Mamak Askeri Cezaevi’nde geçirdiği beyin kanaması sonucu tedavi gördüğü GATA’da yaşamını yitiren Balyoz davası tutuklusu Kurmay Albay Murat Özenalp’in (49) Trabzonlu yaratıcı drama öğreticisi Hakan Urcu’ya 19 Şubat 2014 tarihinde yazdığı mektupta, Balyoz davasındaki çelişkilere dikkat çekerken "hukuksuzluk" yaşandığına dikkat çekti. Cumhuriyet'ten Ahmet Şefik'in haberine göre, mektubuna, “Mamak Cezaevi’nin duvarlarına baktığımda bizden önce buradan geçen yüzlerce suçsuz ve günahsız gencimizi ve aydınımızı görüyor ve onların acılarını hissedebiliyorum” diyen Özenalp, bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren Uğur Mumcu’nun kaldığı koğuşta bulunmaktan “gurur duyduğunu” söyledi.
Özenalp'in mektubundan satırbaşları şöyle:
Drama öğreticisi Urcu’nun gönderdiği dayanışma mektubuna yanıt veren Özenalp, mektubunda Balyoz davasındaki çelişkilere dikkat çekerken hukuksuzluğu anlattı. Mektubuna, “Mamak Cezaevi’nin duvarlarına baktığımda bizden önce buradan geçen yüzlerce suçsuz ve günahsız gencimizi ve aydınımızı görüyor ve onların acılarını hissedebiliyorum” diyen Özenalp, bombalı suikast sonucu yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun kaldığı koğuşta bulunmaktan “gurur duyduğunu” söyledi. Kendisiyle birlikte, Balyoz davasından hüküm giyen toplam 237 subayın tamamının çok iyi yetişmiş, Türkiye standartlarının üzerinde eğitim düzeyine sahip kişilerden oluştuğunu anlatan Özenalp, gelecek hayallerini de paylaştı. Özenalp, Açık Öğretim Fakültesi İşletme Yönetimi Programı’na kaydolduğunu, ilk dönemi 4 ortalamayla tamamladığını, “cezaevinden çıkmayı başarabilmesi” halinde, “hayatına artık akademisyen olarak devam etmeyi” planladığını aktardı.
Malta’ya sürülen Türk esirlerinden örnekler veren Özenalp, şu görüşleri aktardı: “İngiltere savunma ve dışişleri bakanlıklarının Malta’da tutulan Türk esirlerinin yargılanmaları ve cezalandırılmaları yönündeki şiddetli baskılarına rağmen İngiltere Adalet Bakanlığı’nın ‘Türkleri yargılamak için elimizde somut bir delil yok, soyut deliller üzerinden yargılama yapılamaz’ demesine karşın bugün kendi ülkemizde, kendi mahkemelerimizin bir tek somut delil olmaksızın, evrensel hukuk ölçülerine göre delil niteliği dahi taşımayan sahte ve kurgulanmış oldukları 30 civarında bilimsel raporla kanıtlanmış olan dijital verilere esas olarak bizleri yargılaması ve cezalandırması olmuştur. Yani bundan 90 yıl önce bile hukuki olmaya çalışan bir düşman devletin yaptıklarına karşın, kendi devletimizin organlarının hukuku göz ardı etmesi...” Dijital suçlamalar Balyoz davasında 3 adet listede ve bir verinin imza blokunda isminin yer alması nedeniyle yargılandığını, isnat edilen delillerin evrensel hukuk ilkeleri yönünden hiçbir geçerliliği olmadığını söyleyen Özenalp mektubunda şunları kaydetti: “Gerek ismimin yer aldığı 3 liste -ki bu listeleri hazırladığı iddia edilen kişiler dahi listelerden haberdar olmadıklarını defalarca ifade ettiler gerekse imza blokunda ismim yazılı olduğu için hazırladığım iddia edilen yazı tamamen dijitaldir, bir kez olsun çıktıları alınmamıştır. Suçlandığım konulara yönelik olarak, gerek Genelkurmay Başkanlığı’ndan gerekse Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan avukatım aracılığıyla takip ettiğim hususlara gelen cevaplar sonunda hem listelerin hem de yazdığım iddia edilen yazıların sahte ve şahısları karalamaya yönelik olduklarını ispat ettim, mahkemeye sundum. Ama karşımızda o denli kin dolu, o denli gözü dönmüş bir grup vardı ki (Özür dilerim ama bu kişilere insan demeye bile dilim varmıyor) resmi yazıları dikkate dahi almadılar... Balyoz tutuklularının mahkemeye gidiş gelişlerine dikkat ettiniz mi? Yüzünü gizlemeye çalışan, başını önüne eğen, koşarak kameraların etki alanından uzaklaşmaya çalışan bir kişi gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü bu davada bir tane dahi suçlu yoktur, herkes yeni doğmuş bebek kadar masumdur ve masum kalmaya devam edecektir.” Özenalp, hükümetin üst düzey yetkililerinin Balyoz davasını “paralel yapılanmanın kumpası” olarak açıkladığını anımsatarak, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından kendilerini yargılayan hâkim ve savcıların tamamının görev yerlerinin değiştirildiğine dikkat çekti.
Özenalp mektubunu şu satırlarla bitirdi: “Ben ve arkadaşlarım bizim üzerimizden ne oyunlar oynandığını, bu ülkede neler yapılmaya çalışıldığını çok ama çok iyi biliyoruz, içiniz müsterih olsun. Yüce Atatürk’ün de ifade ettiği gibi ‘Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır.’ Bizler ister cezaevinde ister dışarıda olalım, bizi yetiştiren, bugünlere getiren ailelerimizin, öğretmenlerimizin çizdiği ideallere bağlı Atatürk Türkiyesi’nin çağdaş, insan haklarına ve emeğe saygılı, özgürlük ve bağımsızlık aşkıyla yanan bizler için harcanan ve her bir kuruşu yetim hakkı olan vergilerinizin bilincinde Atatürk çocukları olarak ailelerimizle birlikte dik duruşumuzu sürdürmeye devam edeceğiz. Sağlık ve özgürlük dolu günler dileklerimle.”