Yarım kalan görüşme...

Yarım kalan görüşme...
T24 - Mustafa Duyar, Sabancı Center'da Sabancı Holding Yönetim Kurulu Üyesi Özdemir Sabancı'nın suikastçisi... Yıllar önce Can Dündar'ın bakanlıktan aldığı izinden kısa bir süre sonra başka bir cezaevine sevk edilen Duyar, koğusuşunda ölü bulunmuştu. Aradan geçen 12 yılın ardından Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar bu kez bazı soruların cevabını bulabilme umudu ile Semra Duyar'la, Mustafa Duyar'ın eşi ile görüştü. Gazeteci-yazar Can Dündar'ın bugün (22 ocak 2010) yayımlanan '‘Mustafa da terör kurbanıydı’ adlı yazısı şöyle: ‘Mustafa da terör kurbanıydı’ Karşılaştığımızda birbirimizi yıllardır tanıyor gibiydik. Oysa daha önce hiç görüşmemiştik.Türkiye’yi sarsan bir büyük suikast, onun da hayatının akışını değiştirmiş, benim de tesadüfen içine girdiğim ve yazdıkça daha çok içine çekildiğim bir girdaba dönüşmüştü.Biraz da o yüzden belki, aynı kara kitabın içinde birbirini arayan roman kahramanları gibi uzun süre buluşabilmeyi beklemiştik.Bu buluşma için çok konu biriktirmiştik.  Yapılamayan görüşme Semra Duyar, Sabancı’nın katili Mustafa Duyar’ın eşi...Dışardan bakan birinin, onun kısa sayılabilecek ömrüne sığdırdıklarına inanması zor. Ama o, üzerinde hiç böyle bir yük yokmuş gibi mütevazı, kibar, sakin, gülümseyen bir kişilik...Yaşıt sayılabilecek çocuklarımızdan konuştuk önce... Okul, ergenlik, hayatla tanışma sorunlarından...Sonra, upuzun bir söyleşi yaptık.Adeta yapılamamış, eksik kalmış bir söyleşiyi tamamladık.Benim Mustafa Duyar maceramı bilenler hatırlayacaktır:1999 başında Afyon cezaevinde onunla görüşebilmek için bir dilekçe vermiştim. Kendisi görüşmeyi kabul etmiş, dönemin Adalet Bakanı da görüşmemize izin vermişti.Ama devreye “iyi saatte olsunlar” girmiş, Afyon’a sevkler yapılmış, Duyar, görüşmemizden hemen önce koğuşunda kurşunlanarak öldürülmüştü.“Ne diyecekti, neden öldürüldü, nakillere kim izin verdi” sorularını geçen 12 yılda çok tartıştık. Ama bazı soruların cevabının eşinde olabileceğini tahmin ediyordum. Çünkü bildiklerini, aklından, kalbinden geçenleri ölmeden önce eşiyle paylaşmıştı. Bu görüşme o yüzden önemliydi. 'O da terör kurbanıydı' “Mustafa da bir terör kurbanıydı” diye lafa girdi Semra Duyar: “O da iyi şeyler yapmadı ama kurban ettikleri kadar, terörün kurbanlarından biriydi. Onun yaşadıkları tarihe objektif olarak kaydedilsin istiyorum. O yüzden konuşmak istedim. Bir yandan da yarım kalmış bir girişimi tamamlamak, sizinle yapamadığı görüşmeyi yapmak istedim. Mustafa sizi okurdu, severdi. O yüzden pek çok görüşme talebi içinde sizinkini kabul etmişti. Bırakmadılar. Ne anlatacaktı tam bilmiyorum, ama bildiğim kısmını anlatmak istiyorum.”Semra Duyar’ın anlattıklarını yarından itibaren aktaracağım. Bugün ise, onun verdiği bazı yeni bilgilerle Mustafa Duyar’ı bir kez daha tanıştırmak istiyorum size...Bildiğimiz bir cinayetin arka planında nasıl bir insan portresi var, daha yakından görebilelim diye... MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY Bir yıkım hikâyesiMustafa Duyar’ın ailesi Arap kökenli... Babası Mustafa, Mısır’da Halit adlı bir saray görevlisinin şoförüymüş. Annesi bir Alevi köylü kadın...Mustafa, annesinin karnında 7 aylık iken babası bir trafik kazasında ölmüş. Yani dünyaya babasız doğmuş. Adını “Mustafa Halit” koymuşlar. 2 yaşında iken annesi bir başkasıyla evlenmiş. Mustafa’ya astsubay amcası sahip çıkmış. Halit, bakımı için her ay Mısır’dan para gönderiyormuş. Bu parayı da amcası alıyormuş.12 yaşına geldiğinde evde üvey babası, bıçakla öz kız kardeşinin üzerine yürüdüğünde, Mustafa’nın annesi araya girmiş ve Mustafa’nın gözü önünde bıçaklanarak ölmüş.Öksüz ve yetim kalan Mustafa’yı amcası Kumkapı’daki oteline almış. Mustafa, orta 2’de okulu terk edip orada çalışmaya başlamış. Emekli asker olan amcası çok disiplinliymiş. Mustafa otelde personelle yatıp kalkmış. Komilik yapmış. Tuvalet temizlemiş.  Anti-sosyal kişilik 1990’da askere gitmiş. Hap kullanıp kendini kestiği için birliğinde ona “Jiletçi Mustafa” denirmiş. İki kez firar etmiş. “Anti-sosyal kişilik” raporuyla terhis edilmiş.Bir dönem her işe girip çıkmış Mustafa... Abisi ile balıkçılık yapmış. Beşiktaş’ta oyuncak satmış. Aksaray’da çalıştığı kebapçıların masa örtülerini yorgan yapıp yatmış. Birkaç kez bıçakla yaralamadan içeri girip çıkmış.Hayatının akışını değiştiren şey, Zeynep Poyraz’la tanışmaları olmuş. 1995’te 24 yaşındayken sevdalanmış devrimci Zeynep’e... Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB) saflarında yeralan Zeynep, onu devrim fikriyle ve örgütüyle tanıştırmış. Mustafa ilk kez kendini bir yere, bir fikre, bir kıza ait hissetmiş.  İntikam yemini Ancak tanışmalarından 15 gün sonra, 1995’in Mart ayında Zeynep, Gazi olaylarındaki çatışmada vurularak öldürülmüş.Bunalıma girmiş Mustafa...İntikam duygusuyla yanıp tutuşmaya başlamış.O dönem DHKP-C’ye yanaşmış. Cezaevinde DHKP-C yöneticilerini ziyarete gitmiş. Birkaç ziyaretten sonra bir örgüt lideri, “Önemli bir eylem için sana ihtiyacımız var” demiş.  1995 Eylül ayında, yani Zeynep öldürüldükten 6 ay sonra İstanbul Maslak’taki İl Jandarma Alay Komutanlığı önünde gece nöbeti tutan iki jandarma erini öldürmüş Mustafa...Serdar’la Tarkan’ı...Muhtemelen kendi yaşıtı iki delikanlıyı...Yanındaki örgüt arkadaşı İsmail’le birlikte onları çapraz ateşe almışlar. Vurduktan sonra yaya olarak kaçmışlar.O dönem bir avukat, Mustafa ve İsmail’le temas kurmuş; onları Fehriye ile tanıştırmış.Sırada büyük bir eylem olduğundan söz etmiş. Ne olduğunu söylememiş, ama “Ölmeye hazırlıklı olun” demiş.Mustafa ölüme çoktan hazırmış zaten... Aklında hep Zeynep’in intikamını alma fikri varmış.Sabancı suikastına bu hislerle gitmiş. YARIN:Bize neden vurdurdular?