Cinsel suçlar yasa tasarısıyla cinsel tacizin üst cezası 7 yıldan 10 yıla yükseltiliyor. Fakat maddede yer alan ‘fiilin ani hareketle işlenmesi’ tabiri cezayı hafifletiyor. Avukat Hülya Gülbahar ‘ani hareket’ kavramının net olmadığını ve suiistimal edilebileceğini söylüyor.
Dün TBMM Adalet Komisyonu’nda hararetli tartışmalara neden olan yeni tasarıda, kadın ve çocuklara yönelik cinsel suçlarda, “ruh sağlığı bozuldu mu bozulmadı mı” araştırmasına son veriliyor, böyle bir olayda ruh sağlığının doğal olarak bozulacağı baştan kabul ediliyor, özellikle çocuklar Adli Tıp incelemesinin negatif psikolojik etkilerinden kurtarılıyor. Ayrıca cinsel tacizin, internet ortamında teşhir ya da cep telefonu mesajlarıyla yapılmasının ağırlaştırıcı neden olması gibi başka olumlu yenilikler de var.
Hürriyet gazetesinden Emel Armutçu’nun haberine göre, avukat Hülya Gülbahar, bunlardan daha fazla tartışmalı nokta bulunduğunu şu sözlerle belirtti:
Mesela mevcut yasanın 102’nci maddesinde yer alan ‘cinsel taciz’in 2 yıldan 7 yıla kadar olan cezası, yeni tasarıda 5 yıldan 10 yıla kadar yükseltiliyor. Ancak hemen arkasından gelen kafa karıştırıcı bir cümle var: Fiilin ‘ani hareketle’ işlenmesi halinde ceza 2-7 yıla düşüyor. Ani hareket kavramının hukuki içeriği çok tartışmalı. Uygulanması oldukça güç, farklı yorumlar yapılabilir, seneler süren Yargıtay aşamalarına neden olabilir. Kaldı ki bu cümle nedeniyle ceza daha düşük verilebilir. Cezalar artırılıyor deniyor ama burada sarkıntılık suçu, cezası ağır olan cinsel saldırı suçları içinde daha hafif bir suç haline getiriliyor ve 2005 öncesinde olduğu gibi daha az cezalandırılıyor.
Mevcut yasada cinsel saldırı sırasında mağdurun direncini kırmak için uygulanan şiddet, belli bir ölçüyü aşarsa, ayrıca ‘yaralama’ suçundan da cezalandırılıyor. Oysa yeni tasarıda bu cezalandırma, sadece ‘iyileşme olanağı olmayan’ haller için geçerli kılınıyor. Yani fiziksel hasar kalıcı değilse, yaralama suçu ayrıca cezalandırılmıyor. Dolayısıyla ceza, yine iniyor.
‘Ani hareket’ karmaşası, çocuk istismarıyla ilgili 103’üncü maddede de yer alıyor. Tasarıda çocuğu cinsel yönden istismar eden kişiye verilmesi öngörülen ceza 3-8 yıldan 8-15 yıla yükseltiliyor. Ancak fiilin ‘ani hareketle’ işlenmesi halinde yeniden 4-8 yıla indiriliyor. Oysa ani hareketle yapılan bir tacizin, çocuğu daha az etkileyeceğini söylemek zor ve ‘ani hareket’in farklı yorumlanmaya açık olması, uygulamada sorun yaratmaya aday.
Mevcut yasanın 104’üncü maddesinde “Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, 15 yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi”nin 6 aydan 2 yıla kadar öngörülen cezası, tasarıda 2 yıldan 5 yıla çıkarılıyor. Ancak belirtildiği gibi şiddet içermeyen bu “suç”u işleyenlerin ikisi de 18 yaşın altında olabiliyor. Yani tasarıyla gençlerin flört etmesine daha da ağır ceza geliyor.
17 yaşında, hatta hâkim kararıyla 16 yaşında ve genellikle zorla evlendirilebilen çocukların, evlenmeden önce kendi arzularıyla bir cinsel deneyim yaşamasını engellemeye çalışan bu madde tartışılmalı. Çocukları korumak için bir düzenleme yapıyorsak 15-18 yaş altındaki çocukların korunması gerekir. Eğer böyle bakacaksak, çocuklar 5 yaşında da evcilik, doktorculuk oynuyorlar, şu anki haliyle bu da suç kapsamına giriyor ve her iki çocuk da mağdur oluyor.
Tasarıya Türk Psikiyatri, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi ve Adli Tıp Uzmanları derneklerinden de ciddi eleştiriler geldi. Özellikle bu bölümde çocukların “bir yanlış davranışları” sonrasında birdenbire yetişkin pedofiller, prototip çocuk tacizcileri düşünülerek yapılmış yasayla yargılanma durumunda kalmalarının vahim olduğu belirtildi.
Yargı paketinin TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerinde, çocuklara yönelik cinsel suçların cezalarının artırılması tartışmalara neden oldu. Sarkıntılık suçunu düzenleyen maddenin görüşülmesinde 15-18 yaş aralığındaki ergenler arasındaki ilişkiler değerlendirildi. CHP İzmir Milletvekili Binnaz Toprak, “Erkek kızı öpüyor, ceza alıyor. Kız öpünce ceza yok. Eşitliğe aykırı” dedi. Adli Tıp Uzmanları Derneği’nden Prof. Dr. Ümit Biçer, ergenlerin meraktan ya da cinselliği tanımak için yaptıkları eylemlere öngörülen cezaların, cinsel şiddeti alışkanlık haline getirmiş reşit insanların davranışıyla eşitlendiğini savundu. Biçer, akranlar arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesini önerdi.