Polisin sokakta ve araçta dövdüğü M.B.'nin davasında Yargıtay, olayı 'yaralama' değil 'işkence' sayarak önemli bir karara imza attı. Olayı görüp üstlerine bildirmeyen polis de suçlu bulundu. M.B.'nin avukatı Ergin Cinmen, “Karar polislere ders olarak okutulmalı” dedi.
İstanbul’da, altı yıl önce kız arkadaşıyla gezen M.B.’yi ilk önce sokakta coplarla, sonra da kelepçeli halde bindirildiği araçta yumruklarla döven, yargılama sonunda ‘yaralama ve hürriyeti tahdit’ suçundan ceza alan üç polis hakkındaki karar, Yargıtay tarafından bozuldu. 8. Ceza Dairesi, M.B.’ye yapılan muamelenin ‘işkence’ kapsamına girdiğini belirterek, üç polisin bu suçtan cezalandırılmasını istedi.
Daire ayrıca, dayağa karışmayıp arkadaşlarını uyarmakla yetinen ve beraat eden polise de ‘suçu bildirmemek’ suçundan ceza verilmesi gerektiğini belirtti. Davada, ‘işkence’ ile itham edilen üç polisten Muhammet Gişi, 2008 yılında gazeteci Hrant Dink’in birinci ölüm yıl dönümünde bir kişiyi ayağından vurmuş ve aldığı ceza, hiçbir duruşmaya katılmamasına rağmen, ‘duruşmalardaki iyi hali’ nedeniyle ertelenmişti.
Radikal’de yer alan habere göre, İstanbul Dolapdere’de suça itilen çocuklara ilişkin sanatsal faaliyetler yürüten M.B., 17 Temmuz 2008’de kız arkadaşıyla birlikte yürürken, Alper Yüksel adlı polis “Gel lan buraya!” dedi. M.B. de, “Bana böyle hitap edemezsiniz” diye karşılık verdi. M.B.’nin iddiasına göre Yüksel, kendisini yakasını tutarak, darp etti. Polis Yüksel’e göre ise M.B. tekme atmıştı. Arbedenin büyümesi üzerine Murat Ponçaklı ve Muhammet Gişi adlı iki polis koşarak, coplarıyla M.B.’ye vurdu. Ponçaklı’nın copu M.B.’nin başına indi. Bir süre sokakta darp edilen M.B., kelepçelenerek polis aracına bindirildi. Yaklaşık 25 dakika boyunca Taksim ve Beyoğlu çevresinde dolaştırılan M.B., araçta da dövüldü. Gözü şişen M.B.’ye, “Beni hastaneye götürün” demesine rağmen bir birahaneden alınan buzla tedavi yapılmak istendi. Yırtılan tişörtünün yerine yenisi alındı. Hakkında gözaltı işlemi yapılmayan M.B., bir otelin önünde bırakıldı. Serbest kalan M.B., iki gün tedavi gördü.
İddiasına göre Ponçaklı, M.B.’ye telefonda küfrederek, şikayetçi olmamasını istedi. M.B. üç polis hakkında suç duyurusunda bulunurken, kendisine vurmayıp arkadaşlarını uyaran polis İsmail Yılmaz’dan şikayetçi olmadı. Dört polis hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 94. maddesi gereğince ‘işkence’ iddiasıyla İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Dava 29 Aralık 2011’de bitti. Mahkeme, polis Alper Yüksel ve arkadaşlarının eylemlerinin yaralama kapsamında kaldığı gerekçesiyle üç polise birer yıl onar ay 15’er gün, ‘hürriyeti tahdit’ suçundan da birer yıl sekizer ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu cezalar ertelendi. Polis İsmail Yılmaz ise beraat etti. İtiraz üzerine dosya, Yargıtay’a gitti.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 6 Mart 2014’te verdiği kararında M.B.’nin polis Yüksel tarafından, “Gel lan buraya” diye çağırılıp darp edilmesi, üç polisin cop ve yumruklarla dövülmesi, araçta gezdirilmesi ve hakarete maruz kalmasının bir bütün halinde işkence suçu kapsamında kaldığına hükmederek, kararı bozdu ve sanıklara TCK’nın 94. maddeden ceza verilmesini istedi. Beraat eden polis İsmail Yılmaz’ın da, “diğer sanıkların M.B.’yi darp etmeleri karşısında sadece uyarıda bulunması, dayağa engel olmaması, olayı olduğundan farklı şekilde aktarması, suçu öğrenip de yetkili makamlara aktarmaması” nedeniyle suçlu olduğuna karar veren Daire, bu kişiye de ‘suçu bildirmeme’ suçundan ceza verilmesi gerektiğini kaydetti.
M.B.’nin avukatı Ergin Cinmen, Yargıtay’ın emsal oluşturacak nitelikte bir karar verdiğini belirterek, “Bu kararı aslında bütün polislerin okuması, kararın derste gösterilmesi gerekiyor. 1 Mayıs’larda yüzlerce insana bu muamele yapıldı. Karar sadece işkence ve kötü muameleye maruz kalmaya dair değildir. Aynı zamanda, uygar bir topluma nasıl varılabileceğini gösteriyor” dedi.
M.B.’yi döven ve hakkında işkence suçundan ceza verilmesi istenen üç polisten biri olan Muhammet Gişi 2008 yılında Hrant Dink’in birinci ölüm yıldönümünde İstiklal Caddesi’nde çıkan olaylarda göstericilerin üzerine ateş etmiş ve 55 yaşındaki Kemalettin Rıdvan Yalın’ı bacağından vurmuştu. Gişi hakkında İstanbul 18. Asliye Ceza’da ‘kasten yaralama’dan dava açıldı. Kameraman Göktan Bedük, 7 Kasım 2008’de verdiği ifadesinde Gişi için, “Silahı çekerek taşın geldiği tarafa, göstericilere göğüs hizasında bir el ateş etti” dedi. Fakat Gişi bulunamadı. Bir ara cezaevine girip çıktığı, Suruç’a atandığı ortaya çıktı. İfadesi 2 yıl 10 ay sonra alınabildi. Gişi, 1 Kasım 2010’da Suruç Asliye Ceza’daki ifadesinde, “Araçtan inip havaya uyarı ateşi açmak istediğim esnada göstericilerden atılan taşlardan dolayı istem dışı hareket ettim. İstemeyerek eğildim. Silahım ateş aldı. Silahın ateş alması, taştan dolayı kaza sonucu olmuştur” dedi.
Dava 2012 yılında bitti ve mahkeme, Gişi’yi ‘kasten yaralama’ iddiasıyla 17,5 ay hapse çarptırdı. Hiçbir duruşmaya katılmamış Gişi’nin “duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurarak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda vicdani kanaat oluştuğundan” hükmün açıklanmasını geriye bırakılarak, ceza verilmedi. Beş yıllık denetimli serbestlik getirildi.