YARSAV Başkanı Murat Arslan on yıldır sürdürdüğü Anayasa Mahkemesi (AYM) Raportörlüğü görevinden alındı ve Sayıştay'daki görevine geri gönderildi. AYM’den, Sayıştay’daki kadrosuna gönderilen Arslan’a, adli tatil dönüşü Sayıştay’a geri gönderilme yazısı tebliğ edildi ve herhangi bir gerekçe sunulmadı. Konuyla ilgili açıklama yapan Arslan, "Türkiye 'de muhalif kavramı yok edildi. Artık muhalif yok, doğrudan düşman var. Yandaş değilseniz, düşmansınız, düşman da yok edilmesi gereken bir objedir. Anlayış ve bakış açısı bu” dedi.
Murat Arslan'ın Anayasa Mahkemesi'nde sürdürdüğü raportörlük görevinden alınmasına tepki gösteren Demokrat Yargı, YARSAV ve Yargıçlar Sendikası AYM önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayan Arslan, 10 yıldır AYM'de görev yaptığını hatırlatarak, 4 yıldır YARSAV Başkanı olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Bundan dolayı yargı bağımsızlığına müdahale eden gerek yürütme organı ile gerekse yasama organı ile hep sorunlar yaşadık. Çünkü bizim varlık nedenimiz yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını ve yargıç güvencesini savunmak ve korumaktı. Bu kadar da akıl tutulması yaşanacağını düşünmüyorduk. Anayasa Mahkemesi akademik kariyerini insan hakları ve özgürlükleri üzerine yapmış, AYM son dönemde bireysel başvuru ile insan hakları mahkemesi şeklinde yapılandırılmış, bu konuda daha özgürlükçü olunacağını düşünüyorduk. Ancak yeni Türkiye'nin havasından, yargının tek adam iradesine teslim olmasından AYM de nasibini almış görünüyor.”
Görevinden alındığını öğrendikten sonra AYM Başkanı Zühtü Arslan ile görüşme fıssatı olmadığını kaydeden Arslan şöyle devam etti:
“Daha önce de görevinden ayrılan arkadaşlarımız oldu. Giden arkadaşlarımız AYM başkanı ile görüşür, teşekkür ederdi. Genel Sekreter görevini yürüten raportör arkadaş aradı, sayın başkanın yazının yazılmasını istediğini ve Sayıştay'a döneceğimi söyledi. Gerekçesini sorduğumda, 'gerekçe yok, başkanın takdiri' dedi. 3 AYM başkanı ile çalıştım. Daha önceki başkanlardan dünyaya bakış açımızın uyuşmadığı başkanlar oldu ama böyle bir şeyin akıllarından dahi geçmediğini düşünüyorum. Haklar ve özgürlükleri en üst düzeyde korumak için yapılandırılan bir mahkemede böyle bir şey düşüneceklerini zannetmiyordum. Türkiye'de muhalif kavramı yok edildi. Artık muhalif yok, doğrudan düşman var. Yandaş değilseniz, düşmansınız, düşman da yok edilmesi gereken bir objedir. Anlayış ve bakış açısı bu."
Demokrat Yargı, YARSAV ve Yargıçlar Sendikası da AYM'nin önünde ortak bir açıklama yaparak, Murat Arslan'ın görevden alınmasını kınadı. “Derhal bu haksız, hukuksuz karardan dönülmesini ve Murat Arslan’ın görevine iadesini istiyoruz" denen ortak açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
"Tüm yargıç, savcı, avukat meslektaşlarımızı, yargı örgütlerini, Türkiye Barolar Birliğini, Baroları, sivil toplum örgütlerini, hukuk ve demokrasiye saygılı halkımızı YARSAV’a ve Murat Arslan’a destek olmaya çağırıyoruz. Hakkımızda ferman yazılsa da kendi aklımızla düşünmeye devam edeceğiz.
Sadece YARSAV Yönetiminin tehdit edilmesini mi, değil, HSYK’nın merhametinden ve dağıttığı ulufeden yararlandırılmaları için meslektaşlarımızın YARSAV ve Yargıçlar Sendikası üyeliğinden istifa etmelerinin ve YBD’ye üye olunmasının şart koşulmasını da anlayamıyoruz.
Murat Arslan şimdiye dek onurundan, kişiliğinden ödün vermemiş, varlığını siyasi iktidarın varlığına armağan etmemiş, saygın bir hukukçudur ve YARSAV’ın başkanıdır. Düne kadar Anayasa Mahkemesi Raportörü olarak görev yapmakta iken adli tatilde sessiz sedasız bir şekilde Mahkeme ile ilişiği kesilmiş ve Sayıştay’daki görevine geri gönderilmiştir. Elbette Sayıştay’daki görevi de saygın ve onurlu bir görevdir. Fakat, kendisine nezaketen bir söz hakkı verilmeden, bir sebep belirtmeden Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından görevine son verilmiş, izinden döndüğünde yazısı tebliğ edilmiş, ardından mahkeme koridorunda görülmesi bile rahatsızlık yaratmış, gitmeyeceğinden endişe edilmiştir.
Neden mi? Çünkü, Anayasa Mahkemesi’nin muktedirleri ve onların memurlarının Murat Arslan ile karşılaşmaya yüzleri ve cesaretleri yoktur. Yaptıklarının haksız olduğunu kendileri de bilmektedir. Zira utançları yaptıklarını açıklamaya engeldir ve bu nedenle de hukuken sakat bu işlem için yargı kamuoyunun tatilde olduğu zamanı seçmişlerdir.
Gönderilme kararını, 4 Ağustos 2015 tarihinde Adalet Bakanı Kenan İpek’in, YARSAV hesabından atılan ve HSYK’yı eleştiren bir twit nedeniyle durumun HSYK’ya iletildiğini, gereken inceleme ve soruşturmanın yapılacağını ifade ettiği gazete söyleşisinden bağımsız değerlendirmek mümkün değildir.
Türkiye’nin Anayasal Kurumları ve yasal kuruluşlarının, bırakın siyasi otoritenin söylediklerini, zihninden geçenleri emir telakki etmeye dönüşen biat kültürünü bu kadar benimsemeleri hukuk ve demokrasiyi, yargının bağımsızlığı ve yargıç tarafsızlığı ilkelerini tehdit eder hale gelmiştir. Artık gerçek kişilerin değil tüzel kişilerin de gözleri ve gönülleri mühürlenmiş, gönüllerine kin ve nefret tohumları ekilmiştir.
Siyasi iktidar, uykusunu kaçıran, yargı bağımsızlığını ve yargıç tarafsızlığını içselleştirmiş, kendisine tevdi edilen yargılama ve millet adına karar verme gücünü ikbal ve istikbal beklentisi uğruna siyasi otoriteye, muktedire rehnetmeyen yargıçlara, bu yargıç ve savcıların oluşturduğu yargı örgütlerine tahammül edememektedir.
Biz gittikçe otoriterleşen, eğitimsizleştirilmiş, yoksullaştırılmış ve yoksunlaştırılmış tek tip insan yetiştirmeyi amaçlayan siyasi iktidarı zor da olsa anlayabiliyoruz. Fakat siyasi iktidarın gölgesi altında doğup gelişen ve kendisine yargının çoğulcu örgütüyüm diyen, çoğulculuğu aynı şeyleri söyleyen çokluk olarak anlayan bir yapının her şeye rağmen bir yargı örgütünü soruşturmayla, gereğinin yapılacağı ile tehdit eden bir Adalet Bakanının yanında yer almasını, bağımsız bir yargı örgütü olan YARSAV’ın Başkan ve Üyelerinin cezalandırılmasından, zarar görmesinden nemalanmaya çalışmasını ve bizatihi yargıç ve savcılar eliyle örgütlü olmanın anlam ve öneminin ikincilleştirilmesini, değersizleştirilmesini anlayamıyoruz. Sadece YARSAV Yönetiminin tehdit edilmesini mi, değil, HSYK’nın merhametinden ve dağıttığı ulufeden yararlandırılmaları için meslektaşlarımızın YARSAV ve Yargıçlar Sendikası üyeliğinden istifa etmelerinin ve YBD’ye üye olunmasının şart koşulmasını da anlayamıyoruz.
Sonuç olarak; Siyasi iktidar, muktedir talimatını vermiş, Adalet Bakanı soruşturma ve gereğinin yapılacağı tehdidiyle durumu başkanı olduğu HSYK’ya bildirmiş ve bunu kamuoyuna duyurmuş, Anayasa Mahkemesi Başkanı da bu güne kadar başarılı bir şekilde çalışan, onurundan, kişiliğinden, hukukçuluğundan ödün vermeyen, ikbal ve istikbal beklentisiyle beynini ve vicdanını siyasi iktidara teslim etmeyen YARSAV Başkanı Murat Arslan’ın mahkeme ile ilişiğini kesmiş, görevine son vermiştir.
Şiddetle kınıyoruz. Derhal bu haksız, hukuksuz karardan dönülmesini ve Murat Arslan’ın görevine iadesini istiyoruz.
Tüm yargıç, savcı, avukat meslektaşlarımızı, yargı örgütlerini, Türkiye Barolar Birliğini, Baroları, sivil toplum örgütlerini, hukuk ve demokrasiye saygılı halkımızı YARSAV’a ve Murat Arslan’a destek olmaya çağırıyoruz.
Biz bu zulmü, otoriterleşen bir siyasi iktidarı, tek tipleştirmeyi, yargıyı siyasi iktidara ram eden zihniyeti kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.
Uluslararası yargı örgütlerine bu haksız hukuksuz tasarrufu taşıyacağız. Bizim mücadelemiz evrensel hukuk ilkelerinin bizim güzel ülkemizde de egemen kılınmasına dairdir.
Yargının, kim olursa olsun siyasi iktidarın emrine amade edilmesine, yargıç ve savcıların memurlaştırılmasına, HSYK’dan iltifat görmeleri karşılığı onurlarının ve kişiliklerinin yok edilmesine izin vermeyeceğiz."