Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 274 sanıklı Ergenekon davasının usul ve esastan bozulmasına ilişkin gerekçeli kararında "Yargılama sürecinde isim içeren ve içermeyen ihbar mektuplarının kim ya da kimler tarafından yazıldığı yönünde herhangi bir araştırmaya gidilmeksizin hükümde yer alması kanuna aykırı" dendi. Kararda, soruşturma aşamasında devlet sırrına ilişkin belge ve bilgilerin, mahkeme yerine savcılıkça incelendiğine vurgu yapıldı. Devlet sırrı olduğu şüphesi duyulan belgeler konusunda ilgili kurumlardan görüş alınması yerine, konunun uzmanı olmayan askeri savcılıklar ve Genelkurmay Adli Müşavirliklerinden alınan görüşler doğrultusunda hüküm kurulması bozma gerekçesi sayıldı.
Hürriyet'ten Oya Armutçu'nun haberine göre, Yargıtay üyeleri dün çalışarak gerekçeli kararı tamamladı. UYAP’tan tatil günü yayınlanan ilk karar olan Ergenekon kararı, en kapsamlı temyiz kararı olma özelliği de taşıyor. Kararda ‘Ergenekon operasyonlarını hep aynı polislerin yapması, savcıların tutanakları sorgulamadan iddianameye geçirmesi ve hâkimlerin de yasalara aykırı kanıtlara göz yumması nedeniyle tarafsızlıkları konusunda haklı şüphe oluşması’ yasaya aykırı görülüp bozma nedeni yapıldı. Gerekçeli kararda, mahkemelere ve kolluğa gözaltı, arama, dinleme, dijital delillerin toplanması konularında usul dersi verildi.
Kararda özetle şu saptamalar yer aldı:
İşçi Partisi’ndeki aramada ele geçirilen bir CD’de yer alan Yargıtay binası krokisi ve bu krokinin açılımına dair bir metin belgesi 24 Mart 2008’de Taraf gazetesinde yayınlandı. Belgenin büyütülerek incelenmesinde 13 Mart 2008’de, yani aramadan 8 gün önce Taraf gazetesinin Ankara - İstanbul büroları arasında fakslandığı hususundaki iddialar araştırılmadı. Bu konuda Taraf gazetesi yetkilileri hakkında kamu davası açılmışsa dosyanın incelenmesi gerekirdi.
Aynı CD’deki Nusret Senem tarafından oluşturulduğu mahkemece kabul edilen ‘Liman Lokantası Yemeği’ belgesinde, yemeğe sanık Ergun Poyraz’ın da katılacağı yazılı ise de belgenin oluşturulma tarihi olan 2 Ocak 2008’de sanık Poyraz’ın tutuklu olduğu ve belgenin gerçek dışı olduğu hususundaki savunmasının araştırılmadan karar verilmesi.
Yargılama sürecinde isim içeren ve içermeyen ihbar mektuplarının kim ya da kimler tarafından yazıldığı yönünde herhangi bir araştırmaya gidilmeksizin hükümde yer alması kanuna aykırı.
Soruşturma aşamasında devlet sırrına ilişkin belge ve bilgiler, mahkeme yerine savcılıkça incelendi. Devlet sırrı olduğu şüphesi duyulan belgeler konusunda ilgili kurumlardan görüş alınması yerine, konunun uzmanı olmayan askeri savcılıklar ve Genelkurmay Adli Müşavirliklerinden alınan görüşler doğrultusunda hüküm kurulması.
Mahkemece, belgelerin ele geçtikleri tarihte halen sır niteliğini taşıyıp taşımadıklarının araştırılması ve bu araştırma sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmemesi.
Mahkemece, farklı zaman ve yerlerde ele geçen ve birbirini teyit eden kanuni delillere göre Ergenekon terör örgütünün varlığının sabit kabul edildiği belirtildi ve şu tespit yapıldı:
“Kararda ise örgütün hiyerarşik yapısının ortaya konulamadığı, departmanlar ya da hücre yapılanmaları arasında irtibatın ne suretle sağlandığı, astlık-üstlük ilişkisi, emir-talimat verme yetkisi her bir sanık için ayrı ayrı değerlendirilerek, kime bağlı faaliyet yürüttüğü ve kabul edilen örgüt hiyerarşisindeki yeri somut delillerle ortaya konulmamış, sanıkların örgütün ana belgeleri kabul edilen dokümanlardaki ibarelere atıflar yapılmak suretiyle örgüte bağlandığı anlaşılmış olup, örgütün nerede, ne zaman, kimler tarafından ne amaçla kurulduğu somut bilgilerle tespit edilmemiştir.”
Müebbet hapis cezasına mahkûm edilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında dava açıldıktan sonra yasa değişikliği yapıldığı; Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında soruşturma açılmasının Başbakan iznine bağlandığı anımsatıldı. Mahkemenin, Başbuğ’un atılı suçları görev kapsamında işlemediği kabul ederek, davaya devam ettiği, suçlama konusu İnternet Andıcı ve Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nce beraatle sonuçlanan İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı görevinin kendisine sağladığı kolaylık ve avantajla gerçekleştirildiği, bu eylemlerin doğrudan göreviyle ilgili olduğu vurgulandı. Kararda, Başbuğ hakkında Yüce Divan yerine ağır ceza mahkemesinde dava açılması ve yargılamaya bu mahkemede devam edilmesinin Anayasa’ya ve yasalara açıkça aykırılık oluşturduğu belirtildi. Kararda, “Yargılama henüz kesin olarak bitmemişse, yeni yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren yapılacak yargılama işlemlerinde kural olarak yeni yasanın uygulanmasıdır. Açıklanan nedenlerle, sanık Mehmet İlker Başbuğ ile bağlantılı suç işlediği iddia olunan diğer sanıkların durumlarının da Yüce Divan tarafından takdir edilmesi uygun görülmüştür” denildi.
Gerekçeli kararda, Ergenekon davasından ayrılmasına karar verilen Danıştay cinayetinin faili Alparslan Arslan hakkında verilen ceza miktarı, bozma içeriği, tutuklulukta geçirdiği süre ve halen başka suçlardan cezaevinde olması nedeniyle adli kontrol kararının yeterli olmayacağı kanaatiyle tahliye talebinin ve temyiz isteminin reddedildiği kaydedildi.
Kararda mahkemelere ve kolluğa gözaltı, arama, dinleme, dijital delillerin toplanması ve değerlendirilmesiyle, tarafsızlık ve hukuka uygun soruşturma konularında usul dersi verildi. Telefon dinleme ve delil olmayan tapelerin imhası konusunda da AİHM kararları ışığında yasaya uygun dinleme yapılması gerektiği vurgulanıp, bozma greekçesi yapıldı.
Yargıtay'ın gerekçeli kararında sanık eski milletvekili Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in Başkent Hastanesi’ndeki tedavi süreci örgütsel faaliyet kabul edilerek cezalandırıldığı belirtildi. Gelen raporlar ışığında Ecevit’e tıbben doğru tedavi uygulandığı ifade edilerek karar bozuldu.