Yarına Bakış yazarı Zülfikar Doğan, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak, "Darbelerin en çok zarar verdiği alanların başında görüldüğü gibi, ekonomi geliyor. 15 Temmuz’da darbe girişimi gündeme geldiğinde, dolar 2,80’den 3,10 TL’ye yükseldi. Zaten kaçmakta olan yatırım sermayesi, açıklanan ekonomik reform ve teşvik paketine rağmen, artık kolay kolay uzun süre gelmez. Turizmde tam umutlanmışken geçici rezervasyonlar da iptal edildi" dedi. Doğan, "15 Temmuz darbe girişimi, başarısızlıkla sonuçlansa da ekonomik faturasını önümüzdeki yıllarda hep beraber ödeyeceğiz!" diye yazdı.
Zülfikar Doğan'ın, "Darbelerin ekonomiye darbesi" başlığıyla yayımlanan (18 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Türkiye 1960’dan bu yana, 56 yılda, dördüncü darbe girişimiyle karşılaştı. Aralardaki, Talat Aydemir kalkışmasını, 28 Şubat’ı da sayarsak, sayıyı daha da artırmak olanaklı. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, daha önceki “başarısız” darbe girişimlerine göre, kanlı bir bilanço yaşattı.
Darbelerin, sosyal, siyasal, sosyolojik boyutları yanında, önemli bir başka etkisi ekonomik. Ekonomideki yansımaların faturası, gelecek, yirmi-otuz yılları etkiliyor. Her on-on beş yılda bir, periyodik hale gelen darbeler ve darbe girişimleriyle, ülke onlarca yıl geriye gidiyor.
1960 İhtilalinde, Türkiye ekonomide Güney Kore’nin fersah fersah önündeydi. ABD’nin Marshall yardımları, karayolu hamlesi, barajlar hamlesi… İlk yerli otomobilin üretimi projesi başlamıştı. 1957’de Türkiye, şimdi AB olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na başvurdu. 1959’da üyelik müzakereleri başlamıştı. Yerli otomobil projesi sürdürülerek, ilk yerli otomobil Devrim, ihtilal döneminde üretilmiş olsa da arkası gelmedi. Bugün, Güney Kore’nin dünya çapında üç otomobil markası, bilişim, iletişim, yüksek teknoloji alanında dünya markaları var. G20’de 10’uncu sırada. Türkiye’de ise hala montaj otomobil üretilirken, yüzde 100 yerli otomobili üretecek “babayiğit” aranıyor. G20’de sıramız sürekli geriliyor. 19’unculuğa indik.
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 ihtilallerinde de benzer süreçler yaşandı. 12 Mart’ta Nihat Erim Başbakanlığındaki teknokratlar hükümetine, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu ekonomiden sorumlu bakan olarak atandı. Yapmak istediği ekonomik yapısal reformlar, Türkiye ekonomisini 35 yıl önce ayağa kaldıracak, dışa açacak hamleler, askerlerin aklına yatmadığı için uygulanamadı. Karaosmanoğlu istifa etti, ABD’ye döndü.
1980’de Kenan Evren 12 Eylül ihtilalini yaptığında, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, 24 Ocak Kararları olarak anılan, Türkiye ekonomisini, ayağa kaldıracak, dışa açacak, kronik sorunları çözecek 100 günlük bir programı, 9 aydır uygulamaya koymuştu. Ekonomi toparlanmaya, enflasyon düşmeye, döviz girişi ve yatırımlar, ihracat artmaya başlamıştı. Darbe, tüm bu süreçleri kesintiye uğrattı. Askeri yönetimin kurduğu Bülend Ulusu hükümetinde, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görev alan Turgut Özal’ın gücü, reformları sürdürmeye yetmedi. Yunanistan ile aynı dönemde AB üyeliği gündeme gelen Türkiye, darbe yönetimi nedeniyle, tam üyelik fırsatını kaçırdı. AB Türkiye vatandaşlarına o güne kadar olmayan vize uygulamasına, askeri yönetimin isteğiyle başladı. Yunanistan 30 yıldır AB üyesi, Türkiye belki de en az bir 30 yıl daha bekleyecek.
Darbelerin en çok zarar verdiği alanların başında görüldüğü gibi, ekonomi geliyor. 15 Temmuz’da darbe girişimi gündeme geldiğinde, dolar 2,80’den 3,10 TL’ye yükseldi. Zaten kaçmakta olan yatırım sermayesi, açıklanan ekonomik reform ve teşvik paketine rağmen, artık kolay kolay uzun süre gelmez. Turizmde tam umutlanmışken geçici rezervasyonlar da iptal edildi.
15 Temmuz darbe girişimi, başarısızlıkla sonuçlansa da ekonomik faturasını önümüzdeki yıllarda hep beraber ödeyeceğiz!