YARSAV: Hükümet kanadından teklif geldi, ama ne cemaat ne de hükümetle işbirliği yok

YARSAV: Hükümet kanadından teklif geldi, ama ne cemaat ne de hükümetle işbirliği yok

YARSAV Başkanı Murat Arslan, Ekim ayında gerçekleşecek olan HSYK seçimleri öncesi "hükümet kanadından aracılar vasıtasıyla ilk zamanlar teklif geldiğini, ancak cemaat ile de hükümetle de işbirliği yapmayacaklarını" söyledi.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası HSYK seçimlerinin önem kazanmasıyla yargıdaki gruplar da harekete geçti. Hükümete yakın Yargıda Birlik Platformu ve cemaate yakın olduğu öne sürülen grup HSYK seçimleri için adaylarını açıklamazken YARSAV ve Yargıçlar Sendikası bloğu HSYK seçimleri için adli yargıda 11 adayını açıkladı. HSYK seçim sürecini Al Jazeera’ye değerlendiren YARSAV Başkanı Murat Arslan, kazanmak için yola çıktıklarını ancak ilke ve değerlerinden taviz vermeyeceklerini belirtti:

“Değişik güç odaklarıyla iş birliği yapılarak bir ivme sağlanabilirdi. Ancak yargıdaki tüzel kişiliğe sahip meslek örgütleri dışında kimse meşru muhatabımız değildir. Ne olursa olsun seçimi kazanmak hedefine kilitlenmenin, taviz, yozlaşma ve teslimiyete kapı açacağının farkındayız. Biz onurumuzla ve ilkelerimizle kaybetmeyi, taviz vererek kazanmaya tercih ediyoruz. Sürecin başlarında hükümet kanadından aracılar vasıtasıyla seçimlere yönelik işbirliği talepleri oldu. Ancak biz bu konuda da ne cemaatin ne de Başbakanın kontrolünde olan bir yargıyı kabul etmediğimizi ve her iki tarafı da reddettiğimizi baştan söyledik.”

 

'Seçim sürecini bağımsız yürüteceğiz'

 

Yarsav başkanı Arslan HSYK seçimlerinde ilkelerini ortaya koyacaklarını ve bağımsız bir şekilde HSYK seçim sürecini yürüteceklerini belirtti:

“Yargıda meşru olarak varlık sahibi diğer yargı örgütleriyle görüşmelerde bulunduk. Bu görüşmelerin sonunda, aynı ilkeler etrafında birlikte hareket ettiğimiz Yargıçlar Sendikası ile bu süreci yürütüyoruz. Yargı bağımsızlığını savunmak amacıyla kurulmuş bir derneğiz. Yargı bağımsızlığına en büyük tehdit kaynağı ise özellikle bizim ülkemizde yürütme organı ve siyasal iktidar. Böyle bir durumda yargının ana tehdit unsuruyla seçime işbirliği yaparak girmemiz söz konusu olamazdı. Ama maalesef bazı meslektaşlarımız doğrudan hükümet projesi olan, platform adı altındaki oluşumun içerisinde yer aldılar. Şimdilerde ‘yetmez ama evet’çilerin yaptığı gibi o arkadaşlarımız da ileride böyle bir projeye alet oldukları için çok pişman olacaklar ama iş işten geçmiş olacak.”

 

Cemaatle işbirliği yaptılar mı?

 

YARSAV’ın adaylarının bir kısmının cemaat mensubu olduğu iddialarına da cevap veren Arslan, HSYK seçim sürecinde de kutuplaşamaya gidildiğini söyledi:

“Gelinen süreçte edindiğim izlenim, diğer seçimlerde olduğu gibi HSYK seçim sürecinin de çok da adil, dürüst ve şeffaf olmayan yöntemlerle ve gerginliğe ve kutuplaştırmaya dayalı bir atmosferde gerçekleştirileceği yönünde. 2010 seçim sürecinde hükümet “yargıdan dedeleri temizleyeceğiz” diyerek süreci yürütmüş ve kendilerine muhalif olan herkesi aynı potaya koyarak yaftalamıştı. Şimdi de aynı yöntemle “yargıdan çeteleri temizleyeceğiz” diyerek, bu sefer tüm muhalifleri cemaatçi olarak yaftalıyorlar ya da bunu diyemedikleri kesimler için de cemaatle işbirliği yapıyor diye yaygarayı koparıyorlar. Yani batı cephesinde değişen bir şey yok. Yine aynı taktikler, sadece düşman konsepti farklılaştı. Bir de şunu iyi görmek gerekir. Cemaat hükümet savaşının geldiği nokta itibarıyla karşımızda seçimi kaybettiklerinde her şeylerini kaybedecek bir kitle var. Bu korkuyla her türlü yalan ve iftiraya başvurabiliyorlar.”

Adaylarının cemaatten olduğuna dair delil konulması halinde gereğinin yapılacağını belirten Arslan, “adaylarımız ortada, bizim bilmediğimiz bir şey varsa çıkarsınlar somut olarak ortaya koysunlar.” İfadesini kullandı:

“Şu ana kadar, HSYK seçim çalışmalarını en doğru, dürüst ve şeffaf yürüten tek güç YARSAV ve Yargıçlar Sendikası bloğudur. Baştan itibaren tüm süreci kamuoyunun gözü önünde yürütüyoruz. Adayların belirlenmesi de katılımcı bir anlayışla ve gayet demokratik bir şekilde oldu. Bölgesel toplantılar yaptık, anket çalışmaları gerçekleştirdik. Öne çıkan isimler arasından uzun tartışmalar sonucunda her iki örgütün yönetim kurulları olarak destekleyeceğimiz adayları birlikte ortaya çıkardık. Yani şunu rahatlıkla ifade edebilirim; tüm adaylarımız, isimleriyle değil, savunulan ilke ve değerlere bağlılık ve duruşlarıyla aynı nitelikteki adaylar içinden belirlenmiştir.”

 

Çarşaf mı, tek oy mu?

 

HSYK seçimlerinde tek oy sistemi ile Çarşaf liste ayrımını da değerlendiren Arslan, tek oy sisteminin demokratik ve çoğulcu yapının oluşmasına katkı sunacağını belirtti:

“Nisan başında Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile yaptığımız görüşmede, tek oy sisteminin çoğulcu demokrasiye daha uygun olduğunu söyledik. Yargıda varlık sahibi tüm görüşlerin temsil edildiği çoğulcu bir yapı istiyorsanız tek oy sistemini getirin dedik. Anayasa Mahkemesinin HSYK Yasasındaki iptal kararı da bu sonuca yönelik ifade içeriyordu. Ancak Yargıda Birlik Platformu yeni kuruluyordu ve hükümet kanadı kendini çok güçlü gördü. Çarşaf listeyle HSYK üyeliğine seçilecek tüm adayları blok bir şekilde biz belirleriz diye düşündü. Şu an bunun o kadar kolay olmadığını gördüler ve tek oya dönelim mi diye düşünüyorlar. Hukukun gereği ve demokratik olduğunu düşündükleri için bunu yapmıyorlar. Tek oy sistemine geri dönmeyi seçim süreci başlamadan hükümet düşünebilirdi, bu bir fırsattı ancak şu aşamada seçime girecek tüm gruplar ve adaylar çarşaf liste sistemine göre hazırlık sürecini yürüttüler, dolayısıyla resmi takvim başlamak üzereyken bu sisteme dönülmesinin mantığını çözemiyorum.”

2010 yılında referandum sürecine de değinen Arslan, 2010 referandum sürecinde herkesin bir kısım yanlışlar yaptığını ancak YARSAV olarak kendi hatalarından gerekli dersleri çıkardıklarını ve 2014 HSYK seçim çalışmalarını sağlam ve psikolojik olarak güçlü bir zeminde yürüttüklerini belirtti.

Kaynak: AL Jazeera