Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi 2019'da hayatını kaybeden hayvan hakları aktivisti Burak Özgüner'in annesi Eray Özgüner'in çağrısıyla bir araya gelen birçok kurumun desteğiyle oluştu. İnisiyatif, önümüzdeki haftalarda Meclis'te görüşülmesi beklenen hayvan haklarına ilişkin taleplerini aktardı.
Burak Özgüner’in annesi Eray Özgüner’in çağrısıyla bir araya gelen; ülke genelinde hayvan hakları, ekoloji, kadın hakları, LGBTİ+ hakları, cinsel şiddetin önlenmesi, insan hakları, engelli hakları, toplum sağlığı, çocuk ve yaşlı hakları, alanlarında faaliyet gösteren birçok kurumun desteğiyle oluşan Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, önümüzdeki haftalarda mecliste görüşülmesi beklenen, hayvan haklarına ilişkin yasa tasarısıyla ilgili kampanya başlattı.
İnisiyatif, düzenlediği çevrimiçi basın toplantısında yaptığı açıklamada, yasada yer verilmesi istenen talepleri kamuoyuyla paylaştı ve kampanyaya tüm ülkedeki hayvan dostlarının desteğini istedi.
Yaşam hakkının siyasetler üstü bir hak olduğu ifade edilen açıklamada, mevcut yasanın hayvanların yaşam hakkını korumaktan uzak olduğu ve İnisiyatif’in taleplerinin bu yasal yetersizliğin artık kesin olarak giderilmesi çizgisinde oluşturulduğu ifade edildi.
İlk söz alan Eray Özgüner hayvanlar için adaletli bir kanun beklediğimizi belirtti.
“Hayvan hakları aktivisti yaşam savunucusu oğlum Burak Özgüner’i geçen yıl kaybettim. Burak ömrünü bu mücadeleye adamıştı. Mecliste milletvekillerinin kapılarında bekledi, dosyalar sundu, anlattı anlattı. Bütün vekiller dinlediler, doğruydu. Vicdani olarak her şey doğruydu. İlk kez TBMM’de bir kanun teklifi üzerinde uzlaştıklarını sevinerek açıkladılar.
Buradan sormak istiyorum. Neden doğru bulduğunuz; hayvanların özgürlüğünü, yaşamlarını elinden alan, şiddete, tecavüze uğrayan dilsiz hayvanların çektiği acıları görmezden gelen kanunları, 14 yıldır değiştiremiyorsunuz? Bu kadar zor mu?
Sayın cumhurbaşkanımız, bakanlarımız tüm siyasi parti milletvekillerimiz. Yaşamdan yana saf tutmanızı bekliyoruz. Gelin hep birlikte olalım. Hayvanlar için adaletli bir kanun olsun. Hayvanların acısı son bulsun.”
Eray Özgüner’den sonra söz alan İnisiyatif’ten, Dört Ayaklı Şehir'den Başak Deniz Özdoğan meclisteki tüm milletvekillerini yaşamdan yana olmaya davet ederken, taleplerimize de değindi.
“Gerçekten hayvanların haklarını koruyan bir yasa için öncelikle hayvanlar duygulu varlıklar olarak tanımlanmalı; mevcut kanundaki sahipli- sahipsiz hayvan ayrımının kaldırılmalı; hayvana yönelik gerçekleşen öldürme, zalimce davranış, işkence, cinsel şiddet, hayvan dövüştürme, bir hayvan neslini yok etme fiillerine hapis cezası yaptırımı getirilmeli, ceza alt sınırı 3 yıl olarak belirlenmeli; hayvanlara yönelik hak ihlâllerinin soruşturulması konusunda cumhuriyet savcıları re’sen yetkili kılınmalı; mevcut kanunun 6. Maddesi asla değiştirilmemeli; Evcil ve egzotik hayvan üretimi, ticareti ve satışı yasaklanarak suç kapsamına alınmalı; “yasaklı ırk” ve “tehlikeli ırk” tanımı kaldırılmalı; avcılık yasaklanmalıdır.”
Başak Deniz Özdoğan’dan sonra söz alan Hayvan Hakları İzleme Komitesi'nden Fatma Biltekin, yasanın meclise bir an önce gelmesini beklediklerini söylerken sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve yasa taslağının sivil toplum ile paylaşılması gerektiğini belirtti ve taleplerimizi sıraladı.
“Hayvanat bahçeleri ve sirkler yasaklanmalı, yunus parkları kapatılmalı, Hayvan dövüşleri, güreşleri ve yarışları istisnasız bir şekilde yasaklanmalı; hayvan deneyleri yasaklanmalı; alternatif yöntemlere geçilmeli; atlı faytonlar ve at arabaları ülke genelinde yasaklanmalı; hayvan kürkü üretimi ve ülkeye girişi yasaklanmalı; canlı hayvan ticareti yasaklanmalı; havai fişek kullanımı yasaklanmalıdır.”
Fatma Biltekin’den sonra söz alan Hayvanlara Adalet Derneği’nden avukat Hülya Yalçın, hukuken kolay uygulanabilir bir yasa beklediğimizi dile getirdi.
“Meclis Araştırma Komisyonu’nun, tüm siyasi partilerin mutabık kaldığı somut önerilerine ve toplum beklentilerine cevap veren, hukuken uygulanabilir bir yasa bekliyoruz. Hayvanların duygusal ve sosyal canlılar olduğu gerçeğinden yola çıkarak, kendi anayasal haklarımız çerçevesinde onların yaşam haklarını korumak için herkesi Yaşam İçin Yasa çağrımıza ortak olmaya davet ediyoruz. Hayvanlara karşı artan şiddetin sosyal boyutunun da dikkate alınarak, toplumsal talebin de karşılanacağı yasa beklentimizi Meclise bir kez daha hatırlatıyoruz.”
Hülya Yalçın’dan sonra söz alan Yunuslara Özgürlük Platformu’ndan Öykü Yağcı, hayvan hapishanelerinin kapatılması gerektiğini belirtti.
“Bugün yunus parkı sahipleri, avcılar, faytoncular, hayvan dövüştürenler ve pet shop sahipleri, "dernek" adı altında Meclis’te kulis yapıp siyasi bağlantılarını devreye sokarken, biz sadece hayvanlar için adalet istiyoruz. Soruyoruz: Meclis’te bizi temsil eden vekiller, 10 yunus parkına dokunmayarak Türkiye sularından yunusların etik dışı ve yasadışı şekilde avlanmasına izin verecek mi? Yoksa bu tesisleri yasaklayarak ve mevcutları kapatarak milyonlarca insanın özgürlük çağrısına kulak mı verecek? Meclis, hayvanat bahçeleri, yunus parkları ve hayvanlı sirklerdeki bu kirli ticareti artık sonlandırmalıdır. Bunun yerine hayvanların kullanılmadığı, yeni ve gelişmiş teknolojileri hayata geçirerek tüm dünyaya örnek olacak adımlar atmalıdır. “
Öykü Yağcı’dan sonra söz alan Sarıyer Kent Dayanışması ve İstanbul Kent Savunması’ndan Ezgi Öz sokak hayvanlarının sokak sakinleri olduğunu söyledi.
“Meclis, hayvan hakları yasası özünde, hayvanların doğuştan gelen haklarını teslim etmeli ve hayvanlar için adaleti tesis etmelidir. Sokağımızda yaşayan hayvanlar, sokağımızın, kentimizin sakinleridir ve ortak yaşama kültürümüzün getirdiği sorumluluk bilincinin geliştirilmesi gerekmektedir. Bugün burada Yaşam İçin Yasa diyerek paylaştığımız taleplerimiz, sadece bizlerin talepleri değil; dükkanı önünde kedi köpeği besleyen esnafın, köyde hayvanlarla birlikte büyüyen çocukların, soğuktan korumak için sokak hayvanlarına yuva yapanların, mahalle gönüllülerinin, havai fişek patlatma kuşları korkutma diyenlerin, evinin önünde, şehrin çeperlerinde canlar için besleme yapanların da talepleri.”
Ezgi Öz’den sonra söz alan Boğazici Üniversitesi Çevre Kulubü’nden Tuğba Uştu üniversite kampüslerinin canlıların da yaşam alanı olduğunu ifade etti.
“Biz öğrenciler, kampüs hayvanların ihtiyaçlarını kendi emeğimiz ve harçlığımızla karşılamaya çalışıyoruz, ancak kaybettiğimiz canların hesabını soramıyoruz. Kampüsler için hayvan varlığı belgesi oluşturulmasını, üniversitelerde uygun birimler açılmasını ve hayvanlarının bakım ve ihtiyaçlarının karşılanmasını talep ediyoruz. Kedisiz, köpeksiz üniversite kampüsü hayal edemiyoruz.”
Tuğba Uştu’dan sonra söz alan Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Özge Özgüner, insanların insanlara ve hayvanlara uyguladığı şiddet ve bu şiddeti uygulama gerekçelerinin aynı olduğunu dile getirdi.
“Maruz bırakılanın insan mı hayvan mı olduğuna bakılmaksızın fail odaklı bir yaklaşım ve cezalandırma gerekli. Çünkü yaşatılan acı aynı ve hayvanlar, insan istismarına karşı savunmasız. Cezasızlıkla şiddet normalleştirilmemeli, suça davetiye çıkarılmamalı.
Kadın cinayetlerini durduracağız dediğimiz gibi hayvan cinayetlerini durduracağız dememiz gerekiyor, Eşit, özgür, sömürüsüz, sınıfsız bir dünya tahayyülümüzün içine hayvanları da dahil etmemiz gerekiyor. Gelin “yaşam için yasa” diyelim birlikte. Çünkü hayvanlar yoksa çok eksiğiz.”
Özge Özgüner’den sonra söz alan Kuzey Ormanları Savunması’ndan Onur Küçük, hayvanların yaşamının korunması, iklim krizine karşı mücadelenin, ekosistem sürekliliğinin, kent ekolojisinin temeli olduğunu belirtti.
“Yaşamın temeli olan yaban hayatının korunması, ormanların ve tüm yeşil alanların korunması, bir cinayet olan avcılığın yasaklanması gerekmektedir. Hayvanlar için adalet talebi, hem iklim krizine karşı yaşanabilir bir dünya için, doğanın sömürülmediği, şiddetin cezasız kalmadığı ve teşvik edilmediği bir Türkiye için mücadele eden tüm ekoloji mücadelesinin, hak örgütlerinin, emek ve adalet mücadelesinin öncelikli gündemlerden biri olmalıdır. Tüm ekoloji ve doğa koruma mücadelesinden omuzdaşlarımızı da hayvanlara adalet mücadelesine destek vermeye çağırıyoruz. “
Onur Küçük’ten sonra söz alan Vegan Derneği Türkiye’den Ebru Arıman adaletin yalnızca bir türe özgü olamayacağını söyledi.
“Adalet, eşitlik ve özgürlük hakkı yaşayan her türün en temel ihtiyacıdır. Hayvanlara tuzak kurma, avlama, esaret altında tutma, bedenini sömürme, işkence etme, vücut bütünlüğünü bozma, ailelerini dağıtma, stres altında yaşamaya mahkum etme ya da öldürme gibi hak ihlalleri, etik ve adil değildir, hiç bir zaman da olmayacaktır. Hayvan haklarında yaşanan derin mağduriyeti anlayabilmek için gereken tek şey vicdani bir bakış açısı. Hayvanlar da toplumun birer öznesi/ bireyi olarak görülene dek onlar için hak mücadelemizi sürdüreceğiz. “
Basın açıklaması yoldaşımız Burak Özgüner’in “imkânımız yok belki ama hayvanlar, insanlar ve doğa için yani istisnasız herkes için topyekûn özgürlük isteyenler olarak, “bulunduğumuz yerden dünyayı değiştirmeye devam edeceğiz”, reddedişimiz, neşemiz, öfkemiz ile…” sözleri okunduktan sonra bitti.