Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, BEDAŞ’ın elektrik faturalarını ödemeyen Cem Vakfı aleyhine açılan davayla ilgili "Cemevi tartışılamaz ibadethanedir" diyerek yerel mahkemenin kararını bozdu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine karar vermesinin ardından Yargıtay da Cemevi ibadethanedir. Aydınlatma giderleri ödenmelidir” kararı verdi. Yargıtay kararıyla artık cemevleri, cami, sinagog, havra gibi “ibadethane” statüsüne girdi. Böylece cemevlerinin aydınlatma giderleri Diyanet bütçesinden ödenecek; belediyeler cemeveleri için arsa tahsisi yapabilecek.
Hürriyet’te yer alan habere göre, Cem Vakfı avukatı Erhan Aslaner, Hürriyet’e “gecikmiş ama güzel bir karar” yorumunu yaparak, kararı şöyle değerlendirdi.
“Yargıtay AİHM kararlarına uygun olarak görüş değiştirdi ve cemevlerini artık ibadethane olarak kabul etti. Bu kararın tarihi özelliği şudur. Türk yargısı, ‘bir yerin ibadet yeri olduğuna o inanç mensupları karar verebilir, resmi otorite veremez’ dedi. Bu, bütün hak ve özgürlüklerin önünü açan da bir karardır. Cemevleri ibadethane statüsü aldığı için Diyanet bütçesinden elektrik paraları ödenecek. Belediyeler yer tahsisi yapabilecek. Su ve diğer yardımların önünde de engel kalmadı.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu geçen yıl Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkındaki kapatma davasını reddeden ve bu kararında direnen Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararını onamıştı. Tekke ve Zaviyeler Yasası’na aykırı olmasına rağmen cemevi yaptırılmasının AİHS’e aykırı olmadığına karar veren Kurul, cemevlerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine, ancak cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine hükmetmişti. Bu kararla, cemevleri yasal hale gelmiş ancak ibadethane statüsü verilmemişti. İbadethane statüsünü sağlayan kararı ise Yargıtay şöyle verdi:
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ (BEDAŞ) Cumhuriyetçi eğitim ve Kültür Merkezi (Cem) Vakfı aleyhine 2007’ye ait ödenmeyen on elektrik faturası için icra takibi başlattı. Vakıf ödeme emrine “fatura tahakkuk ettirilen yerin bir ibadethane olduğu için elektrik kullanım bedeli talep edilemeyeceği” itirazı yaptı. Yasaya göre itiraz üzerine icra takibinin durması nedeniyle BEDAŞ, itirazın iptaline karar verilmesi için Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Vakıf, elektrik faturası gönderilen binada cemevi olduğunu bildirdi ve Elektrik Piyasası Kanunu’na göre ‘toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen yerlerin aydınlanma giderlerinin Diyanet bütçesinden karşılanması’ gerekmektedir” diye itiraz etti. Binada cemevi, cenaze hizmetleri bölümü ve aşevi olup olmadığı konusunda keşif yapılması da istendi. Talebi reddeden mahkeme BEDAŞ lehine karar verdi ve Vakfın itirazını kaldırdı. Vakıf tarafından temyiz edilen karar 28 Mayıs’ta Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nce oybirliği ile bozuldu.
Dört sayfalık Yargıtay kararında, AİHM’in cemevelerini ibadethane sayan kararına ve Anayasa’nın uluslararası anlaşmaların iç hukuk normu sayıldığına ilişkin düzenlemesi ile eşitlik ve din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin maddelerine atıf yapıldı. Kararda özetle şöyle denildi:
“Cemevi, Alevi-îslam inanışına sahip yurttaşlarımızın öteden beri cem ibadetini yaptıkları mekanın adıdır. Cem kelimesi, Arapça’da ‘toplanma’ anlamına gelmekte ve dini, törensel ve ritüel uygulamalarının tümünü kapsamaktadır. Tüm Alevi toplumunca kabul gören cemevleri, Alevi-İslam inancına sahip yurttaşların ibadet mekanıdır. Bu ibadet şekli Anadolu’da yüzyıllardan beri böyle süre gelmiştir. Öncelikle, bir mekanın ibadet yeri sayılıp sayılmamasının münhasıran o inanca tabi insanların taktirinde bulunmalıdır. Alevi inancına mensup insanlarının inanç ve ibadet merkezlerinin cemevleri olduğu, Alevilerle birlikte tüm toplum kesimleri tarafından kabul edilmiş bir olgu ve gerçekliktir. Cemevlerinin bir ibadet merkezi olduğu, Anadolu Alevilerinin gelenek ve kültürlerini yaşatmak üzere kurulduğu tartışma konusu olmaktan uzaktır. Alevilik, Orta Asya’da ortaya çıkmış ancak büyük ölçüde Anadolu’da gelişmiştir. İki önemli tasavvufçu olan Hoca Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaşi Veli bu dini hareketin ortaya çıkmasında oldukça etkili olmuş, kaynağını Türk toplumu ve tarihinden almıştır.
Alevilik ve Alevilerle ilgili sorunlar ülkemizde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargılama konusu olmuştur. Nitekim, Cem Vakfı/Türkiye davası, somut olayla bire bir örtüşmektedir. Her iki davanın tarafları aynı olup, konuları benzerdir. Bu davada ülkemizin, İnsan Haklan ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 9 ve 14. maddelerini ihlal ettiğine hükmedilmiştir. Tüm bu maddeler ve özellikle Uluslararası Sözleşme hükümleri ile birlikte normatif düzenlemeler kapsamında hukuki olgulara göre; cemevlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9 ve 14. maddelerine aykırı olduğunu bildirir AİHM’in Cem Vakfı kararı da dikkate alınarak, davalı vakıfta, alanında uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak; söz konusu vakfın ibadethane kapsamında değerlendirilecek bu bölüme ait aydınlatma giderleri tespit edilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.”
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği genel başkanı Gani Kaplan Hürriyet’e Hükümet’in yasal düzenleme yaparak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ve son Yargıtay kararı ışığında cemevlerine ibadethane statüsü vermesini gerektiğini söyledi. Kaplan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden zorunlu din dersiyle ilgili de karar çıkmıştı. Ama mahkeme kararları uygulanmıyor ya da farklı farklı uygulanıyor. Bu kararlar ışığında artık siyasi ayağın tamamlanması gerekiyor. Hükümet’in acil olarak din dersi ve cemaevlerinin cami, kilise, sinagog havra gibi ibadethane statüsünde olduğuna ilişkin yasal düzenleme yapması gerekiyor. Yasal dayanak olmadığı sürece sıkıntı sona ermez. Yasal dayanak olsun ki bu konular yasal bir zemine otursun” dedi.