Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Sami Selçuk, "Hukukun iki bin yıldan bu yana damıtılan süzme kavramlarıyla oynamaya kimsenin hakkı da yoktur, haddi de. Utan içindeyim. Hukuk adına yas tutuyorum" dedi.
Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile 22 Temmuz ve devamı operasyonlarda tutuklanan, aralarında Yurt Atayün ve Ali Fuat Yılmazer'in de bulunduğu 63 polisin dosyalarında reddi hâkim kararı veren eski İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Metin Özçelik'in tutuklanmasına neden olan kararı okuduğunu belirten Sami Selçuk, gerekçenin doğru olduğunu belirterek, "Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararını, yasalara göre, bir başka asliye ceza ya da ağır ceza mahkemesi kaldıramaz. Sulh ceza yargıcı ise hiç kaldıramaz. Verilmiş kesin bir kararı ancak yazılı emir yolu ile bozabilirsiniz. Dahası burada yokluk yaptırımının hiç yeri yoktur. Kararı, bir mahkeme veriyor, bir kaymakam değil" ifadelerini kullandı.
Tutuklu hakim Metin Öztürk'ün doktor olan eşi Hatice Özçelik'in "iş bulamadığı" yönündeki açıklamaları için de "Yargıcın tutuklanmasından sonra ailesinin yaşadıkları daha beter, dehşet verici ve üzücü. Birincisinde hukuk yitirmişti. Bu ikincisinde ise insanlığımızı tüketmiş oluyoruz" yorumunu yapan Sami Selçuk, "Eylemi yapan cezalandırılır. Onun yakınları, çevresi değil. Devlet öç duygusuyla adalet dağıtacak oranda ilkelleşemez. Böyle yapılırsa devlet öncesi ilkel dönemlere, oymak, aşiret, klan dönemleri adaletindeki ortaklaşa/kolektif sorumluluk çağlarına, karanlık çağlara dönülmüş olur" dedi.
Kişisel Twitter hesabından açıklamalar yapan Sami Selçuk'un ifadelerinin öne çıkan bölümleri şu şekilde:
"Sayın Demirel'in 1960'larda tek başına iktidar olduğu dönemi hatırlıyorum. Bulunduğum ilçenin AP ilçe başkanı kavga nedeniyle yargılanıyordu. Başbakan Demirel, ilçe başkanı ile görüşmek için hakimden izin istemişti. Sulh Ceza hakimi mübaşire şimdi duruşma yapıyorum, ara veremem deyip devam etmişti. Kendisini bu kadar bağımsız hissediyordu. "HSYK Genel Sekreteri Bilgin Başaran Yeni Şafak'a konuşmuş: 'Paralelle mücadele sürecek.' demiş. Bu düpedüz tehdittir. Bundan başka bir yorumu yok bunun. Yani onu serbest bırakırsanız biz de şöyle yaparız böyle yaparız. Ne demek bu! Yargıç kararını özgür bir biçimde verecektir. Kanıtlara göre verecektir. Ahmet'in Mehmet'in isteğiyle değil. Bu arkadaş yargıçlıktan gelmedir herhalde. Bunu bilmesi gerekir. Herkesten önce bilmesi gerekir ve bu konuda duyarlı olması gerekir. Ben bunu şaşkınlık ve üzüntüyle karşılıyorum. Orada bulunmasını da tasvip etmiyorum. Hukuk devletinde bu olmaz. Bunun gereğini onun arkadaşlarının yapması gerekir. Diyecekler ki, ayrıl. Bu kadar basit. Bunu onlar demezlerse onlar sorumludur. Suça katılmış olurlar. Bu bir suçtur, 288. maddeyi okursanız görürsünüz.
"Yargıcın tutuklanmasından sonra ailesinin yaşadıkları daha beter, dehşet verici ve üzücü. Birincisinde hukuk yitirmişti. Bu ikincisinde ise insanlığımızı tüketmiş oluyoruz. Buna göz yumulamaz. Bu konuda insanların değişik düşüneceklerini sanmıyorum. sorumluluk kişiseldir. Eylemi yapan cezalandırılır. Onun yakınları, çevresi değil. Devlet öç duygusuyla adalet dağıtacak oranda ilkelleşemez. Böyle yapılırsa devlet öncesi ilkel dönemlere, oymak, aşiret, klan dönemleri adaletindeki ortaklaşa/kolektif sorumluluk çağlarına, karanlık çağlara dönülmüş olur. Haberler doğru ise hukuku tüketelim iddiasıyla yola çıkıyorsunuz demektir. O zaman yargıcın eşini, çocuklarını, anne, babasını da cezalandırabilirsiniz. Ama bu çirkinliğin altından kalkamazsınız.
Hakim Metin Özçelik’in tutuklanmasına neden olan kararı okudum. Gerekçe doğru. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararını, yasalara göre, bir başka asliye ceza ya da ağır ceza mahkemesi kaldıramaz. Sulh ceza yargıcı ise hiç kaldıramaz. Verilmiş kesin bir kararı ancak yazılı emir yolu ile bozabilirsiniz. Dahası burada yokluk yaptırımının hiç yeri yoktur. Kararı, bir mahkeme veriyor, bir kaymakam değil. Hukukun iki bin yıldan bu yana damıtılan süzme kavramlarıyla oynamaya kimsenin hakkı da yoktur, haddi de. Utanç içindeyim. Hukuk adına yas tutuyorum."