Yargıtay'dan yeni töre kriteri

Yargıtay 1. Ceza Dairesi, töre cinayetlerinde "aile meclisi kararı' alınmış olmasını şart koştu. Yargıtay'ın bu kararına göre, "aile meclisi'nin verdiği karar sonrası cinayet işlendiği ispatlanmazsa sanıklar "töre' suçundan hüküm giymeyecek ve daha az ceza alacaklar. Yargıtay, verdiği kararda, "Kardeşe, çocuğa ve gebe olduğu bilinen maktüleye karşı işlenen öldürme suçunun alınan aile meclisi kararı sonucu gerçekleştirildiğini gösteren kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı bu nedenle suçun töre saikiyle işlendiğinden söz edilemeyeceği anlaşıldığı halde, 5237 sayılı TCK'nun 82/1-d-e-f maddeleri yerine 82/1-d-k maddeleri uyarınca karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir" görüşünü dile getirdi. Yargıtay'ın verdiği bu kararın ardından töre cinayetlerinde "aile meclisi" kararı alınmış olması kriteri aranacak. Töre cinayetlerine ilişkin yapılacak olan soruşturma sonrasında "aile meclisi' kararı alındığı ispatlanırsa, azmettirenler suçundan mahkum olacak. Bu suçlarda "aile meclisi' kararı alındığı ispatalanamazsa suça azmettirenlerin beraat etmesinin önü açılacak. Bu karar hak ettiği eleştiriyi alacakYargıtay 1. Ceza Dairesi'nin töre cinayetlerine ilişkin verdiği bu kararı aynı dairenin üyesi olan Salih Zeki İskender eleştirdi. İskender, töre cinayetlerine ilişkin düzenlenen bir sempozyumda bu kararı eleştirerek, "Töre cinayetlerine uygulanan yasa maddesi işlevsiz hale gelecek" dedi. Azmettirene gün doğacakİskender, bu karar yüzünden töre cinayetlerine azmettirenlerin beraat edebileceğini de belirtti. Yargıtay'ın bu kararının yerleşmeyeceğini ve öğretiden hak ettiği eleştiriyi alacağını umduğunu kaydeden İskender, "Sosyolojik bir kurum olarak "aile meclisi' gibi bir kurum yoktur. Sosyolojik olarak, olmayan bir kurumun varlığından söz edilemezse, vereceği kararın aranması da doğru olmaz" dedi. İskender, konuşmasında şu görüşleri dile getirdi: "Töre saikiyle öldürme adı üstünde bir saik suçudur. "Çok failli bir suç' değildir. Çoğunlukla öldürülecek ve öldürecek olan aile meclisi kararlarına konu olduğu bir gerçektir. Ancak kişinin tek başına bu kararı alması olanaklıdır. Yeter ki töre saikiyle öldürme eylemini gerçekleştirmiş olsun. Bu bakımdan, öğretide ve uygulamada ileri sürülen görüşlerin aksine "aile meclisi kararı' töre sakinin bir kanıtı sayılabilirse de suçun zorunlu unsuru değildir. "Aile meclisi kararı' varsa bu karara katılanların hukuksal konumları "suça katılma' kurallarıyla çözülmesi gereken bir sorundur. Failde "töre saikinin' bulunduğunun kabul edilebilmesi için, ölüm kararının "aile meclisi' tarafından alınması, suçun aile mensubu bir kişiye işlettirilmesi, mağdurun çoğunlukla aile bireyi olması ve törelere göre "meşru' sayılan bir davranış nedeniyle gerçekleştirilmesi gibi (evlilik öncesi cinsel ilişki, zorla evlenmeye karşı çıkma gibi) ölçütlerden yararlanılabilirse de, bunun somut olayda tespiti oldukça güç görünmektedir. Özellikle öldürülenlerin yakınları, suça katılmasalar bile törenin kurallarına boyun eğerek bu nedenle yakınlarının öldürülmesine göz yummakta ve davaya katılmadıkları, gerçeğin ortaya çıkarılmasında adli makamlara bilgi vermedikleri genellikle gözlenmektedir."