10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde, tutuklu 146 gazeteciyle dayanışma amacıyla bir araya gelen basın örgütü temsilcilerine, Silivri Cezaevi önünde açıklama yapma izni verilmedi. Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz sahibi Orhan Erinç, "Yasaklar burda da bizleri buldu. Türkiye’nin ileri demokrasiyle yönetildiğinin iddia edildiği bir süreçte, bu olay, hem demokrasi tarihimiz hem basın tarihimiz açısından çok önemli bir anı olarak kalacak" dedi.
Cumhuriyet'ten Zehra Özdilek'in haberi şöyle:
"Gazetecilik Suç Değildir" demek için yola çıkan grup, İstanbul Valiliği’nin yasağı nedeniyle, jandarma tarafından, Silivri Cezaevi kavşağında durduruldu. Pankart açan grubu engellemek üzere, TOMA ve yeni jandarma ekibi de geldi. Jandarma, plakalarını not ettiği araçların çekilmesini istedi. Yasağa tepki gösteren gazeteciler, Silivri merkezine döndü. Uluslararası Basın Enstitüsü Derneği (IPI), Uluslararası PEN, PEN Türkiye Merkezi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, DİSK Basın İş, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Haber-Sen, Türkiye Yazarlar Sendikası, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye üyeleri ile tutuklu yazar ve yöneticilerimizin aileleri, Silivri Cezaevi yakınlarında durduruldu. Jandarma, 'valilik ve kaymakamlık kararı var' diyerek, otobüslerin ilerlemesine izin vermedi. Otobanda konuşan TGC Başkanı Turgay Olcayto, dayanışma eylemine izin verilmemesinin üzücü olduğunu dile getirerek, “Bizim istediğimiz tutuklu gazetecilerin bir an önce çıkmasıdır. Onlar sadece gazetecilik yaptı” dedi.
Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz sahibi Orhan Erinç, dışarıdaki Cumhuriyet çalışanları ve içerideki Cumhuriyet çalışanlarının aileleri adına söz aldı. Gazeteciliğin suç olmadığını, ifade özgürlüğünün en önemli insan haklarından biri olduğunu vurgulamak için geldiğini söyleyen Erinç, “Yasaklar burda da bizleri buldu. Türkiye’nin ileri demokrasiyle yönetildiğinin iddia edildiği bir süreçte, bu olay, hem demokrasi tarihimiz hem basın tarihimiz açısından çok önemli bir anı olarak kalacak. Basının acı ve kara günleri bir hayli fazla. Ben 50 yıl kadar önce Niyazi Ahmet Banoğlu’nun 'Türk Basınının Acı Günleri' diye bir kitabını da okumuştum. O kitaba yeni ekler yapmak konusunda Türkiye’yi yönetenler gerekli katkıları sağlamakla meşguller. Buradan, Cumhuriyet ailesinden tutuklu olan hem de diğer tutuklu meslektaşlarımıza sevgilerimizi, selamlarımızı sunuyoruz” dedi.
PEN Türkiye Merkezi Başkanı, Cumhuriyet yazarı Zeynep Oral, ifade özgürlüğünün olmadığı bir yerde yaşam hakkının da olmadığını vurgulayarak “Bıraktık demokrasiyi artık yaşam hakkı istiyoruz. İfade özgürlüğü olmadan yaşam hakkı olamaz. Ne ile suçlandığı belli olmayan bir gazeteci bile hapisdeyse hiç ama hiçbirimiz özgür değiliz” diye konuştu.
Yol kenarındaki açıklama jandarma müdahalesiyle sona erdi. Basın örgütü temsilcileri ve tutuklu yakınları da Silivri Meydanı’nda toplandı. Burada konuşan Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, avukat Bülent Utku’nun annesi Sebat Utku da oğluyla gurur duyduğunu belirterek, “Oğlum için ayakta duruyorum. Adalet yerini bulacak. Oğlumu ve arkadaşlarını çok seviyorum” dedi.
IPI İletişim Direktörü Steven Ellis, 10 Aralık’ın dünyadaki herkesin onurlu bir şekilde yaşanmasına adanmış bir gün olduğunu belirterek, “Muhalefetin bir ceza öğesine dönüştürülmesi hem Türkiye hem de demokrasi için önemli bir sorun” dedi.
Uluslararası PEN Temsilcisi Wolfgang Martin Roth, Türkiye’ye ilk ziyaretini 45 yıl önce arkeoloji öğrencisiyken yaptığını, halkı Müslüman olan bir ülkenin Atatürk sayesinde demokrasiye yakın bir ülke olmasından dolayı gurur duyduğunu belirtti. Roth, “Türkiye demokrasisinin çok büyük bir yara almış olduğu bugünlerde tekrar buraya gelmiş olmak içimi acıtıyor. Bu güzelim ülkenin polis devleti olmasını istemiyorum” diye konuştu.
DİSK Basın İş Sendikası Başkanı Faruk Eren, Silivri Cezaevi önünde açıklama yapamadıklarını dile getirerek, “Bu karanlıktan kurtulacağız” diye konuştu. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, “Bugün en demokratik hakkımızı kullanarak içerdeki arkadaşlarımıza mesaj vermeye gelmiştik. Açıklamaya izin verilmedi” dedi. Çağdaş Gazeteciler Derneği İstanbul Temsilcisi Uğur Güç, uzun süredir demokrasiyle bağdaşmayan durumların yaşandığına dikkat çekti.
Açıklamanın ardından, tutuklu yazar ve yöneticilerinin, CHP milletvekili Zeynep Altıok aracılığıyla gönderdiği mesajlar okundu. Altıok, “Arkadaşlarımız tamamı orda son derece dirayetli. Hepsinin kaygıları kendileri için değil Türkiye için. Özellikle Murat Sabuncu selamlaşmanın hemen arkasından gazetecilik yaparak Türkiye değerlendirmemi sordu. Diğer arkadaşlar da benzer sorular yöneltti. Orada tutuklu olmalarına rağmen gazetecilik görevlerini sürdürüyorlar. Hayat onlar için onurlu mücadele içinde devam ediyor” dedi. Yazar ve yöneticilerimizin mesajları şöyle:
Murat Sabuncu: 10 Aralık İnsan Hakları Günü dünyada bu kadar büyük acılar varken Halep’te insanlar katledilirken...Ülkemde, Gazeteciler, yazarlar, Kürt siyasetçiler cezaevindeyken, analar hâlâ ağlıyorken, Cumartesi Anneleri’nden Asiye Karakoç evladının katilini bulamadan bu dünyadan göçmüşken, kendim için bir şey istemeye, söylemeye utanırım... Ama bugün özgürlüğümün çalınmasının 41. günü. Ne yüksek duvarları cezaevinin... Ne kelepçeli gezmelerim, ille de memleketim...
Akın Atalay: Sevgili insan hakları savunucusu Voltaire’in dediği gibi “hükümetler hatalıyken haklı olmak tehlikelidir”. Bizler Cumhuriyet gazetesi ailesi de bu dönemde tehlikeli ve riskli bir görevi yerine getiriyoruz. Gerçeğe sadakat ve gerçekleri halka aktarmak. Bunun bir bedeli var ve bu bedeli şerefle ödüyoruz. Hepinize dayanışmanız için teşekkürler.
Bülent Utku: Halkların, haklıların, özgürlük, eşitlik, adalet mücadelesi tarihin hiçbir döneminde bütün çabalara rağmen engellenememiştir. Türkiye’mizde de eninde sonunda bu mücadele meyvelerini verecektir. Selam olsun bu mücadeleye katkısı olanlara.
Kadri Gürsel: En temel insan hakkı olan özgürlüğü, ifade ettiği düşünceleriyle suç isnat edilerek elinden alınmış bir gazeteci olarak tüm özgürlükçü demokratların, yurtseverlerin cumhuriyet okurlarının ve dünyanın çeşitli köşelerinde insanlık değerleri için mücadele edenlerin “insan hakları” gününü kutluyorum. İnsanlık sonunda galip gelecektir. Yazarı ve yayın danışmanı olduğum Cumhuriyet gazetesine karşı düzenlenen orantısız ve hukuksuz operasyonun tutuklularından biri olmasaydım, IPI Yönetim Kurulu üyesi olarak bugün Silivri Cezaevi önünde düzenlediğiniz etkinlikte Cumhuriyet tutuklularının ve tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması talebini sizlerle beraber haykıracaktım. Bunu şimdi “içeriden” yapıyorum. Tüm tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın.
Güray Öz: Tutuklu bir gazeteci olarak insan hakları gününü kutluyorum.
Musa Kart: Türkiye’de ve dünyada sergilenen dayanışma fotoğraflarından çok etkilendim. Bu fotoğraflara giren tüm dostları sevgiyle kucaklıyorum.
Mustafa Kemal Güngör: Özgürlük, eşitlik ve adalet için özgür günlerde mücadeleye devam edeceğiz. Hukuk adına karanlık günlerden geçiyoruz. Milletvekillerinin, belediye başkanlarının tutuklu olduğu, belediyelere kayyımların atandığı günler. Milli irade diyenlerin milli iradeye saygısını da görmüş oluyoruz. Sulh ceza hâkimlerinin hali de ortada. Tutuklama fırınlarına dönüştü Türkiye. Biz yargı bağımsızlı için hep dikkat çekiyorduk. Geldiğimiz noktada Avrupa Birliği HSYK gözlem statüsünü askıya almış. Eğitim notumuz, özgürlük ve adalet notumuz kırık. Utanç verici bir tabloyla karşı karşıyayız.
Turhan Günay: Başta Eren Aysan ve Kemal Kocatürk olmak üzere sanatçıları hedefleyerek, konunun uzmanlarını yok ederek nereye varılacağını düşünemiyorum. Tüm baskı gören sanatçı, gazeteci, yazar ve yayıncıların yanındayız.