türkiye'nin geçen yıl, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında aleyhine en çok ihlal kararı verilen ülkelerden olduğunu bildirdi. Kaynak, 2010 yılında Türkiye'nin AİHM tarafından verilen ihlal kararları nedeniyle 25 milyon Avro civarında tazminat ödediğini belirtti.Kaynak, şunları kaydetti:''Yargının sorunlarının en büyüğü ve en acili, davaların makul sürede bitirilememesidir. Makul sürede yargılanma hakkı, acil yargılanma hakkının en önemli gereklerinden birisidir. Makul sürede yargılanma hakkı, her dava bakımından farklılık gösterse de temel olarak ülkelerin yargı sistemlerine verdikleri önemin de bir göstergesi niteliğindedir. Hızlı ve adil karar verilmesi, yargılamanın temel amaçları arasındadır. Hak arama özgürlüğünün hayata geçirilmesi, aranılan hakka makul sürelerde ulaşılabilmesi ve bu anlamda yargılamanın hızlandırılması, tek başına yargının başarabileceği bir iş değildir. Bu konuda başta yargının doğrudan yardımcısı olan kurumlar olmak üzere ülkemizin bütün kurumlarına büyük görevler düşmektedir.''İnsan hakları devletin lütfu değil''İnsan hak ve özgürlükleri'' konusuna da değinen Kaynak, insan haklarının, devletin, insanlarına ''bir lütuf değil, insanların doğuştan sahip olduğu kabul edilen haklar'' olduğunu söyledi. Kaynak, ''Bu nedenle insan hakları standartlarını yükseltmek, başkalarının zoruyla değil, yüce milletimizin buna liyakati nedeniyle yapılması gereken bir zorunluluktur'' dedi.İnsan hakları ve hürriyetleri sahasında hızlı gelişmeler yaşandığını anlatan Kaynak, devletlerin insan haklarını, çağdaş anlayışa uygun anayasal ve yasal bir düzene kavuşturmak ve olabildiğince sağlam, etkin ve güvenceli bir koruma mekanizmasını hayata geçirmek zorunda olduklarını vurguladı.