Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki hak ihlali kararının vermesine ilişkin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) başkanı Murat Aslan, AYM'nin gerekçeli kararında muhalefet şerhi düşen hakimlere tepki gösterdi. Arslan şerh kararı veren hakimleri 'Hitler Almanyası'ndaki döneme benzetti.
Yarına Bakış'ın haberine göre, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Murat Arslan, AYM'nin gerekçeli kararında muhalefet şerhi düşen hakimlere tepki gösterdi. Karşı oyları okuyunca Hitler Almanyası'nın akla geldiğini belirten Arslan,“Hitler Almanyası'nın Adalet Müşaviri Hans Frank, yargıçlara, ‘Nasyonal Sosyalizm karşısında hukuk bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorunuz: Benim yerimde Führer olsa nasıl karar verirdi?' diye sesleniyordu. Yürütmeyle bütünleşen hakimlerin varlığı korkutucu.” dedi. Murat Arslan, yargının hak ve özgürlüklerin güvencesi olması gerektiğini de hatırlatarak, “Adaleti sağlamaktan ziyade otoritenin bir enstrümanı olarak güvenliği sağlamak amacıyla hareket edeceklerini açıkça ifade etmiş olmalarıyla tam bir akıl tutulmasına işaret etmektedir.” ifadelerini kullandı.
Arslan, karşı oylarda geçen “Savaş zamanında muhalif olma ile hain olma arasındaki çizgi oldukça kaygan bir zeminde yer alır.” sözlerine de dikkat çekerek şu değerlendirmede bulundu: “Otoritenin söylemi bir yargı kararına nasıl da taşınmış. Bu görüşe göre muhalif herkesin vatan haini olarak yaftalanması gayet normal. Bu anlayış, 21. yüzyılda modern hukuk devleti açısından son derece tehlikeli bir durumdur ve ülkemizin özgürlük yönünde olması gereken ama her geçen gün bu eğilimden kopuş yaşayan gidişatına yargı eliyle verilen desteğin son derece korkutucu bir boyutunu temsil etmektedir.”
YARSAV Başkanı Murat Arslan'ın, ‘tüyler ürpertici' dediği karşı oylardaki bazı ifadeler şöyle: "Devleti yöneten otorite milli güvenliği tehlikede görüyorsa bunun görmezden gelinmesi, ifade özgürlüğünden beklenen görev ve sorumluluklarla çelişmektedir. Bir ülke savaş halindeyken mevcut politikalar nedeniyle muhalif kişilerin hain ya da vefasız olarak görülme olasılığı çok yüksektir. Kendi hayatlarını ya da yakınlarının yaşamını tehlikede gören birey, yurtseverlik duygularının tavan yaptığı ve ulusun kenetlendiği bir dönemde muhaliflere esneklik göstermez. Hükümet ise ülkenin düşman karşısında bölünmüş bir görüntüyle düşmanın şevkinin artmasını ve savaşanların cesaretlerinin kırılmasını hiç istemez. Bu nedenle savaş zamanında muhalif olma ile hain olma arasındaki çizgi oldukça kaygan bir zeminde yer alır.”