Yargıtay’dan emsal karar: Erkek cezaevine girse de nafaka ödemeye devam edecek

Yargıtay’dan emsal karar: Erkek cezaevine girse de nafaka ödemeye devam edecek

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bir boşanma davasının temyiz başvurusunu değerlendirdiği kararında erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olmasının, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmasını engellemeyeceğine hükmetti. Emsal kararla birlikte, cezaevindeki kocalar da kusurlu bulunmaları halinde nafaka ödeyecek. 

Bir boşanma davasında kusurlu bulunan erkeğin, yoksulluk nafakası ödemesine karar verildi. Nafakayı yetersiz bulan kadın ile kusursuz olduğunu öne süren erkek karara istinaf mahkemesinde itiraz etti.

İstinaf mahkemesi cezaevinde olan erkeğin nafaka ödemeyeceğine hükmetti

Bölge Adliye Mahkemesi, davalı erkeğin cezaevinde hükümlü bulunduğu, yapılan araştırmada geliri ve mal varlığının bulunmadığı gerekçesiyle davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verdi. Karar davacı kadın tarafından temyiz edilince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi.

Yargıtay: Cezaevinde olsa da nafaka ödemeye devam edecek

Yargıtay kararında, davalı erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olmasının yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmasını engellemeyeceği vurgulandı. Kararda şu ifadelere yer verildi:

“Yoksulluk nafakası yükümlüsünün çalışmasına bedensel veya ruhsal bir engeli bulunmadığı sürece, düzenli bir gelirinin bulunmaması onu yoksulluk nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Aksi düşünce, yoksulluk nafakası alacaklısının haklarının ileriye dönük olarak kaybedilmesine sebep olur. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün ekonomik durumu, ancak nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınır. Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının kusursuz olduğu belirlenmiştir. Yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasından davacı kadının çalışmadığı, düzenli ve yeterli gelirinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesi şartları davacı kadın bakımından oluşmuştur. Davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde talebin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” (İHA)