Yarım asırlık gazeteci bir gece sessizce gitti

Yarım asırlık gazeteci bir gece sessizce gitti

Özelleştirme, güzelleştirme

Bir meslektaş olarak tuhaf ve acı geliyor.

Yarım asırlık gazeteci, kırk yıllık başyazar, “kanunsuz, seçimsiz” Basın Konseyi sabit başkanı, onca yazar kovulurken sessiz kalmış duayenin “bir gecede” gitmesi.

Gazetesinde birine, “istifa et Ekşi” diye yazı yazdırılması!

“Mahcup, hüzünlü” vedası gazete dibine konmuşken, “Hür” manşetin, “Başbakan’ın çocukluk hatıraları”yla donatılması!

Tabii “hakaret” etti; haklı olabileceği “kamusal tabiat-özel santral davası”nda, “Bunlar analarını da satar” diye ısrarla yazarak.

Ama “İçimizdeki alçaklar” diye gazetecileri hedef gösterdiğinde, kankası Özkök’le birlikte; “hakaret”ten öteydi. Kovulan ve vurulan oldu. O zaman gitmediler. Zoraki utandılar neden sonra. Ama “Tabiat” değişmedi.

İçimde bir ses diyor ki, Oktay Ekşi iktidara “hakaret” ederken, “bilinçaltı”nda başka şey mi vardı?

Petrol Ofisi epey ucuza, İş Bankası kaynakları (ve CHP vizesiyle) özelleşip güzelleşirken hiç ses çıkartmamıştı.

Geçen, başyazar olduğu grubun “milli” POAŞ’ı bu kez “yabancıya” satılırken de ses etmedi; diğer “Ulusalcı” arkadaşlarla birlikte.

Belki onca yılın utanç verici sessizliği, bir akşam karanlığı grizu gibi patladı, Karadeniz dereleri üstünden “Analarını da satarlar” deyu her yere aktı!

İçimdeki ses, “örgütlü basın özgürlüğü” kavramını gömüp medyaya “kaypak iletişim özgürlüğü” icadını kakalayan üstada soruyor: “Basın Hürriyet’i” böyle bir şey mi! Amiral gemisinin jilet tarihi (2) Dünün özeti: İktidar zaten bir ötekini silmek isteyen medya grupları buldu. Onlar birbirini dişlemişti, ham yapmak siyasete kaldı!

1. Hürriyet ve Sabah’ın batırmak istediği Milliyet (Doğan) can havliyle “kelepir” Hürriyet’i aldı (1994). Milliyet’i batırmak isteyen Eroğlu ve Özkök, sonra Doğan kurmayı oldu. Aydın Doğan’a söylediğim gibi: Fatih Bizans’ı aldı; Osmanlı İmparatoru Konstantin oldu!

2. Sabah ve Akşam Doğan’a, o ötekilere derken; Uzan’ın Starlar’ı hepsine çullandı.

3. Sabah, Etibank’la batma noktasına geldi. Doğan Sabah’ı (destek diye) bitirmek, yutmak istedi.

4. Star hem Sabah’a, hem Doğan’a saldırıyordu; onlar da onu batırmak istedi.

5. AKP iktidara geldiğinde manzara kabaca şuydu:

Siyasete çullanmış Uzan ile Star. Zor durumda Sabah. Hepsini batırmak isteyen Doğan. Gazete işini becerememiş, bankada sıkışmış Karamehmet.

6. Doğan Grubu, kendine ve AKP’ye saldıran ve batırmak istediği Star’a (iktidarla birlikte) iyice yüklendi. Uzan dosyasının müsaitliği sayesinde Star ganimet oldu.

Bir parçası iktidar yamacına, bir parçası Doğan’a kaldı sonra.

7. Doğan’a saldıran Star künyesi; sonuçta Star’ın gidişine tanık olan Fatih Çekirge ve arkadaşları da bugün Doğan’da yönetici.

8. Doğan (Hürriyet) Sabah’ın ipini çekmek için iki koldan bindirdi. Hem manşetlerle, hem de Sabah kadrolarını transfer edip Vatan’ı kurdurarak. Böylece, yıllarca Milliyet’i batırmak istemiş Zafer Mutlu ve arkadaşları da Doğan’da yönetici oldu!

9. Pek anlayamadığım bu durumu siz anladınızsa tebrik ederim! Özetle şöyle:

Bir zamanlar Milliyet’i (Doğan’ı) batırmak isteyenlerin hemen hepsi; Özkök (Hürriyet), Mutlu (Sabah), Çekirge (Star) (ve ekipleri) kendi gazete ve gruplarını batma, elden çıkma noktasına getirerek hep Doğan’da toplandı!

Buna “transformasyon” mu denir, bilmiyorum!

Lakin şimdi hepsi, Doğan’ın sıkıştırılışı, parçalanışı, satışı sürecinde de yer alıyor! Batırmak, parçalamak, sattırmak istemişlerdi; şimdi içeriden, tanık ne kelime, aktör oluyorlar!

10. Bu arada elbet bir sürü şey daha oldu: Doğan’ın bastırmasıyla Sabah’a (yine) el kondu; yine el değiştirildi. Sonradan “yandaş medya” diye suçladığının oluşması için, hükümetin en önemli “haber, manşet, lojistik” desteği Hürriyet’ten (Doğan’dan) geldi vesaire. Sonra ona da saldırdı, onlar da ona vesaire!

Peki n’oldu şimdi!

Birbirini ve hakikatleri yiyerek semirmek isteyen gazeteciler ancak “otorite”ye yem olur!  (Umur Talu/Habertürk 02.11.2010)